''Evliyânın ruhları feyizlerin kaynağıdır''
25/09/2019 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Bir kabirden feyz almak için, o zâta karşı diri imiş gibi, edep ve saygı
göstermek lâzımdır.
Mücellâ Mahzûmî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimidir. Suriye’de Urşuf’ta
doğdu. 550 (m. 1155) yılında Mısır’da vefât etti. Kabir ziyareti hakkında
şunları söyledi:
Hadîs-i şerîfte, (Bir mümin, tanıdığı bir müminin kabrine gelip selâm
verince, onu tanır ve cevâp verir) buyuruldu. Büyük bir zâtın kabrini ziyâret
eden kimse, ona râbıta ederse, yani dünyâ işlerini hiç düşünmeyip, kalbine
hiçbir şey getirmeyip, o zâtın rûhunu, his organları ile anlaşılamayan bir nûr
farz ederek, bunu kalbinde bulundurursa, o rûhtan, kendi kalbine bir şeyler akmaya
başlar. O zâtın feyizlerinden bir feyiz ve hâllerinden bir hâl, kendinde hâsıl
oluncaya kadar, bu nûru kalbinde saklamalıdır. Çünkü, evliyânın rûhları,
feyizlerin kaynağıdır. Kaynağı kalbine koyan, bunun feyzine, nimetine,
bilinmeyen ihsânlarına elbette kavuşur. Rûhu kuvvetlenir, olgunlaşır.
Kabir yanına gelince, önce selâm verilir. Mezârın sağ yanına, yanî kıble
tarafına, ayak ucuna yakın durur. Tanıdığı gibi, şeklini, sûretini hâtırına
getirir. Eûzü ve besmele ile bir Fâtiha ve onbir İhlâs okur. Sevâbını
Resûlullah efendimizin ve bütün Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” ve Eshâb-ı
kirâmın ve Evliyâ-i izâmın “aleyhimürrıdvân” rûhlarına ve bu zâtın rûhuna
hediye eder. Sonra oturur. Onun rûhunu, gönlünde bulundurur. Kalbinde bir şey
hâsıl oluncıya kadar durur. Gelen kimse almasını bilir ise, o zât da vermeye
ehil, olgun bir velî ise ve şartları gözeterek beklerse, elbette bir şey ele
geçer. Bu şartlar, o zâtın kendisini tanıdığına, selâmını işitip cevâb
verdiğine, rûhunun, kâmil, olgun olduğuna, rûhunun bir zamâna ve yere bağlı
olmadığına, nerede hâtırlarsa, orada imiş gibi feyiz vereceğine, Allahü teâlâ,
feyzini, rûhun gıdâsını, onun rûhu ile gönderdiğine inanmaktır.
Kalbin gıdâsını, rûhun temizliğini isteyen, Evliyânın “kaddesallahü teâlâ
esrârehümül’azîz” kalbine, rûhuna başvurur. Allahü teâlâ, bu nimetlerini,
Evliyânın kalbinden göndermekdedir. Her şeyi yaratan, gönderen, yalnız Allahü
teâlâdır. Fakat, her şeyi belli bir sebeple göndermek, Onun âdetidir. Onun
nimetine kavuşmak isteyenin, Onun âdetine uyması, sebebi arayıp, bulup,
öğrenip, Onun sebebine yapışması lâzımdır. Sebepleri aramak ve öğrenmek
istememek, Allahü teâlânın âdetini bozmak olur. Bir kabirden feyiz almak için,
o zâta karşı diri imiş gibi, edep ve saygı göstermek lâzımdır.