İdris Aleyhisselam
İdris Aleyhisselam
Kur’ân-ı kerîm’de ismi geçen peygamberlerden. Şit
aleyhisselamın torunlarındandır. Asıl ismi Ahnûh veya Hanûh’tur. Kur’ân-ı
kerîm’de İdrîs diye bildirildi. Kendisine peygamberlik, hikmet ve sultanlık
verildiği için “Müselles bin-Ni’me” (kendisine üç nîmet verilen) de
denilmiştir. Babasının adı Yerd, annesinin adı Berre veya Eşvet’tir. Bâbil’de
veya Mısır’da Mûnif denilen yerde doğduğu rivâyet edilmiştir. Kendisine otuz
suhuf (forma) kitap verildi. Diri olarak göğe kaldırıldı.
Âdem aleyhisselamdan ve Şît aleyhisselamdan sonra insanlar maddeten ve mânen
bozuldular. İdrîs aleyhisselam, içinde yaşamış olduğu, Kâbil’in evlâdından bir
topluluğa peygamber olarak gönderildi. Her türlü isyân, kötülük ve günâhın
işlendiği bu topluluğa Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirdi ve Allahü
teâlâya kulluk etmeleri gerektiğini sabırla anlattı. Allahü teâlâ ona otuz
sayfa (forma) kitap gönderdi. Cebrâil aleyhisselam dört defâ gelerek Allahü
teâlânın emir ve yasaklarını tebliğ etti.
İdrîs aleyhisselam, kavmine kendisinden sonra gelecek peygamberleri, Muhammed
aleyhisselamın vasıflarını bildirdi. Kendisinden sonra gelecek olan Nûh
Tûfânını ve Âhir zaman peygamberi Muhammed aleyhisselamı bütün tafsilâtıyla
anlattı. Peygamber olduğunu ispat eden birçok mucizeler gösterdi. Fakat
kendisine kavminden pek az kimse itâat etti, pek çoğu ise karşı geldi. Bunun
üzerine İdrîs aleyhisselam yaşamış olduğu Bâbil diyârından Mısır’a hicret etti.
Kendisine îmân edenlerle birlikte burada yerleşti. Allahü teâlâ ona yetmiş iki
lisanla konuşmayı nasib etti. Her kavmi kendi lisanıyla hak dîne dâvet etti.
Harp âletleri yapıp, kâfirlerle cihâd etti.
İnsanlara şehir kurmak sanatını ve idârecilik ilmini öğretti. Yüz şehir kurdu.
Bunların en küçüğü Diyarbakır yakınında bulunan Rehâ şehridir. Her millet de
öğrendikleri bu kâidelere göre kendi bölgelerinde pekçok şehirler kurdu.
İnsanlara muhtelif ilimleri de öğretti. Pekçok kimseye hikmet ve riyâziye
(matematik) dersleri verdi. Fen ilimleri, tıp ve yıldızlarla alâkalı ince ve
derin meselelerden bahsetti. Allahü teâlâ ona göklerin terkiplerini, neden
meydana geldiklerini, yıldızlarla alâkalı derin bilgileri, senelerin sayısını
ve hesâb ilmini öğretti. İdrîs aleyhisselam kavmine kalem ile yazı yazmasını,
iğne ile dikiş dikmesini öğretti. Öğrettiği ilimler, Allahü teâlânın bildirmesi
ile oldu. Yoksa insanoğlunun aklı ve zekâsı, sâdece araştırma yoluyla bu
bilgilere ulaşamazdı. Eski Yunanlılar ve daha sonra gelen filozoflar, fizik,
kimyâ ve tıb bilgilerini İdrîs aleyhisselamın kitâbından aldılar.
İdrîs aleyhisselam, uzun seneler insanları hak dîne dâvet etti. Yeryüzünün
meskûn yerlerini dört bölgeye ayırıp herbirine bir vekil tâyin etti. Bir müddet
sonra Aşûre gününde göğe (semâya) kaldırıldı. Dünyâda yaşadığı ömrünün sonuna
doğru ölüm meleği Azrâil aleyhisselam, İdrîs aleyhisselamı ziyârete geldi.
İdrîs aleyhisselam, Azrâil’e: “Bir anlık benim rûhumu al.” dedi. Bunun üzerine
Allahü teâlâ, Azrâil aleyhisselama; “Onun rûhunu al!” diye vahyetti. Azrâil
aleyhisselam rûhunu aldı. Allahü teâlâ, İdrîs aleyhisselamın rûhunu tekrar iâde
etti. İdrîs aleyhisselam, Azrâil aleyhisselama; “Beni semâlara götür. Cennet’i
ve Cehennem’i göreyim.” dedi. Allahü teâlâ, Azrâil’e onu semâya götürmesini,
Cehennem’i ve Cennet’i göstermesini vahyetti. İdrîs aleyhisselama Cehennem gösterildi.
Cennet’e götürüldü. Cennet’e girince, çıkmak istemedi. Kendisine; “Niçin
çıkmıyorsun?” diye sorulunca; “Allahü teâlâ, «Her nefis ölümü tadacaktır.»
buyurdu. Ben ise ölümü tattım. Yine Allahü teâlâ, «Herkes Cehennem’e
uğrayacaktır.» buyurdu. Ben oraya uğradım. Allahü teâlâ, «Onlar oradan
(Cennet’ten) çıkmayacaklardır.» buyurdu. İşte ben bunun için Cennet’ten çıkmak
istemem.” dedi. Bunun üzerine Allahü teâlâ, Azrâil’e vahyedip, İdrîs
aleyhisselamın Cennet’te kalmasını bildirdi. İdrîs aleyhisselam böylece
Cennet’te kaldı. Bu husus Kur’ân-ı kerîm’de Meryem sûresi 57. âyet-i
kerîmesinde meâlen; “Biz onu yüksek bir mekâna kaldırdık.” buyrulmak
sûretiyle bildirilmiştir. Tefsir âlimleri âyet-i kerîmede bildirilen “yüce
mekân”dan murâdın, peygamberlik ve Allahü teâlâya yakınlık mertebesi veya
Cennet veya altıncı, yâhut dördüncü kat semâ olduğunu bildirmişlerdir.
Nitekim Buhârî ve Müslim’de bildirilen hadîs-i şerîfte, Peygamberimiz
aleyhisselam Mîrâca çıktığı zaman, hazret-i İdrîs’i dördüncü kat semâda gördüğünü
bildirmiştir. İdrîs aleyhisselam diri olarak göğe çıkarılınca, onu çok
sevenler, ayrılık acısına dayanamadılar. Hatırlamak için resmini yaptılar. Daha
sonra gelenler bu resmi tanrı sandılar, çeşitli heykeller yapıp tapıldı.
Böylece putperestlik meydana çıktı.
İdrîs aleyhisselam, ağaçların yapraklarının sayısını bilirdi. Duâ ederken (Bî
adedil-evrâk) “Ağaçların yaprakları kadar” diyerek tesbih okurdu. Yıldızlara
âit ilmi bilirdi. Kavmini îmâna dâvet ettiği zaman, yıldızların heyeti, durumu
ve diğer husûsî hâllerini açıklamasını istediler. İdrîs aleyhisselam bunu geniş
olarak haber verdi. Yıldızların durumunu anlattı. Bunun için “nücûm ilmi”
hazret-i İdrîs’den kalmıştır, denir. Melekler grup grup onun ziyâretine gelip
görünürlerdi. Her birinin ismini, vazîfesini, tesbihini bilirdi. Havada uçup
giderlerken onları görürdü. Gökyüzündeki bulutlara dağılmalarını emrettiği
zaman dağılırlar ve dile gelip onunla konuşurlardı. Bunlar Allah’ın İdrîs
aleyhisselama verdiği mucizelerdir.
İdrîs aleyhisselamın hikmetli sözlerinden bâzıları şunlardır:
“Akıllı kimsenin rütbesi yükseldikçe, tevâzûsu (alçak gönüllülüğü) artar.”
“Câhil, mertebesi yüksek olsa da, basîret ehlini hakîr ve aşağı görür.
“Dostlar arasındaki hakîkî sevgi, içinde bir menfeat temin etme ve kendisinden
bir zararı def etme düşüncesi olmayan sevgidir.”
“İnsanda bulunan en fazîletli cevher, akıldır. Sâhibini pişman ettirmeyen en
kıymetli şey sâlih ameldir.”
“İyi hasletlerin en üstünü; kızgınlık hâlinde doğruluk, sıkıntı hâlinde
cömertlik, cezâ vermeye gücü yettiği hâlde affetmektir.”
Kur’ân-ı kerîm’in Meryem, Enbiyâ sûrelerinde İdrîs aleyhisselamla ilgili
haberler verilmiştir.