Âdem aleyhisselamın oğlu Kabil, kâfir değil miydi?
Kabil kâfir idi
CEVAP
Ehl-i sünnete göre, peygamberlerin “aleyhimüsselam” çocukları ve yakınları
günahtan mâsum değildir. Kabil’in kâfir olduğu âyet-i kerime ve hadis-i
şeriflerle sabittir. İmam-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: Hasetten sakın!
Çünkü Âdem aleyhisselamın oğlu Kabil, kardeşi Hâbil'e haset edip onu öldürdü. O
âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek [bir kıssa
olarak] oku! Hani herbiri birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul
edilmiş, diğerinden kabul olunmamıştı. Kurbanı kabul olunmayan [Kabil,
Habil'e] “Seni öldüreceğim!” demişti. O da “Allah, ancak takva
sahiplerinin kurbanını kabul eder!” dedi.) [Mâide 27 - İhya]
İbni Mesud “radıyallahü anh” anlatıyor: Resulullah, “aleyhissalatü vesselâm” buyurdu
ki:
(Yeryüzünde haksız yere öldürülen bir insan yoktur ki katilin günahından bir
misli Âdem’in ilk oğluna gitmemiş olsun. Çünkü o, haksız olarak katillik yolunu
ilk açandır.) [Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî]
Nuh aleyhisselamın oğlu da, karısı da kâfir idi. Zayıf bir kaville, (Öz oğlu
değil, üvey oğluydu) diyen varsa da, öz oğlu olduğu birçok kitapta yazılıdır.
Bir örnek verelim:
Nuh aleyhisselam, kavmini Allah'a davet etmiş, davetini kabul ederek inananları
gemisine almış, oğlunun da gemiye binmesini istemişti. Ancak oğlu, inanmadığı
için gemiye binmedi. Nuh aleyhisselam oğlunun affedilmesi için, Hûd sûresinin
45. âyetinde bildirildiği gibi, (Rabbî innebnî min ehlî = Yâ Rabbî,
oğlum benim ehlimden, ailemdendir) diye dua etmiş, Allahü teâlâ da,
aynı sûrenin 46. âyetinde, oğlunun işlediği kötülük [küfür] yüzünden,
ailesinden sayılamayacağını bildirmiştir. (İhya-i ulum-id-din - Şamil
Ansiklopedisi)
Babasının takvasıyla kurtulacağını sanan bir kimse, babasının yemesiyle
doyacağını ve öğrenmesiyle âlim olacağını sanan kimse gibidir. Takva, farz-ı
ayndır. Bu hususta baba evladına, evlat da babasına zerre kadar bir fayda
sağlayamaz. Kişinin kardeşinden, ana babasından kaçtığı bir günde, Allah
katında takvanın başkalarına faydalı olması, Allah'ın şefaat iznine bağlıdır.
Şefaat de, Allah'ın gazap etmediği [kâfir olmayan] bir kimse için
yapılır. (İhya)
Evet, Yakub aleyhisselamın çocukları da, Kabil’in kardeşini öldürdüğü gibi,
Yusuf aleyhisselamı öldürmeye götürdüler. Ölmesi için kuyuya attılar. (Onu
kurt yedi) diye yalan söylediler. Babaları, (Vallahi böyle yumuşak
huylu bir kurt görmedim. Gömleğini bile yırtmadan yemiş. Bu söyledikleriniz
yalandır) demişti. (Peygamberler Tarihi Ans.)
Bu olaylar da gösteriyor ki, peygamber çocuğu da olsa, yalan, iftira gibi büyük
günahları işleyebiliyorlar, katil hattâ kâfir bile olabiliyorlar.
Kâinatın efendisi "sallallahü aleyhi ve sellem" en çok sevdiği,
Cennet kadınlarının seyyidesi ve en üstünlerinden olduğunu müjdelediği kızı
Hazret-i Fâtıma “radıyallahü anha” için şöyle buyuruyor:
(Ey kızım Fâtıma! Babanın peygamberliğine güvenme! Rabbine karşı kulluk
vazifeni yap! Eğer Allah’tan nefsini satın alamazsan vallahi senin namına
hiçbir şey yapamam.) [Müslim]
İman edip kulluk vazifesini yapmadan Cennete girilemeyeceğini bu hadis-i şerif
de açıkça bildirmektedir. Nuh aleyhisselamın hanımı da, Lut aleyhisselamın
hanımı da kâfir idi. O âyet-i kerimenin meali:
(Allah, inkâr edenlere, Nuh’un karısıyla Lut’un karısını misal gösterir: O
iki kadın, iki iyi kulun hanımları iken, onlara karşı hainlik edip kâfir
olduklarını gizlemişlerdi. Kocaları olan iki peygamber, onlara Allah’tan gelen
azaba mâni olamamıştı. O iki kadına, “Kâfirlerle beraber siz de Cehenneme
girin” denildi.)[Tahrim 10]
Demek ki, hidayet Allahü teâlâdandır. Peygamberler “aleyhimüsselam”, oğullarını
da, hanımlarını da, amcalarını da hidayete kavuşturamazlar. Bir kimse,
babasına, dedesine güvenip de, dine aykırı iş yapmamalıdır. Böyle kâfir
kadınlardan doğan veya kötü kadınların emzirdiği çocuklar, babaları sâlih zat olsa
da, anneleri veya süt anneleri kötü olunca yaramaz olabiliyorlar.
Yukarıdaki yazı bir istisnayı göstermektedir. Yoksa Peygamber efendimizin
soyundan gelenler çok mübarek insanlardır. Sitemizde bu konuda yeterli bilgi
vardır. Buraya da birkaç hadis-i şerif alalım:
(Vallahi, Ehl-i beytimi sevmeyenin kalbine iman girmez.) [İ. Ahmed]
(Allahü teâlâ, Fâtıma’ya ve nesline Cehennemi haram kıldı.)[Hâkim,
Taberânî]
(Ehl-i beyti seveni Hak teâlâ sever, buğz edene de buğz eder.)[İbni
Asakir]
(İslam’ın esası, bana ve Ehl-i beytime sevgidir.) [İbni Asakir]
(Her şeyin temeli var. İslam’ın temeli, Eshabımı ve Ehl-i beytimi
sevmektir.) [İ. Neccar]
(Kureyş için ayağa kalkmayın; ancak Hasan ile Hüseyin ve onların
sülalesi [Seyyidler ve şerifler] müstesnadır.) [Hatîb]
Yukarıdaki hadis-i şerifler ve (Benim evlâdımın iyilerini, Allah rızası
için kerim tutun! İyi olmayanlarına da benim hatırım için hürmet edin!) hadis-i
şerifi, onları sevmek ve hürmet etmek lâzım olduğunu gösteriyor. Sevmeyen zaten
Müslüman olamaz.