Zülkarneyn Aleyhisselam
Zülkarneyn Aleyhisselam
Peygamber veyâ velî. Kur’ân-ı kerîmde kıssası, doğuya ve
batıya seferleri zikr edilmiştir. Asıl ismi İskender’dir. Doğuya ve batıya
gittiği için İskender-i Zülkarneyn diye anılmıştır. Nûh aleyhisselamın oğlu
Yâfes’in soyundandır. Peygamber olup olmadığı açıkça bildirilmedi. Yemen’de
yaşamış olan Münzir İskender ile Aristo’nun talebesi olan Makedonyalı
İskender’den daha önce yaşadı.
Sâlih bir zât olan Zülkarneyn aleyhisselamı Allahü teâlâ yeryüzündeki insanlara
emir ve yasaklarını tebliğ ile vazîfelendirdi. Zülkarneyn aleyhisselam Allahü
teâlâya niyazda bulunup; kendisine kuvvet vermesini, insanlar arasında hangi
ilim ve adâletle hükmetmesi gerektiğinin bildirilmesini istedi.
Allahü teâlâ şöyle buyurdu: “Sana verdiğim vazîfeyi yapabilmen için kuvvet
ihsân ederim. Göğsünü açarım. Herşeye gücün yetecek hâle gelirsin. Anlayışını
açar, konuşmanı genişletirim, kulağını açarım, tâ uzaktakileri işitirsin.
Basîretini genişletirim, çok uzakları görür, her şeye nüfûz edersin. Her şeyi
sağlam yaparsın. İstediğin herşeyi ihsân ederim. Sana heybet veririm hiç kimse
sana kötü gözle bakamaz. Ben sana yardım ederim. Hiçbir şey sana zarar vermez.
Seni kuvvetlendiririm. Hiçbir şeye yenilmezsin. Kalbine kuvvet veririm hiçbir
şeyden korkmazsın. Aydınlık ve karanlığı emrine verir, onları senin askerin
yaparım. Aydınlık senin önünde yol gösterir, karanlık arkandan seni muhâfaza
eder.”
Allahü teâlâ hazret-i Zülkarneyn’in emrine bulutları ve başka vâsıtaları verdi.
Ona ilim ve kudret, insanlar üzerine tasarruf hâkimiyeti verdi. Ayrıca beyaz ve
siyah olmak üzere iki sancak ihsân etti. Zifiri karanlık olan gecede beyaz
sancağı açınca, ortalık aydınlığa gark olurdu. Gündüz harp ederken düşman
askerinin karanlıkta kalmasını arzu ederse siyah sancağını açar, düşman tarafı
zifiri karanlık, kendi tarafı aydınlık olur, böylece düşmana kısa zamanda gâlip
gelirdi. Her sefere çıkışında önü aydınlık, arkası karanlık olurdu. Çok
geçmeden memleketi genişledi. Devleti güçlendi. Allahü teâlânın emir ve
yasaklarını bütün dünyâya yaymağı azmetti.
Teyzesinin oğlu Hızır aleyhisselamı kendisine vezir, ordusuna kumandan tâyin
etti. Allahü teâlânın emriyle müminlerden meydana gelen ordusu ile ilk önce
batıya yürüdü. Vardığı yerlerde kâfirleri hak dîne dâvet etti. İnsanlara iyilik
ve ihsânlarda bulundu. İnanmayanlarla harp etti. Batıda meskûn (yerleşilmiş)
yerlerin sonuna vardı. Artık karalar bitmiş denizler başlamıştı. Oraya vardığı
sırada orada bir kavim buldu. Bu kavim kâfir olup vahşî hayvan derisinden
elbise giyerler, denizin dışarı attığı balık cinsinden şeyleri yiyerek
geçinirlerdi. Zülkarneyn aleyhisselam bu kavmi, güzel muâmelede bulunarak hak
dîne dâvet etti. Kavimden bir kısmı îmânla şereflendi bir kısmı ise îmân
etmekten yüz çevirdi. Zülkarneyn aleyhisselam inanmayanların üzerine yürüdü ve
onları karanlıkta bıraktı. Onlar karanlıkta ne yapacaklarını bilemediler.
Sonunda pişman olup tövbe ettiler ve Allahü teâlânın varlığına, birliğine
inandılar.
Zülkarneyn aleyhisselam müminlerden kurduğu ordusu ile uğradığı her yerdeki
bütün insanları hak dîne dâvet etti. Allahü teâlâya îmân ve ibâdete çağırdı.
Îmân etmeyenler cezâlarını gördüler. Yaya olarak Mekke-i mükerremeye gitti ve
haccetti. İbrahim aleyhisselamla görüşüp hayır duasını aldı. Nasîhatlerine
kavuştu. Daha sonra doğuya yöneldi. Güneşin ilk ışıklarının vurduğu en uçtaki
kara parçasına vardı. Zülkarneyn aleyhisselam orada, yer altındaki mahzenlerde
yaşayan kavmi hak dîne dâvet etti. Daha sonra kuzeye bir sefer yaptı. İki dağ
arasına vardı. O iki dağın yakınında oturan kalabalık bir kavimle karşılaştı. O
kavmi de hak dîne dâvet etti. Kavmin pâdişâhı Zülkarneyn aleyhisselamı iyilikle
karşıladı ve hediyeler takdim etti. Bütün kavmiyle birlikte hak dîni kabul
etti. Zülkarneyn aleyhisselamın iltifatlarına kavuştu. Ye’cüc ve Me’cüc adlı
kavimlerin zararından şikâyette bulundu. Zülkarneyn aleyhisselam o kavimle
birlikte Ye’cüc ve Me’cüc’ün zararından korunmak için sed yaptılar.
Zülkarneyn aleyhisselam bir seferi esnâsında hiçbir dünyâ malı ve serveti
olmayan, rızıklarını sebzeden temin eden bir kavme rastladı. Ayrıca bu kavimde
herkes kendi mezarını kazar, her gün mezarını temizler ve ibâdetlerini burada
yaparlardı. Zülkarneyn aleyhisselam o kavmin hükümdarıyla da görüştü. Hükümdar
kendilerinin dünyâya önem vermediklerini, âhireti hatırlamak için de
ibâdetlerini mezarlarda yaptıklarını anlattı.
Zülkarneyn aleyhisselam Allahü teâlânın yardımıyla, doğu, batı ve kuzeydeki
bütün ülkeleri feth edip, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yayma vazîfesini
tamamladıktan sonra, askerine izin verdi. Kendisi Medîne ile Şam arasında
Dûmet’-ül-Cendel denilen yerde insanlardan ayrıldı. Yalnız Allahü teâlâya
ibâdet ve tâatle meşgul oldu.
Vefât etmeden önce yakınlarına “Ben vefat edince usûlüne uygun yıkayıp
kefenleyin. Sonra tabuta koyun. Yalnız kollarım dışarda sarkık kalsın.
Hazînelerimi de katırlara yükleyin” diye vâsiyette bulundu. Söyledikleri aynen
yapıldı. Az bir zaman sonra da vefat etti. Mekke’ye veya Mekke civârındaki
Tehâme Dağlarında bir yere defn edildi.
İskender-i Zülkarneyn böyle vâsiyyet etmekle “Arkamdan gelen ordular ile doğu
ve batıya hâkim oldum. Hizmetçilerim emrimden çıkmadı. Dünyâyı baştan başa
tuttum. Sayısız hazînelerim vardı. Fakat bütün bu dünyâ nîmetleri kalıcı
değildir. Gördüğünüz gibi mezâra eller boş gidiliyor. Dünyâ malı dünyâda
kalıyor. Sizler âhirette de faydalı olacak işler yapın.” demek istedi.
Zülkarneyn aleyhisselam beyaz-kırmızı benizli, orta boylu idi. Güzel ahlâk
sâhibi, Hakka teslimiyeti tam, halkına karşı mütevâzi, alçak gönüllü ve adâlet
sâhibi idi. Gazâ ve cihâda çıkmakta, beldeleri tâmirde çok gayretli idi. Dünyâ
malına rağbet etmez, elinin emeği, alnının teri ile geçinirdi. Bunun için
zenbil örer kendine, çoluk çocuğuna bu paradan harcar, artanını fakirlere
sadaka verirdi. Ye’cüc ve Me’cüc kavminin zararlarına mâni olmak için sed
yapmıştı.
Seddi rivâyetlere göre Asya’nın doğusundaki mümin Türklerin ricâsı üzerine inşâ
etmişti. İki dağ arasına taş ve demirden yapılmış olan bu sed bugünkü Çin
Seddinden başkadır.
Kur’ân-ı kerîmin Kehf sûresi 83-98. ayet-i kerimelerinde Zülkarneyn
aleyhisselamla ilgili haberler verilmektedir. Peygamber efendimiz, sallallahü
aleyhi ve sellem de buyurdu ki:
İsmini duyduğunuz kimselerden yeryüzüne dört kişi mâlik oldu. İkisi mümin
ikisi kâfir idi. Mümin olan ikisi Zülkarneyn ile Süleyman (aleyhisselam) idi.
Kâfir olan ikisi de Nemrûd ile Buhtunnasar idi. Beşinci olarak yeryüzüne benim
evlâdımdan biri yâni Mehdî mâlik olacaktır.