Hoca Ahmed Yesevî -1-
07/01/2019 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Ahmed Yesevî'nin nesebi, Hazret-i Ali'nin (radıyallahü anh) ikinci hanımından olan oğlu Muhammed bin Hanefiyye'ye (rahmetullahi aleyh) ulaşır...
24-25 Aralık 2018 târihlerinde, hakkında 2 makâle yazdığımız, merhûm Seyyid Ahmed Arvâsî Bey, Hoca Ahmed Yesevî'ye benzetildiği ve "Asrımızın Yesevî'si" adıyla anıldığı için, bu haftaki 2 makâlemizde, birer nebze, "Hâce Ahmed Yesevî"den bahsetmek istiyoruz.
Orta Asya Türkleri arasında İslâmiyeti yayan büyük bir âlim ve velî olan Ahmed (bin Muhammed bin İbrâhîm bin İlyâs) Yesevî, Türkistân’ın “Yesi” şehrinde, kıymetli bir âile yuvasında, bir ilim-irfân evinde gözlerini dünyaya açmıştır [bunun için Yesevî diye meşhur olmuştur], ama doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Fakat Ahmed Yesevî'nin vefât tarihi bellidir: 1194 (H. 590) senesinde, Yesi'de vefât edip, oraya defnedilmiştir.
Ahmed Yesevî'nin nesebi, Hazret-i Ali'nin (radıyallahü anh) ikinci hanımından olan oğlu Muhammed bin Hanefiyye'ye (rahmetullahi aleyh) ulaşır; ama soyu Hazret-i Fâtıma'ya (radıyallahü anhâ) dayanmadığı için, Seyyid değildir. Annesi Ayşe Hanım, evliyâdan Şeyh Mûsâ'nın kızı ve yine evliyâdan Şeyh Hâce İbrâhîm'in hanımıdır.
Biz, senelerce evvel, Konya’da “Uluslararası Ahmed Yesevî Sempozyumu”nda bir tebliğ sunmuştuk. Adı: “Pakistân’da neşredilen bir esere göre Hoca Ahmed Yesevî” idi. Orada mevzû-i bahis ettiğimiz “Lemehât min Nefehâti'l-Kuds” isimli Farsça eserin müellifi Muhammed Âlim Sıddîkî, Ahmed Yesevî hakkında "Hazret-i Hâce Ahmed el-Yesevî Sultânü't-Tarîka, Burhânü'l-Hakîka, Kudvetü'l-Kâmilîn, Zübdetü'l-Ârifîn, Kutbü'l-Küberâ, Gavsü'l-Urefâ, Âlimü'l-Ulûmi'r-Rabbâniyye, Kâşifü'r-Rumûzi's-Sübhâniyye, Senedü't-Tavâif, Senedü'l-Avârif, Ferîdü'l-Asr, Vahîdü'd-Dehr, Şemsü'l-Evliyâ, Bedrü'l-Asfiyâ" lakablarını ve sıfatlarını kullanmıştır. Tabii bu tabirler, şimdi bize biraz yabancı gelen kelimeler, eski ifâdeler hâline düşmüştür. Bu sıfatları, bugünkü Türkçe ile ifâde edecek olursak, manâsı şöyledir:
"Hoca Ahmed Yesevî Hazretleri, tarîkatin sultânı, hakîkatın burhânı (delîli), kâmillerin önde geleni, âriflerin zübdesi (özü), büyüklerin kutbu, âriflerin gavsı, Rabbânî ilimleri bilen, Sübhânî remizleri (işâretleri) keşfeden (anlayan ve açan), dînî grupların dayanağı, âriflerin mesnedi, asrın bir teki, zamanın bir tânesi, evliyânın güneşi, asfiyânın (seçilmişlerin) bedri (dolunayı)'dır."
Hoca Ahmed Yesevî, Fıkıh’ta Hanefî mezhebinde idi [Sünnî-Hanefî-Mâtürîdî idi.] Zâhirî ve bâtınî bütün ilimlerde derin âlim olan Ahmed Yesevî, Hızır (aleyhisselâm) ile de görüşüp sohbet ederdi.
Ahmed Yesevî, yetiştirdiği binlerce talebenin her birini bir memlekete göndermek suretiyle, İslâmiyet'in doğru olarak öğretilip yayılmasını sağlamıştır. Onun bu şekilde gönderdiği talebelerinden bazıları, sonraları Moğolların katliâmından kaçıp kurtulmak sûretiyle, Anadolu'ya da gelmişlerdir.
Bu suretle onun yolu, Anadolu'da yayılıp tanınmıştır. Anadolu'nun Müslümân-Türklere yurt olması, O'nun manevî işâretleri ile hazırlanmıştır. [İnşâallah yarınki makâlemizde de, bu konuda birkaç kelime daha yazalım.]