ANASAYFA » Fıkıh Külliyatı » ► Çok önemli konular » Azer İbrahim Aleyisselamın Babası değil amcasıdır. Babası Taruh'tur. ::
Azer İbrahim Aleyisselamın Babası değil amcasıdır. Babası Taruh'tur.
Azer İbrahim Aleyisselamın Babası değil amcasıdır. Babası Taruh'tur.
İbrahim Aleyhisselam, amcası Azer'e
duâ etmiştir. Bu din de İbrahim Aleyhisselam'ın dini üzerinedir. İslamiyet,
İbrahim Aleyhisselam'ın dinini olduğu gibi kabet etmiştir.
Cenâb-ı Hak, ayet-i kerimede emrediyor. "vettebi m illete İbrahime
hanife" İbrahim Aleyhisselam'ın dinindeki suhuflar, Kur'an-ı
Kerim'de mevcuttur. Bizim de ahkâmımızdır. İbrahim Aleyhisselam
duâ etmiş ama İbrahim Aleyhisselam'ın bir mazereti var da
yapmıştır.
İbrahim Aleyhisselam'ın
istiğfarı Azer'e. (İbrahim Aleyhisselam 'amcasıdır
Âzer, babası değildir. Babası Taruh'tur.
Taruh önce vefat etmiştir. Arap lisanında,
bir çocuğun babası evvel vefat ederse ve bu çocuk amcasının
yanında yetişirse, o amcaya baba derler. Kur'an'ın lisanında da
amcaya, baba denilmiştir.) İbrahim Aleyhisselam 'ın, Azer'e yaptığı
duâ, Azer küfür üzerine gittiği halde neden yapmıştır Vaktiyle va'detmiş bir mev'ide. Va'dini ifa etmek
için yaptı, yoksa af edilmesi niyetiyle değil. Bu durumda, küfürde
olan af olmaz. Afiv, ne idi? İbrahim Aleyhisselam, Azer'i imana
davet ederdi. Azer hiddet ederdi hatta dayak atmak isterdi. İbrahim
Aleyhisselam da eğer ki küçük idi fakat gayet hâlim-i selim
olduğu için mukabele etmezdi. Nihayet İbrahim Aleyhisselam'a,
Âzer böyle davet ettiğinden dolayı, "seni taşlarım, taşlarla ezerim
seni" deyince, İbrahim Aleyhisselam da "ben de sana duâ edeceğim"
dedi. İbrahim Aleyhisselam, fenalığa karşı iyilikle mukabele
ediyor. Nemrud, onu ateşe attığı halde Nemrud'a beddûa etmedi.
Beddûa etseydi, tabi hakkını bulurdu.
Amcası Âzer böyle zulüm ler yaptığı halde, İbrahim Aleyhisselam
"Ben, sana Âllâh'tan istiğfarda bulunurum" dedi. Bunu
va'dettiği için, peygamberdir va'dinde hulf yok, olmasın diye istiğfar
etti, cevabını da aldı. Bir va'dın neticesidir, va'detmişti. Âzer'e duâ
istiğfar etmekten teberri etmiş, vazgeçmiş.brahim
Aleyhisselam evvah kesirut teberrae, âh-û figan edici, çok ağlar
ve âh-û figan ederdi. Halim idi, eziyete tahammül eder, fenalığa
karşılık iyilik yapardı
Yukardaki kesit:
tefsir sohbetleri tovbe süresi 113/114 alınmadır.( Tefsir sohbetleri bölümüne bakınız)
Azerin babası olmadığına dair diğer bilgiler :
Birkaç hadis-i şerif de şöyledir:
(Allahü teâlâ, İsmail evladından, Kinane’yi ve onun sülalesinden Kureyş’i beğendi, seçti. Kureyş evladından da, Haşimoğullarını sevdi. Onlardan da, beni süzüp seçti.) [Müslim]
(Her asırdaki insanların en iyilerinden dünyaya getirildim.) [Buharî]
(En iyi insanlardan vücuda geldim. Silsilem, dedelerim en iyi insanlardır.) [Tirmizî] (İçlerinde kâfir olsaydı, en iyi insanlar denmezdi. Kâfire iyi insan denmez.)
(Allahü teâlâ, Arabistan’daki seçilmişlerden beni seçti. Beni her zamandaki insanların en iyilerinde bulundurdu.) [Taberanî] (Bu hadis-i şerif de, kâfir olan Azer’in Resulullah'ın dedelerinden olmadığını bildiriyor.)
(Dedelerimin hiçbiri zina etmedi. En iyi babalardan, temiz analardan geldim. Dedelerimden birinin iki oğlu olsaydı, ben bunların, en iyisinde bulunurdum.) [Mevahib] (Zina küfrün yanında solda sıfır kalır, zina sadece günahtır, ama küfür kâfirliktir. Resulullah'ın soyunda zina eden bir baba olmadığına göre, kâfir baba nasıl olur? Bu hadis-i şerif de kâfir Azer’in İbrahim aleyhisselamın babası olmadığını göstermektedir.)
(Hazret-i Âdem’den babama kadar hep nikâhlı ana babadan geldim. Ben ecdat olarak sizin en hayırlınızım.) [Deylemî]
(Soy bakımından da insanların en şereflisiyim. Öğünmek için söylemiyorum.) [Deylemî] (“Hakikati bildiriyorum, hakikati bildirmek vazifemdir, bunları söylemezsem vazifemi yapmamış olurum” demektir. Bir insanın soyunda kâfir varsa, kâfire iyi insan denmez. Bu hadis-i şerif de, kâfir olan Azer’in Resulullah'ın dedelerinden olmadığını açıkça göstermektedir.)
Bu hadis-i şerifler ve Şuara suresindeki âyet-i kerime, Peygamber efendimizin bütün dedelerinin temiz birer mümin olduğunu göstermektedir. Kâfirler pis olduğuna göre, Hazret-i İbrahim’in babasının kâfir olması mümkün değildir.
Molla Cami hazretleri buyuruyor ki:
(Muhammed aleyhisselamın zerresini taşıdığı için, Hazret-i Âdem’in alnında nur parlıyordu. Bu zerre, Hazret-i Havva’ya ve ondan Hazret-i Şit’e ve böylece temiz erkeklerden temiz kadınlara ve temiz kadınlardan temiz erkeklere geçti. O nur da, zerre ile birlikte, alınlardan alınlara geçti.) [Şevahid]
Bu nur, kâfire geçmediği gibi, zina gibi bir günah işleyen mümine bile geçmiyordu. Bu bakımdan da Azer, Hazret-i İbrahim’in babası değildi. [Hazret-i İbrahim’in babasının ismi Taruh idi.]
Enam suresinin 74. âyetinde, (İbrahim, babası Azer’e dediği zaman...) buyuruluyor. Bir kimsenin iki ismi olup, birlikte söylenince, birinin meşhur olmadığı, ikincinin meşhur olduğu anlaşılır. Meşhur olmayan birincisindeki kapalılığı açıklamak için ikincisi söylenir. Hazret-i İbrahim iki kimseye baba demektedir. Biri kendi babası, diğeri de üvey babası ve amcası olan kimsedir. İcaz, belagat ve fesahat kaidelerine göre, âyet-i kerimenin mânâsı, (İbrahim, ismi Azer olan babasına dediği zaman…) demektir. Böyle olmasaydı, sadece (Azer’e dediği zaman) veya (Babasına dediği zaman) demek yetişirdi. Eğer Azer kendi öz babası olsaydı, “babası” kelimesi fazla olurdu. Türkçede de (Babam Ali geliyor) denmez, (Babam geliyor) denir. (Hasan babam geliyor) denirse, bunun üvey babası veya kayınpederi yahut baba denilen bir zat olduğu anlaşılır. Demek ki kâfir olan Azer, babasından farklı bir kimsedir.
Kur’an-ı kerimde amcaya da, baba denilmektedir. Hazret-i İsmail, Hazret-i Yakub’un amcasıdır, fakat Kur’an-ı kerimde (Amcan İsmail) denmiyor, (Baban İsmail) deniyor. Çocukları, Hazret-i Yakub’a (Babaların İbrahim ve İsmail ve İshak...) diyor. (Bekara 133) Yani, (Baban İbrahim, baban İsmail ve baban İshak) deniyor. Bir kimsenin üç tane babası olur mu? Hazret-i İsmail, Hazret-i Yakub’un amcasıdır, babası değildir. Babası olmadığı hâlde babası deniyor. Demek ki hakiki baba değildir. Baba denilen başka biridir.
Tefsirlerde de, amcaya baba denildiği bildirilmektedir. Peygamber efendimizin yaşlı köylüye, amcaları olan Ebu Talib’e ve Hazret-i Abbas’a baba dediği, çeşitli muteber kitaplarda yazılıdır. Onlara baba dediği için öz babası olmuş olmuyorlar. İbrahim aleyhisselam da, (Azer babam) demekle, Azer’in hakiki babası olmadığı anlaşılmaktadır.
Yalnız Araplarda değil, çeşitli milletlerde de, amcaya, üvey babaya, kayınpedere ve yardımsever zatlara, baba demek âdettir. İnsanlara iyilik eden, onları himayesine alan kimselere mecaz olarak, (Baba adam), (Fakir babası) dendiğini hepimiz biliriz. Yaşlı kimselere de hürmeten (Baba) denir. Bu bakımdan Hazret-i Yakub’un öz babası Hazret-i İshak iken, Kur’an-ı kerimde, Hazret-i Yakub’a hitaben (Baban İsmail) buyurulmuştur.
Bütün bunlardan da anlaşıldığı gibi, kâfir olan Azer, İbrahim aleyhisselamın babası değildi. Allahü teâlânın âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamber efendimizin Hazret-i Âdem’e kadar olan dedelerinin içinde kâfir olan biri yoktu.
İmam-ı Süyûti hazretleri de, Kitabüd-derc-il-münife isimli kitabında Azer’in Hazret-i İbrahim’in amcası olduğunu ispat etmektedir
(Allahü teâlâ, İsmail evladından, Kinane’yi ve onun sülalesinden Kureyş’i beğendi, seçti. Kureyş evladından da, Haşimoğullarını sevdi. Onlardan da, beni süzüp seçti.) [Müslim]
(Her asırdaki insanların en iyilerinden dünyaya getirildim.) [Buharî]
(En iyi insanlardan vücuda geldim. Silsilem, dedelerim en iyi insanlardır.) [Tirmizî] (İçlerinde kâfir olsaydı, en iyi insanlar denmezdi. Kâfire iyi insan denmez.)
(Allahü teâlâ, Arabistan’daki seçilmişlerden beni seçti. Beni her zamandaki insanların en iyilerinde bulundurdu.) [Taberanî] (Bu hadis-i şerif de, kâfir olan Azer’in Resulullah'ın dedelerinden olmadığını bildiriyor.)
(Dedelerimin hiçbiri zina etmedi. En iyi babalardan, temiz analardan geldim. Dedelerimden birinin iki oğlu olsaydı, ben bunların, en iyisinde bulunurdum.) [Mevahib] (Zina küfrün yanında solda sıfır kalır, zina sadece günahtır, ama küfür kâfirliktir. Resulullah'ın soyunda zina eden bir baba olmadığına göre, kâfir baba nasıl olur? Bu hadis-i şerif de kâfir Azer’in İbrahim aleyhisselamın babası olmadığını göstermektedir.)
(Hazret-i Âdem’den babama kadar hep nikâhlı ana babadan geldim. Ben ecdat olarak sizin en hayırlınızım.) [Deylemî]
(Soy bakımından da insanların en şereflisiyim. Öğünmek için söylemiyorum.) [Deylemî] (“Hakikati bildiriyorum, hakikati bildirmek vazifemdir, bunları söylemezsem vazifemi yapmamış olurum” demektir. Bir insanın soyunda kâfir varsa, kâfire iyi insan denmez. Bu hadis-i şerif de, kâfir olan Azer’in Resulullah'ın dedelerinden olmadığını açıkça göstermektedir.)
Bu hadis-i şerifler ve Şuara suresindeki âyet-i kerime, Peygamber efendimizin bütün dedelerinin temiz birer mümin olduğunu göstermektedir. Kâfirler pis olduğuna göre, Hazret-i İbrahim’in babasının kâfir olması mümkün değildir.
Molla Cami hazretleri buyuruyor ki:
(Muhammed aleyhisselamın zerresini taşıdığı için, Hazret-i Âdem’in alnında nur parlıyordu. Bu zerre, Hazret-i Havva’ya ve ondan Hazret-i Şit’e ve böylece temiz erkeklerden temiz kadınlara ve temiz kadınlardan temiz erkeklere geçti. O nur da, zerre ile birlikte, alınlardan alınlara geçti.) [Şevahid]
Bu nur, kâfire geçmediği gibi, zina gibi bir günah işleyen mümine bile geçmiyordu. Bu bakımdan da Azer, Hazret-i İbrahim’in babası değildi. [Hazret-i İbrahim’in babasının ismi Taruh idi.]
Enam suresinin 74. âyetinde, (İbrahim, babası Azer’e dediği zaman...) buyuruluyor. Bir kimsenin iki ismi olup, birlikte söylenince, birinin meşhur olmadığı, ikincinin meşhur olduğu anlaşılır. Meşhur olmayan birincisindeki kapalılığı açıklamak için ikincisi söylenir. Hazret-i İbrahim iki kimseye baba demektedir. Biri kendi babası, diğeri de üvey babası ve amcası olan kimsedir. İcaz, belagat ve fesahat kaidelerine göre, âyet-i kerimenin mânâsı, (İbrahim, ismi Azer olan babasına dediği zaman…) demektir. Böyle olmasaydı, sadece (Azer’e dediği zaman) veya (Babasına dediği zaman) demek yetişirdi. Eğer Azer kendi öz babası olsaydı, “babası” kelimesi fazla olurdu. Türkçede de (Babam Ali geliyor) denmez, (Babam geliyor) denir. (Hasan babam geliyor) denirse, bunun üvey babası veya kayınpederi yahut baba denilen bir zat olduğu anlaşılır. Demek ki kâfir olan Azer, babasından farklı bir kimsedir.
Kur’an-ı kerimde amcaya da, baba denilmektedir. Hazret-i İsmail, Hazret-i Yakub’un amcasıdır, fakat Kur’an-ı kerimde (Amcan İsmail) denmiyor, (Baban İsmail) deniyor. Çocukları, Hazret-i Yakub’a (Babaların İbrahim ve İsmail ve İshak...) diyor. (Bekara 133) Yani, (Baban İbrahim, baban İsmail ve baban İshak) deniyor. Bir kimsenin üç tane babası olur mu? Hazret-i İsmail, Hazret-i Yakub’un amcasıdır, babası değildir. Babası olmadığı hâlde babası deniyor. Demek ki hakiki baba değildir. Baba denilen başka biridir.
Tefsirlerde de, amcaya baba denildiği bildirilmektedir. Peygamber efendimizin yaşlı köylüye, amcaları olan Ebu Talib’e ve Hazret-i Abbas’a baba dediği, çeşitli muteber kitaplarda yazılıdır. Onlara baba dediği için öz babası olmuş olmuyorlar. İbrahim aleyhisselam da, (Azer babam) demekle, Azer’in hakiki babası olmadığı anlaşılmaktadır.
Yalnız Araplarda değil, çeşitli milletlerde de, amcaya, üvey babaya, kayınpedere ve yardımsever zatlara, baba demek âdettir. İnsanlara iyilik eden, onları himayesine alan kimselere mecaz olarak, (Baba adam), (Fakir babası) dendiğini hepimiz biliriz. Yaşlı kimselere de hürmeten (Baba) denir. Bu bakımdan Hazret-i Yakub’un öz babası Hazret-i İshak iken, Kur’an-ı kerimde, Hazret-i Yakub’a hitaben (Baban İsmail) buyurulmuştur.
Bütün bunlardan da anlaşıldığı gibi, kâfir olan Azer, İbrahim aleyhisselamın babası değildi. Allahü teâlânın âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamber efendimizin Hazret-i Âdem’e kadar olan dedelerinin içinde kâfir olan biri yoktu.
İmam-ı Süyûti hazretleri de, Kitabüd-derc-il-münife isimli kitabında Azer’in Hazret-i İbrahim’in amcası olduğunu ispat etmektedir