Kur’anda Allah’ın iki eli tabiri geçmektedir. Bu, Allah’ın bizim gibi iki elinin olduğunu göstermez mi?
Allahın eli ne demektir?
CEVAP
Asla göstermez. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11]
Onun eli ayağı, gözü var demek, yaratıklara benzetmek olur. Yed’den muradın keyfiyetini Allah bilir demekle yetinmelidir. Çünkü düşündüğümüz, hayal ettiğimiz her şey mahluktur, yaratıktır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bildiğimiz, hatırımıza, hayâlimize gelen, duygu organlarımıza etki eden her şey mahluktur. Çünkü, insanın bildiği, hissettiği her şey, kendi eseridir. Bizim, Allahü teâlâyı tenzîh etmemiz, bir şeye benzemez dememiz bile benzetmek olur. (2/9)
Arapça’daki yed ile ilgili deyimlerden bazıları şöyledir:
Yed-i tula [uzun el], büyük ilme sahip kimse demektir.
Yed-i beyza [beyaz el, parlak el], keramet, harikulade hâl demektir. [Musa aleyhisselam elini koynundan çıkarınca, mucize olarak elinden ışıklar çıkmıştı. Bu deyim oradan kalmıştır.]
Yed-i kudret [kudret eli], Allahü teâlânın tasarrufu demektir.
Yed-ullah [Allah’ın eli], Allahü teâlânın yardımı, kudreti demektir.
Yed-i emin [emin el], güvenilir kimse olarak seçilen zat.
Bu deyimlerde de görüldüğü gibi yed = el kelimesi hakiki manasında değil, deyim manasında kullanılmaktadır.
Az da olsa Arapça bilen bir kimse, Allah’ın iki eli var diyemez. Çünkü Kur’an-ı kerimde, bir elim, iki elim ve ellerim tabiri geçiyor. Arapça’da iki ele yedeyn veya yedan denir. İkiden fazla olursa Eydin veya eyadi denir. Yediy = elim, yedeyye = iki elim demektir. Kur’an-ı kerimde Allahü teâlâ için hem bir el, hem iki el, hem de ikiden fazla el, yani eller tabiri geçiyor. Hâşâ Allah’ın eli bir mi, iki mi, daha mı fazla? Bunlar, hakiki el manasıyla hiç alakası olmayan deyimlerdir.
(Yedullahi fevka eydihim = Allah’ın eli onların elleri üstündedir.) [Fetih 10] (Bunun açıklaması aşağıda yapılmıştır.)
(… lima halaktü bi yedeyye = İki elimle yarattığıma…) [Sad 75] (Bunun açıklaması da aşağıda yapılmıştır.)
(Vessemae beneyna ha bi eydin = Biz ellerle bina ettik.) [Zariyat 47] (Burada Allahü teâlâ kendisi için ben demiyor biz diyor, semayı elimle bina ettim demiyor, ellerle bina ettik diyor. Her ikisi de çoğul. Hâşâ Allah’ın yardımcıları, ortakları mı var? Şu âyet-i kerime de aynı anlamdadır:
(Dâvüde zel eydi = Eller sahibi Davud) [Sad 17] (Davud aleyhisselamın ikiden fazla eli mi vardı da böyle buyuruluyor. Güçlü idi, marifetleri çoktu demektir. Aşağıda açıklamaları yapılmıştır.)
El bir uzuvdur. El, kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan kısmına denir.
El kelimesinin Arapça’da çeşitli manaları vardır:
1- Hakiki manasında kullanılanlara örnekler:
İki âyet-i kerime meali:
(Firavun, “ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama kesip, sonra da hepinizi asacağım" dedi.) [Araf 124]
(Kadınlar, Yusuf'u görünce ellerini kestiler.) [Yusuf 31]
2- Bir şeye sahip olmak manasında kullanılanlara örnek:
İki âyet-i kerime meali:
(Elinde nikah akdi bulunan erkek…) [Bekara 237]
(De ki: Size Allah’ın hazineleri elimdedir, demiyorum.) [Enam 50]
3- Kuvvet, güç manasında kullanılanlara örnekler:
Dört âyet-i kerime meali:
(Hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir ve Onun gücü her şeye yeter.) [Mülk 1]
(Allah birini fitneye düşürmek isterse, senin elinden bir şey gelmez.) [Maide 41]
(Onlar Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, kıyamet günü Onun avucundadır; gökler Onun sağ eliyle [kudretiyle] dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.) [Zümer 67] (Bu âyetteki sağ elden muradın, kudret olduğu Beydavi, Celaleyn, Medarik gibi bir çok tefsirde bildiriliyor.)
(Mülkün sahibi olan Allah’ım! Mülkü dilediğine verir; dilediğinden çekip alırsın; dilediğini aziz, dilediğini zelil edersin; her iyilik yalnız senin elindedir.) [Al-i İmran 26]
İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Dengeler Allah’ın elindedir. Dilediğini yükseltir, dilediğini zelil eder. Âdem oğlunun kalbi de Rahmanın iki parmağı arasındadır. Dilediğini saptırır, dilediğini dinde sabit kılar.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Her iş benim elimdedir. Gece ve gündüzü ben döndürürüm.) [Buhari, Müslim]
4- Yardım, dostluk, rahmet anlamında olanlara örnekler:
Bir âyet-i kerime meali:
(Allah'ın eli [yardımı, dostluğu] onların [biat edenlerin] ellerinin[yardımlarının, dostluklarının] üzerindedir.) [Fetih 10] (Biat edenlere mükâfatını verecek olan ancak Allahü teâlâdır demektir.)
Birkaç hadis-i şerif meali:
(Cömertlerin kusurunu affedin. Çünkü o sürçtükçe Allahü teâlâ onun elinden tutar. [Ona yardım eder]) [Beyheki, Haraiti]
(Sıkıntı ve musibet zamanlarında kendi elini Allah’ın tutmasını isteyen bollukta çok dua etsin.) [Hâkim] (Allah’ın elden tutması ona yardım etmesidir.)
(Allah’ın eli cemaat üzerindedir.) [İ.Asakir] (Burada elden maksat rahmettir.)
(Allah’ın eli müezzinin başı üstündedir.) [Hatib] ] (Burada elden maksat rahmettir.)
(Üstteki el, alttaki elden [Veren el alan elden] hayırlıdır.) [Buhari, İ. Ahmed]
(Eller tasarrufta üçtür. Allah’ın eli en üsttedir, sonra veren el gelir, en altta isteyenin eli vardır.) [Ebu Davud]
5- Vasıtalı vasıtasız yaratmak anlamında kullanılanlar:
Bir âyet-i kerime meali:
(Ey İblis, iki elimle [vasıtasız] yarattığıma secde etmekten seni men eden nedir?) [Sad 75]
İki elimle demekten maksat ana ve baba gibi hiçbir vasıta olmadan yaratmaktır. (Beydavi)
Âdem aleyhisselâma şeref bahşetmek için de iki el tabiri kullanılmıştır. Yoksa bütün mahlukatı, vasıtalı veya vasıtasız yaratan elbette Allahü teâlâdır. (Celaleyn)
İmam Münavi, İbni Kemal ve diğer İslam âlimlerinden naklen buyuruyor ki:
Yed [el] kelimesi, güç ve kuvvetten mecaz ve teşbihtir. İki âlem vardır, bu iki âlemin tek idare edicisi manasındadır. Yani Melekut âlemini de, şehadet âlemini de ben idare ederken, niçin emrime uyup secde etmedin demektir. (Cami-us sagir Feydul kadir şerhi)
6- Nimet anlamında kullanılanlar:
Dört âyet-i kerime meali şöyledir:
(Elini boynuna bağlayıp asma.) [İsra 29] [Cimrilik etme demektir.)
(Münafık erkeklerle münafık kadınlar, ellerini yumarlar.[cimridirler]) (Tevbe 67)
(Ellerimizle onlar için enam [deve, sığır ve davar] yarattığımızı görmüyorlar mı?) [Yasin 71] (Doğan bir dana veya bir kuzu için, ellerimizle yarattık demek, kudretimizle yarattık demektir.)
(Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır [sıkıdır, cimridir] dediler. Hayır, Allah’ın iki eli [dünyada ve ahirette her çeşit nimeti] de açıktır; nasıl dilerse, öyle infak eder, öyle verir.) [Maide 64]
İki el denmesinden maksat vurgu içindir; lebbeyk [iki defa hazırım, hazır vaziyetteyim] kelimesi gibi yani layık olan ve olmayana da nimetleri çoktur, boldur. [Müslim’deki] (Allah’ın iki eli de sağdır) hadis-i şerifinde, iki ele de sağ el demek, vurgu içindir, kuvvetlendirmek içindir. Yoksa maddi olarak elin ikisine de sağ el denmez. Dolayısıyla âyetin devamında (dilediği gibi dilediğine rızk verir) buyuruluyor ki, layık olana da olmayana da dünyada bol rızık verebilir anlamındadır. (Tefsir Kurtubi)
Bir hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ sadakayı sağ eline alır ve büyütür.) [Dare Kutnî] (Sadakayı sağ eline almak tabiri de vurgu içindir, onu kabul edip bol sevap vermek demektir.)
7- Güç, güçlü olmak anlamında:
Dört âyet-i kerime meali:
(Ellere sahip kulumuz Davud) [Sad 17] (Güç ve kuvvete sahip Davud demektir. İbadet yönüyle güçlü idi, bir gün oruç tutar bir gün yerdi. Elleriyle demiri de hamur gibi yoğururdu.)
(Elleri ve gözleri olan kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub.) [Sad 45] (Burada ellerden kasıt, güç ve kuvvet sahibi olmaları, gözlerden kasıt da, basiret sahibi olmaları demektir.)
(Göğü, elimizle [kudretimizle] biz kurduk.) [Zariyat 47]
(Lütuf Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir.) [Hadid 29]
8- İrade, arzu manasında kullanılanlara örnekler:
Dört âyet-i kerime meali:
(Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle [kendi iradenizle, kendi arzunuzla] işledikleriniz [günahlar] yüzündendir.)[Şura 30]
(Elleriyle [kendi iradeleri ile] yaptıkları [kötü amel] yüzünden başlarına bir musibet geldiği vakit halleri nasıl olur?) [Nisa 62]
(Kendi elleriyle öne sürdükleri şeyler [iradeleri ile yaptıkları günahlar] yüzünden başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman insanı nimetlerin hepsini unutan bir nankör olarak görürsün.) [Şura 48]
(Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatılmışken onlardan yüz çeviren ve iki elinin öne sürdüklerini [akıbetini düşünmeyip kendi iradeleri ile önceden yaptıkları günahları] unutan kimseden daha zâlimi var mıdır?) [Kehf 57]
Hadis-i şeriflerde yed kelimesi:
Yed = el kelimesi, deyim olarak hadis-i şeriflerde çok kullanılır. Bazılarının meali şöyledir:
(Eşcinsellik çoğaldığında, Allah halktan elini çeker [rahmetini keser] ve onların hangi vadide helâk olduklarına bakmaz.)[Taberani]
(Allah’ın eli [rahmeti] cemaatle beraberdir.) [Müslim, Ebu Davud]
(Ne mutlu hayrın anahtarı elinde olana. Şerrin anahtarı elinde olana da yazıklar olsun.) [İbni Mace, Hakîm]
(Zühd, Allah’ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır.)[Beyheki]
(Sadaka verin. Zira verdiğiniz sadaka, alanın eline geçmeden, Allah’ın eline geçer de, onu sizlerden birinin bir tayı veya deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyütüp, kıyamette onu kendisine verir.) [Müslim]
(Eli geniş olan evlensin, eli dar olan da oruç tutsun. Çünkü oruç tutmak şehveti sakinleştirir.) [Nesai]
(Hacer-i Esvede elini süren, rahmânın eline elini sürmüş gibi olur.) [İbni Mâce]
(Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız .) [Tirmizi]
(Namaz ve eliniz altındakiler hakkında Allah’tan korkun.) [Hatib]
(Her namaz vakti girince, şöyle seslenen bir melek vardır: Ey Âdemoğulları, kendi elinizle tutuşturduğunuz sizi yakacak olan ateşi namazla söndürmek için kalkın.) [Taberani]
Türkçe’de el ilgili deyimler:
El açmak, dilenmek demektir.
El almak, müridin mürşidinden veya bir sanatı yapmak için ustasından izin almak. [Ustasının elini kesip cebine koymuyor.]
El altında, kolay alınacak bir yerde.
El altından, gizlice. [El altından silahları kaçırdılar. Kimseye duyurmadan kaçırdılar demektir.]
El atmak, bir işe karışmak. [Sen bu işe el atarsan o iş tez zamanda yapılır.]
El çektirilmek, işi bıraktırmak, görevine son vermek.
İkinci el, kullanılmış. [İkinci el araba almak, kullanılmış araba almak demektir.]
El ele vermek, bir konuda birleşmek.
El koymak, bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak için müdahale etmek. [Devlet ... bankasına el koydu. Banka hesaplarını incelemeye aldı demektir.]
El uzatmak, birinin hakkına tecavüz etmek. Adamlar ekmeğimize el uzatıyorlar.
Elde avuçta ne varsa harcamak, bütün parasını harcamak .
Elde kalmak, satamamak. Bu eski araba elimde kaldı. Elinden çıkaramamak da aynı anlamdadır. Yoksa koca araba elinin içinde duruyor demek değildir.
Elden ayaktan düşmek, yaşlılık sebebiyle sağlığı bozularak çalışamaz hale gelmek.
Elden düşme, az kullanılmış ve sahibinden ucuza alınmış eşya.
Elden çıkarmak, satmak. Evlerimin hepsini yok pahasına elden çıkardım. Sattım demektir.
Elindekileri satmak, mülkündeki malları satmak. Ev, tarla gibi elimdeki bütün malları sattım. Yani sahip olduğum mülkümdeki malları sattım demektir.
Elinden kurtarmak, baskısından, yönetiminden kurtarmak. Bu çocuğu bu adamın elinden kim kurtarabilir? Bu toprakları düşman elinden kurtardık.
Elden ele geçmek, sahip değiştirmek. El değiştirmek de aynı anlamdadır. Bu araba çok el değiştirdi demek, çok kişi satın aldı demektir.
Elden gelmemek, yapamamak.
Elden kaçmak, elde edememek.
Ele alınır gibi değil, çok kötü.
Ele avuca sığmamak, söz dinlememek, yaramazlık etmek.
Ele geçmek, yakalanmak.
Ele vermek, suçlu birini ihbar edip yakalatmak.
Eli ağır, yavaş iş gören. Yoksa eli kilolu, ağır demek değildir.
Eli kolu bağlı olmak, çaresiz kalmak.
Eli ayağı olmak, yardımcı olmak.
Eli ayağı düzgün, sakatlığı yok.
Eli maşalı, şirret, kavgacı.
Eli boş çıkmak, umduğunu bulamamak.
Eli değmemek, bir şey yapmaya vakit bulamamak.
Eli genişlemek, bol paraya kavuşmak.
Eli işe yatmak, becerikli olmak.
Eli hafif, acıtmadan iş gören.
Eli kulağında, çok yakında olması beklenilen şey.
Bir işte eli olmak, gizli bir ilgisi bulunmak.
Eli uzun olmak, hırsızlık etmek.
Elini uzatmak, yardım etmek.
Elinde tutmak, başkalarına kaptırmamak.
Elinden kan çıkmak, cinâyet işlemek.
Eline bakmak, bir kimsenin yardımı ile geçinmek.
Eline düşmek, emri altına girmek, onun insafına kalmak.
Elinin hamuru ile erkek işine karışmak, beceremeyeceği işlere karışmak.
El eliyle yılan tutmak, tehlikeli işleri kendi yapmayıp başkalarına yaptırmak.
Eli işte, gözü oynaşta, yaptığı işe kendini tam vermemek, önemsememek.
El üstünde gezmek, makbul olmak.
Sıkıntılı iken o bana ellerini uzattı, ihtiyacımı gördü.
İpin ucu onun elinde, yetkiler onda demektir.
Bu deyimlerde de el kelimesi hakiki manasında değil, mecaz manada kullanılmıştır.
Netice:
Meallerden din öğrenilmez. Kur’an-ı kerimde Allah’ın iki eli tabiri geçiyor diye, Allahü teâlânın iki elinin olduğunu zannetmek yanlıştır. Üstelik bu tür iddiaları itikadımızı bozmak için din düşmanları ortaya atıyor.
Onun eli ayağı, gözü var demek, yaratıklara benzetmek olur. Yed’den muradın keyfiyetini Allah bilir demekle yetinmelidir. Çünkü düşündüğümüz, hayal ettiğimiz her şey mahluktur, yaratıktır.
Üç çeşit el
Sual: Arapçada beyaz el, siyah el, yeşil el deniyormuş. Bunlar ne demektir?
CEVAP
Bu tabirler bizde kullanılmadığı için bilmek gerekmez. Böyle deyimleri bilmek; ancak tercüme yapacaklara lazım olur.
Şu adam beyaz ellidir veya eli beyazdır demek; karşılıksız iyilik ve ihsan eder demektir.
Şu adam yeşil ellidir veya eli yeşildir demek; yapılan iyiliğe mükafat verir demektir.
Şu adam siyah ellidir veya eli karadır demek; yaptığı iyiliği başa kakar, minnet ettirir demektir.
Bunları Türkçe’ye çevirirken beyaz el; kara el diye tercüme edilirse yanlış olur.
Canım çıktı demek
Sual: Hiç yalan söylediğini görmediğim bir arkadaş, geçen yanıma geldi, (Çok ağır işler yaptım, canım çıktı) dedi. Hâlbuki yaşıyor yani canı çıkmamış. Böyle yalan söylemesi haram değil mi?
CEVAP
Bunlar deyimdir. Deyimlerde kelimeye değil, mânâya bakılır. (Canım çıktı) demek, çok yoruldum demektir, yalan değildir. Bazen de, (Öldüm bittim) de denir. (Çok sıkıntı çektim) demektir. Âyet ve hadislerde de böyle deyimler vardır. Kelime mânâsı ile açıklanırsa yanlış olur. Vehhabiler, Kur’an-ı kerimi böyle yanlış anladıkları için, hâşâ Allah'ı insana benzetiyorlar. (Allah, Arş’ta oturuyor, yürür, iner, çıkar, eli yüzü var) diyorlar. Deyimlerde kelimeye değil, mânâya bakıldığını bilmiyorlar.
Asla göstermez. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11]
Onun eli ayağı, gözü var demek, yaratıklara benzetmek olur. Yed’den muradın keyfiyetini Allah bilir demekle yetinmelidir. Çünkü düşündüğümüz, hayal ettiğimiz her şey mahluktur, yaratıktır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bildiğimiz, hatırımıza, hayâlimize gelen, duygu organlarımıza etki eden her şey mahluktur. Çünkü, insanın bildiği, hissettiği her şey, kendi eseridir. Bizim, Allahü teâlâyı tenzîh etmemiz, bir şeye benzemez dememiz bile benzetmek olur. (2/9)
Arapça’daki yed ile ilgili deyimlerden bazıları şöyledir:
Yed-i tula [uzun el], büyük ilme sahip kimse demektir.
Yed-i beyza [beyaz el, parlak el], keramet, harikulade hâl demektir. [Musa aleyhisselam elini koynundan çıkarınca, mucize olarak elinden ışıklar çıkmıştı. Bu deyim oradan kalmıştır.]
Yed-i kudret [kudret eli], Allahü teâlânın tasarrufu demektir.
Yed-ullah [Allah’ın eli], Allahü teâlânın yardımı, kudreti demektir.
Yed-i emin [emin el], güvenilir kimse olarak seçilen zat.
Bu deyimlerde de görüldüğü gibi yed = el kelimesi hakiki manasında değil, deyim manasında kullanılmaktadır.
Az da olsa Arapça bilen bir kimse, Allah’ın iki eli var diyemez. Çünkü Kur’an-ı kerimde, bir elim, iki elim ve ellerim tabiri geçiyor. Arapça’da iki ele yedeyn veya yedan denir. İkiden fazla olursa Eydin veya eyadi denir. Yediy = elim, yedeyye = iki elim demektir. Kur’an-ı kerimde Allahü teâlâ için hem bir el, hem iki el, hem de ikiden fazla el, yani eller tabiri geçiyor. Hâşâ Allah’ın eli bir mi, iki mi, daha mı fazla? Bunlar, hakiki el manasıyla hiç alakası olmayan deyimlerdir.
(Yedullahi fevka eydihim = Allah’ın eli onların elleri üstündedir.) [Fetih 10] (Bunun açıklaması aşağıda yapılmıştır.)
(… lima halaktü bi yedeyye = İki elimle yarattığıma…) [Sad 75] (Bunun açıklaması da aşağıda yapılmıştır.)
(Vessemae beneyna ha bi eydin = Biz ellerle bina ettik.) [Zariyat 47] (Burada Allahü teâlâ kendisi için ben demiyor biz diyor, semayı elimle bina ettim demiyor, ellerle bina ettik diyor. Her ikisi de çoğul. Hâşâ Allah’ın yardımcıları, ortakları mı var? Şu âyet-i kerime de aynı anlamdadır:
(Dâvüde zel eydi = Eller sahibi Davud) [Sad 17] (Davud aleyhisselamın ikiden fazla eli mi vardı da böyle buyuruluyor. Güçlü idi, marifetleri çoktu demektir. Aşağıda açıklamaları yapılmıştır.)
El bir uzuvdur. El, kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan kısmına denir.
El kelimesinin Arapça’da çeşitli manaları vardır:
1- Hakiki manasında kullanılanlara örnekler:
İki âyet-i kerime meali:
(Firavun, “ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama kesip, sonra da hepinizi asacağım" dedi.) [Araf 124]
(Kadınlar, Yusuf'u görünce ellerini kestiler.) [Yusuf 31]
2- Bir şeye sahip olmak manasında kullanılanlara örnek:
İki âyet-i kerime meali:
(Elinde nikah akdi bulunan erkek…) [Bekara 237]
(De ki: Size Allah’ın hazineleri elimdedir, demiyorum.) [Enam 50]
3- Kuvvet, güç manasında kullanılanlara örnekler:
Dört âyet-i kerime meali:
(Hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir ve Onun gücü her şeye yeter.) [Mülk 1]
(Allah birini fitneye düşürmek isterse, senin elinden bir şey gelmez.) [Maide 41]
(Onlar Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, kıyamet günü Onun avucundadır; gökler Onun sağ eliyle [kudretiyle] dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.) [Zümer 67] (Bu âyetteki sağ elden muradın, kudret olduğu Beydavi, Celaleyn, Medarik gibi bir çok tefsirde bildiriliyor.)
(Mülkün sahibi olan Allah’ım! Mülkü dilediğine verir; dilediğinden çekip alırsın; dilediğini aziz, dilediğini zelil edersin; her iyilik yalnız senin elindedir.) [Al-i İmran 26]
İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Dengeler Allah’ın elindedir. Dilediğini yükseltir, dilediğini zelil eder. Âdem oğlunun kalbi de Rahmanın iki parmağı arasındadır. Dilediğini saptırır, dilediğini dinde sabit kılar.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Her iş benim elimdedir. Gece ve gündüzü ben döndürürüm.) [Buhari, Müslim]
4- Yardım, dostluk, rahmet anlamında olanlara örnekler:
Bir âyet-i kerime meali:
(Allah'ın eli [yardımı, dostluğu] onların [biat edenlerin] ellerinin[yardımlarının, dostluklarının] üzerindedir.) [Fetih 10] (Biat edenlere mükâfatını verecek olan ancak Allahü teâlâdır demektir.)
Birkaç hadis-i şerif meali:
(Cömertlerin kusurunu affedin. Çünkü o sürçtükçe Allahü teâlâ onun elinden tutar. [Ona yardım eder]) [Beyheki, Haraiti]
(Sıkıntı ve musibet zamanlarında kendi elini Allah’ın tutmasını isteyen bollukta çok dua etsin.) [Hâkim] (Allah’ın elden tutması ona yardım etmesidir.)
(Allah’ın eli cemaat üzerindedir.) [İ.Asakir] (Burada elden maksat rahmettir.)
(Allah’ın eli müezzinin başı üstündedir.) [Hatib] ] (Burada elden maksat rahmettir.)
(Üstteki el, alttaki elden [Veren el alan elden] hayırlıdır.) [Buhari, İ. Ahmed]
(Eller tasarrufta üçtür. Allah’ın eli en üsttedir, sonra veren el gelir, en altta isteyenin eli vardır.) [Ebu Davud]
5- Vasıtalı vasıtasız yaratmak anlamında kullanılanlar:
Bir âyet-i kerime meali:
(Ey İblis, iki elimle [vasıtasız] yarattığıma secde etmekten seni men eden nedir?) [Sad 75]
İki elimle demekten maksat ana ve baba gibi hiçbir vasıta olmadan yaratmaktır. (Beydavi)
Âdem aleyhisselâma şeref bahşetmek için de iki el tabiri kullanılmıştır. Yoksa bütün mahlukatı, vasıtalı veya vasıtasız yaratan elbette Allahü teâlâdır. (Celaleyn)
İmam Münavi, İbni Kemal ve diğer İslam âlimlerinden naklen buyuruyor ki:
Yed [el] kelimesi, güç ve kuvvetten mecaz ve teşbihtir. İki âlem vardır, bu iki âlemin tek idare edicisi manasındadır. Yani Melekut âlemini de, şehadet âlemini de ben idare ederken, niçin emrime uyup secde etmedin demektir. (Cami-us sagir Feydul kadir şerhi)
6- Nimet anlamında kullanılanlar:
Dört âyet-i kerime meali şöyledir:
(Elini boynuna bağlayıp asma.) [İsra 29] [Cimrilik etme demektir.)
(Münafık erkeklerle münafık kadınlar, ellerini yumarlar.[cimridirler]) (Tevbe 67)
(Ellerimizle onlar için enam [deve, sığır ve davar] yarattığımızı görmüyorlar mı?) [Yasin 71] (Doğan bir dana veya bir kuzu için, ellerimizle yarattık demek, kudretimizle yarattık demektir.)
(Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır [sıkıdır, cimridir] dediler. Hayır, Allah’ın iki eli [dünyada ve ahirette her çeşit nimeti] de açıktır; nasıl dilerse, öyle infak eder, öyle verir.) [Maide 64]
İki el denmesinden maksat vurgu içindir; lebbeyk [iki defa hazırım, hazır vaziyetteyim] kelimesi gibi yani layık olan ve olmayana da nimetleri çoktur, boldur. [Müslim’deki] (Allah’ın iki eli de sağdır) hadis-i şerifinde, iki ele de sağ el demek, vurgu içindir, kuvvetlendirmek içindir. Yoksa maddi olarak elin ikisine de sağ el denmez. Dolayısıyla âyetin devamında (dilediği gibi dilediğine rızk verir) buyuruluyor ki, layık olana da olmayana da dünyada bol rızık verebilir anlamındadır. (Tefsir Kurtubi)
Bir hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ sadakayı sağ eline alır ve büyütür.) [Dare Kutnî] (Sadakayı sağ eline almak tabiri de vurgu içindir, onu kabul edip bol sevap vermek demektir.)
7- Güç, güçlü olmak anlamında:
Dört âyet-i kerime meali:
(Ellere sahip kulumuz Davud) [Sad 17] (Güç ve kuvvete sahip Davud demektir. İbadet yönüyle güçlü idi, bir gün oruç tutar bir gün yerdi. Elleriyle demiri de hamur gibi yoğururdu.)
(Elleri ve gözleri olan kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub.) [Sad 45] (Burada ellerden kasıt, güç ve kuvvet sahibi olmaları, gözlerden kasıt da, basiret sahibi olmaları demektir.)
(Göğü, elimizle [kudretimizle] biz kurduk.) [Zariyat 47]
(Lütuf Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir.) [Hadid 29]
8- İrade, arzu manasında kullanılanlara örnekler:
Dört âyet-i kerime meali:
(Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle [kendi iradenizle, kendi arzunuzla] işledikleriniz [günahlar] yüzündendir.)[Şura 30]
(Elleriyle [kendi iradeleri ile] yaptıkları [kötü amel] yüzünden başlarına bir musibet geldiği vakit halleri nasıl olur?) [Nisa 62]
(Kendi elleriyle öne sürdükleri şeyler [iradeleri ile yaptıkları günahlar] yüzünden başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman insanı nimetlerin hepsini unutan bir nankör olarak görürsün.) [Şura 48]
(Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatılmışken onlardan yüz çeviren ve iki elinin öne sürdüklerini [akıbetini düşünmeyip kendi iradeleri ile önceden yaptıkları günahları] unutan kimseden daha zâlimi var mıdır?) [Kehf 57]
Hadis-i şeriflerde yed kelimesi:
Yed = el kelimesi, deyim olarak hadis-i şeriflerde çok kullanılır. Bazılarının meali şöyledir:
(Eşcinsellik çoğaldığında, Allah halktan elini çeker [rahmetini keser] ve onların hangi vadide helâk olduklarına bakmaz.)[Taberani]
(Allah’ın eli [rahmeti] cemaatle beraberdir.) [Müslim, Ebu Davud]
(Ne mutlu hayrın anahtarı elinde olana. Şerrin anahtarı elinde olana da yazıklar olsun.) [İbni Mace, Hakîm]
(Zühd, Allah’ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır.)[Beyheki]
(Sadaka verin. Zira verdiğiniz sadaka, alanın eline geçmeden, Allah’ın eline geçer de, onu sizlerden birinin bir tayı veya deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyütüp, kıyamette onu kendisine verir.) [Müslim]
(Eli geniş olan evlensin, eli dar olan da oruç tutsun. Çünkü oruç tutmak şehveti sakinleştirir.) [Nesai]
(Hacer-i Esvede elini süren, rahmânın eline elini sürmüş gibi olur.) [İbni Mâce]
(Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız .) [Tirmizi]
(Namaz ve eliniz altındakiler hakkında Allah’tan korkun.) [Hatib]
(Her namaz vakti girince, şöyle seslenen bir melek vardır: Ey Âdemoğulları, kendi elinizle tutuşturduğunuz sizi yakacak olan ateşi namazla söndürmek için kalkın.) [Taberani]
Türkçe’de el ilgili deyimler:
El açmak, dilenmek demektir.
El almak, müridin mürşidinden veya bir sanatı yapmak için ustasından izin almak. [Ustasının elini kesip cebine koymuyor.]
El altında, kolay alınacak bir yerde.
El altından, gizlice. [El altından silahları kaçırdılar. Kimseye duyurmadan kaçırdılar demektir.]
El atmak, bir işe karışmak. [Sen bu işe el atarsan o iş tez zamanda yapılır.]
El çektirilmek, işi bıraktırmak, görevine son vermek.
İkinci el, kullanılmış. [İkinci el araba almak, kullanılmış araba almak demektir.]
El ele vermek, bir konuda birleşmek.
El koymak, bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak için müdahale etmek. [Devlet ... bankasına el koydu. Banka hesaplarını incelemeye aldı demektir.]
El uzatmak, birinin hakkına tecavüz etmek. Adamlar ekmeğimize el uzatıyorlar.
Elde avuçta ne varsa harcamak, bütün parasını harcamak .
Elde kalmak, satamamak. Bu eski araba elimde kaldı. Elinden çıkaramamak da aynı anlamdadır. Yoksa koca araba elinin içinde duruyor demek değildir.
Elden ayaktan düşmek, yaşlılık sebebiyle sağlığı bozularak çalışamaz hale gelmek.
Elden düşme, az kullanılmış ve sahibinden ucuza alınmış eşya.
Elden çıkarmak, satmak. Evlerimin hepsini yok pahasına elden çıkardım. Sattım demektir.
Elindekileri satmak, mülkündeki malları satmak. Ev, tarla gibi elimdeki bütün malları sattım. Yani sahip olduğum mülkümdeki malları sattım demektir.
Elinden kurtarmak, baskısından, yönetiminden kurtarmak. Bu çocuğu bu adamın elinden kim kurtarabilir? Bu toprakları düşman elinden kurtardık.
Elden ele geçmek, sahip değiştirmek. El değiştirmek de aynı anlamdadır. Bu araba çok el değiştirdi demek, çok kişi satın aldı demektir.
Elden gelmemek, yapamamak.
Elden kaçmak, elde edememek.
Ele alınır gibi değil, çok kötü.
Ele avuca sığmamak, söz dinlememek, yaramazlık etmek.
Ele geçmek, yakalanmak.
Ele vermek, suçlu birini ihbar edip yakalatmak.
Eli ağır, yavaş iş gören. Yoksa eli kilolu, ağır demek değildir.
Eli kolu bağlı olmak, çaresiz kalmak.
Eli ayağı olmak, yardımcı olmak.
Eli ayağı düzgün, sakatlığı yok.
Eli maşalı, şirret, kavgacı.
Eli boş çıkmak, umduğunu bulamamak.
Eli değmemek, bir şey yapmaya vakit bulamamak.
Eli genişlemek, bol paraya kavuşmak.
Eli işe yatmak, becerikli olmak.
Eli hafif, acıtmadan iş gören.
Eli kulağında, çok yakında olması beklenilen şey.
Bir işte eli olmak, gizli bir ilgisi bulunmak.
Eli uzun olmak, hırsızlık etmek.
Elini uzatmak, yardım etmek.
Elinde tutmak, başkalarına kaptırmamak.
Elinden kan çıkmak, cinâyet işlemek.
Eline bakmak, bir kimsenin yardımı ile geçinmek.
Eline düşmek, emri altına girmek, onun insafına kalmak.
Elinin hamuru ile erkek işine karışmak, beceremeyeceği işlere karışmak.
El eliyle yılan tutmak, tehlikeli işleri kendi yapmayıp başkalarına yaptırmak.
Eli işte, gözü oynaşta, yaptığı işe kendini tam vermemek, önemsememek.
El üstünde gezmek, makbul olmak.
Sıkıntılı iken o bana ellerini uzattı, ihtiyacımı gördü.
İpin ucu onun elinde, yetkiler onda demektir.
Bu deyimlerde de el kelimesi hakiki manasında değil, mecaz manada kullanılmıştır.
Netice:
Meallerden din öğrenilmez. Kur’an-ı kerimde Allah’ın iki eli tabiri geçiyor diye, Allahü teâlânın iki elinin olduğunu zannetmek yanlıştır. Üstelik bu tür iddiaları itikadımızı bozmak için din düşmanları ortaya atıyor.
Onun eli ayağı, gözü var demek, yaratıklara benzetmek olur. Yed’den muradın keyfiyetini Allah bilir demekle yetinmelidir. Çünkü düşündüğümüz, hayal ettiğimiz her şey mahluktur, yaratıktır.
Üç çeşit el
Sual: Arapçada beyaz el, siyah el, yeşil el deniyormuş. Bunlar ne demektir?
CEVAP
Bu tabirler bizde kullanılmadığı için bilmek gerekmez. Böyle deyimleri bilmek; ancak tercüme yapacaklara lazım olur.
Şu adam beyaz ellidir veya eli beyazdır demek; karşılıksız iyilik ve ihsan eder demektir.
Şu adam yeşil ellidir veya eli yeşildir demek; yapılan iyiliğe mükafat verir demektir.
Şu adam siyah ellidir veya eli karadır demek; yaptığı iyiliği başa kakar, minnet ettirir demektir.
Bunları Türkçe’ye çevirirken beyaz el; kara el diye tercüme edilirse yanlış olur.
Canım çıktı demek
Sual: Hiç yalan söylediğini görmediğim bir arkadaş, geçen yanıma geldi, (Çok ağır işler yaptım, canım çıktı) dedi. Hâlbuki yaşıyor yani canı çıkmamış. Böyle yalan söylemesi haram değil mi?
CEVAP
Bunlar deyimdir. Deyimlerde kelimeye değil, mânâya bakılır. (Canım çıktı) demek, çok yoruldum demektir, yalan değildir. Bazen de, (Öldüm bittim) de denir. (Çok sıkıntı çektim) demektir. Âyet ve hadislerde de böyle deyimler vardır. Kelime mânâsı ile açıklanırsa yanlış olur. Vehhabiler, Kur’an-ı kerimi böyle yanlış anladıkları için, hâşâ Allah'ı insana benzetiyorlar. (Allah, Arş’ta oturuyor, yürür, iner, çıkar, eli yüzü var) diyorlar. Deyimlerde kelimeye değil, mânâya bakıldığını bilmiyorlar.