Mesleme’ye bir iş ederim ki
Mesleme’ye bir iş ederim ki
Hicretin yirmiüçüncü senesi idi. Bir gün Hazret-i Ömer’e, (İran tarafında bir aşiret vardır. Sanatları haramiliktir. Müslümanların yollarını basarlar. Mallarını alırlar. İmana gelmezler. Müslümanlara karışmazlar) diye bir aşiretin zulmünden şikayet ettiler.
Hazret-i Ömer, Mesleme bin Kaysı onların üzerine gönderdi. Mesleme asker ile varıp, onları dine davet etti, kabul etmediler. Cizye verin dedi, kabul etmediler. Ceng ettiler ve aşiretin hepsi öldürüldü. Mesleme ganimet malının beşte birini beyt-ül-mal için ayırdı. Bir kutu ile kıymetli taşlar eline geçmişti. Hazret-i Ömer’e, beşte bir mal ile o kutuyu, gazilerin rızası ile armağan gönderdi.
O gönderdiği kişi anlatır:
Medine’ye geldim. Ömer mescidde fukaraya yemek yediriyordu. [Zira, beyt-ül-maldan fakirler için günde bir deve kesip, pişirip, yedirmek âdet-i şerifi idi. Yemek yenirken, kendisi mübarek eline bir asa alıp, ayağı üzerine durup, yiyenleri gözetirdi. Ekmek ve aş lazım oldukça, götürüp verirdi.] Ömer’i bu hizmeti yaparken gördüm. Sabredip, bekledim. İşini bitirip, evine geldi. Ben de arkasından vardım. Bana, içeri girin dedi. İçeri girdim. Evinin içinde bir eskimiş kilim, iki yastıktan gayri nesne görmedim. O yastıklar da hurma lifinden idi. Ömer kilim üzerine oturup, yastığı benim altıma verdi. Oturdum.
Sonra, hanımına [Hazret-i Ali’nin kızı Ümmi Gülsüm’e] misafir de var, yemek için bir şeyler gönderin diye seslendi. Bir çanakta bir miktar zeytinyağı ile bir parça arpa ekmeği getirildi. Ben de Ömer’in hatırı için beraber yedim. Ondan sonra, aşiretin ortadan kaldırıldığını, çok ganimet alındığını anlattım. Ve o hediye kutusunu çıkarıp, Ömer’in önüne koydum. Bu nedir, dedi. Mesleme bin Kays bunu size gönderdi. Gaziler de hisselerinden geçtiler. Hepsinin rızası ile bunu sana armağan gönderdiler, dedim.
Ömer onu gördüğünde, ellerini dizi üzerine koyup ağladı ve dedi ki, Hak teâlâ Ömer’e bu kadar nesneler verdi. Ömer’in gözü ve karnı doymadı. Bununla doyar mı, dersin. Yürü bu kutuyu Mesleme’ye götür ve de ki, bir daha bunun gibi iş yapmasın. Müslümanların nasibini kimseye göndermesin. Bu cevahirleri satsın, müslümanlara dağıtsın. Çabuk git. Eğer dağılmış iseler, Mesleme’ye bir iş ederim ki, müslümanlara ibret olur.
Dedim ki, ya Ömer tecil eyleseniz. Benim bineceğim yok, gidinceye kadar geç olur. Emretti, sadaka develerden iki deve getirdiler. Bana verdi ve dedi ki bu develere nöbetle binip, oraya varınca, senden daha müstahak ve daha fakir bir kişi bulup, bu develeri ona ver. Haydi, çık yola. Ben de acele Medine’den çıkıp, mola vermeden o makama eriştim. Kutuyu Mesleme’ye verdim. Durumu söyledim. Mesleme de o cevherleri otuz bin altına satıp, orada bulunan gazilere bölüştürdü. (Taberi tarihi)
Hazret-i Ömer, Mesleme bin Kaysı onların üzerine gönderdi. Mesleme asker ile varıp, onları dine davet etti, kabul etmediler. Cizye verin dedi, kabul etmediler. Ceng ettiler ve aşiretin hepsi öldürüldü. Mesleme ganimet malının beşte birini beyt-ül-mal için ayırdı. Bir kutu ile kıymetli taşlar eline geçmişti. Hazret-i Ömer’e, beşte bir mal ile o kutuyu, gazilerin rızası ile armağan gönderdi.
O gönderdiği kişi anlatır:
Medine’ye geldim. Ömer mescidde fukaraya yemek yediriyordu. [Zira, beyt-ül-maldan fakirler için günde bir deve kesip, pişirip, yedirmek âdet-i şerifi idi. Yemek yenirken, kendisi mübarek eline bir asa alıp, ayağı üzerine durup, yiyenleri gözetirdi. Ekmek ve aş lazım oldukça, götürüp verirdi.] Ömer’i bu hizmeti yaparken gördüm. Sabredip, bekledim. İşini bitirip, evine geldi. Ben de arkasından vardım. Bana, içeri girin dedi. İçeri girdim. Evinin içinde bir eskimiş kilim, iki yastıktan gayri nesne görmedim. O yastıklar da hurma lifinden idi. Ömer kilim üzerine oturup, yastığı benim altıma verdi. Oturdum.
Sonra, hanımına [Hazret-i Ali’nin kızı Ümmi Gülsüm’e] misafir de var, yemek için bir şeyler gönderin diye seslendi. Bir çanakta bir miktar zeytinyağı ile bir parça arpa ekmeği getirildi. Ben de Ömer’in hatırı için beraber yedim. Ondan sonra, aşiretin ortadan kaldırıldığını, çok ganimet alındığını anlattım. Ve o hediye kutusunu çıkarıp, Ömer’in önüne koydum. Bu nedir, dedi. Mesleme bin Kays bunu size gönderdi. Gaziler de hisselerinden geçtiler. Hepsinin rızası ile bunu sana armağan gönderdiler, dedim.
Ömer onu gördüğünde, ellerini dizi üzerine koyup ağladı ve dedi ki, Hak teâlâ Ömer’e bu kadar nesneler verdi. Ömer’in gözü ve karnı doymadı. Bununla doyar mı, dersin. Yürü bu kutuyu Mesleme’ye götür ve de ki, bir daha bunun gibi iş yapmasın. Müslümanların nasibini kimseye göndermesin. Bu cevahirleri satsın, müslümanlara dağıtsın. Çabuk git. Eğer dağılmış iseler, Mesleme’ye bir iş ederim ki, müslümanlara ibret olur.
Dedim ki, ya Ömer tecil eyleseniz. Benim bineceğim yok, gidinceye kadar geç olur. Emretti, sadaka develerden iki deve getirdiler. Bana verdi ve dedi ki bu develere nöbetle binip, oraya varınca, senden daha müstahak ve daha fakir bir kişi bulup, bu develeri ona ver. Haydi, çık yola. Ben de acele Medine’den çıkıp, mola vermeden o makama eriştim. Kutuyu Mesleme’ye verdim. Durumu söyledim. Mesleme de o cevherleri otuz bin altına satıp, orada bulunan gazilere bölüştürdü. (Taberi tarihi)