Maliki veya Şâfiî mezhebini taklit ederken ne yapmalı, nelere dikkat etmelidir?

Mezhepleri taklit rahmettir

Cevap: Maliki veya Şâfiî mezhebini taklit etmek için, gusülde, abdest almakta ve namazda niyet ederken, bu mezhebe de tâbi olduğunu hatırlamak yetişir. Yani, gusül abdesti almaya başlarken “Niyet ettim gusül abdesti almaya ve Maliki veya Şâfiî mezhebine uymaya” sözünü kalbinden geçiren bir kimsenin gusül abdesti sahih olur. Ağzında kaplama veya dolgu bulunan Hanefi mezhebindeki bir kimse, böyle niyet edince, boy abdesti sahih olur, cünüplükten kurtulur, temiz olur.

Böyle kimsenin, namaz kılacağı ve Kur’ân-ı kerimi tutacağı zaman, Maliki veya Şâfiî mezhebine göre de abdest alması lâzımdır.

Şâfiî mezhebini taklit edince, çok ihtiyar veya baliğ olmamış gösterişli çocuk da olsa, nikâhlanmaları câiz olan erkekle kadının derileri birbirlerine dokununca ikisi de ve kendinin veya başkasının iki abdest bozma uzuvlarına el ayası ile dokununca, namaz abdesti almalıdır. Cemaat ile namaz kılarken de, her rekâtta Fâtiha okumalıdır. Necasetten çok sakınmalıdır. Cemaate geç gelince, imamla birlikte rükuya eğilir. Fatiha’nın bir kısmını veya hepsini okumaz.

Maliki’yi veya Şâfiî mezhebini taklit etmesi, takva değildir, fetvadır, ruhsattır. Takva, kaplama ve dolguları, takma dişle değiştirmeye denir.

Kaplama ve dolgusu olan Hanefiler, dört mezhep için söylenmiş olan (Ümmetimin müctehidleri arasındaki ayrılık, rahmet-i ilahiyedir)hadîs-i şerifindeki rahmete kavuşarak, Maliki veya Şâfiî mezhebine uymakla, cenabetlikten kurtuluyor. Çünkü, Şâfiî ve Maliki mezheplerinde gusül abdesti alırken, ağzı, burnu yıkamak farz değildir. Niyet etmek, farzdır.

Azimet ve ruhsat
Sual:
 Bir ibadeti yaparken, öncelik, kişinin kendi mezhebinin bildirdiklerini mi yapmasıdır?
Cevap: Bir ibadeti, bir işi yapmak için, dört mezhepten birine uyarak yapmak lâzımdır. Dört mezhebin her birinde, bir işin yapılması için, bir kolay yol, bir de güç yol vardır. Birinci yola Ruhsat, ikincisine Azimetyolu denir. Kuvvetli, hâli elverişli olanın, azimet ile amel etmesi efdaldir. Güç olan işi yapmak, nefse daha ağır gelir. Nefsi dahi çok ezer, zayıflatır. İbadetler, nefsi zayıflatmak, kırmak için emir olundu. Çünkü nefis, insanın da, Allahın da düşmanıdır. Onu zayıflatmak azmasını önlemek lâzımdır. Fakat, büsbütün öldürülmez. Çünkü, bedenin hizmetçisidir. Ahmak ve cahil hizmetçidir. Zayıf, hasta, sıkışık hâlde olan kimsenin, ibadetlerinde, işlerinde azimet yolunu terk etmesi, ruhsat yolu ile yapması lâzımdır. Kendi mezhebinin ruhsat yolu ile yapması da güç olursa, diğer üç mezhepten birini taklit ederek yapması câiz olur. Mesela diş kaplatmış veya doldurtmuş olanların gusülde, abdestte ve namaz kılarken Maliki veya Şâfiî mezhebini taklit etmeleri takva değildir. Mezhep taklidi fetva yoludur, kurtuluş çaresidir.

Gusül abdesti alırken, Hanefi mezhebinde ağzın içini, dişlerin arasını ve diş çukurunu yıkamak farzdır. Kaplama ve dolguların içine su girmediği için, bunların gusül abdestleri sahih olmaz, pis kalırlar. Şâfiî ve Maliki mezhebinde ise, ağız içini yıkamak farz değildir. Hanefî mezhebinde olan kimse, dişlerini zaruret ile kaplatınca veya doldurunca, gusül abdesti alırken; “Yâ Rabbî! Şâfiî veya Maliki mezhebine göre gusül abdesti alıyorum” diye kalbinden geçirse, gusül abdesti sahih olur ve temiz temiz namaz kılabilir. Hadîka’da diyor ki:
“Abdest ve gusülde başka mezhebi taklit etmek câizdir. Bunun için, o mezhebin şartlarına da uymak lâzımdır. Bütün şartlarına uymazsa, taklit câiz olmaz. Kendi mezhebine uymayan işi yaptıktan sonra bile, taklit yapmak câiz olur.”

Dürrül-muhtârda, namaz vakitlerinin sonunda diyor ki:
“Zaruret zamanında, başka mezhep taklit edilir.” İbni Abidin, bunu açıklarken, diyor ki:
“Burada, iki kavilden biri bildirilmiştir. İkinci kavle göre, zaruret olsa da, olmasa da, haraç, güçlük olduğu zaman, diğer üç mezhepten biri taklit edilir. Muhtâr olan da budur. Yapılmasında güçlük olduğu zaman, kendi mezhebi kolaylık gösteriyorsa veya yapılmasını affediyorsa, başka mezhebi taklit etmeye lüzum kalmaz.”

Hadîka’da, Hüsn-üt-tenebbüh fit-teşebbüh kitabından alarak diyor ki:
“Bir kimsenin nefsi, kolaylıkları yapmak istemezse, bunun azimetleri bırakıp, ruhsatla amel etmesi efdal olur. Fakat ruhsatla amel etmek, ruhsatları araştırmaya yol açmamalıdır. Çünkü nefse, şeytana uyarak, mezheplerin kolay yerlerini araştırıp toplamak, yani Telfîk etmek haramdır.”

Mezhep taklidi
Sual:
 Bir Müslüman, kendi mezhebinde yapamadığı bir şeyi, başka bir mezhebe uyarak yapabilir mi, böyle yapınca mezhep değiştirilmiş mi olur?
Cevap: Mezhep taklidi, ancak dinimizin emrettiği bir iş yapılırken, meşakkat, sıkıntı olduğu zaman, bu sıkıntıdan kurtulmak için yapılır. Başka mezhebi taklit etmek, mezhep değiştirmek demek değildir. Haraç yani zorluk olduğu zaman, başka mezhebi taklit eden bir Hanefi, Hanefi mezhebinden çıkmış değildir. Yalnız, o ibadetin, o mezhepteki farzlarına ve müfsidlerine tâbi olur. Vaciblerde, mekruhlarında ve sünnetlerinde kendi mezhebine tâbi olur. Meselâ, derisinden kan çıkınca da, abdest almakta ve vitir namazını vacib olarak kılmaktadır. Gusül abdesti için taklit edilince, yalnız gusülde, abdestte ve namazda Maliki veya Şâfiî mezhebini taklit etmektedir. Taklit ettiği mezhebin bir şartını, zaruret yok iken yapmazsa, bu ibadetleri sahih olmaz. İki mezhebi zaruretiz karıştırmış, telfîk etmiş olur. Guslü ve namazı iki mezhebe göre de sahih olmaz. Mezhep taklidi, yalnız niyet etmekle, lâf ile olmaz. Taklit edilen mezhebin, o ibadette bildirilen farzlarını, müfsitlerini öğrenmek ve bunların hepsine uymak şarttır.

İbadet yapmakta veya haramdan sakınmakta, haraç olunca, haraç bulunmayan başka mezhebi taklit etmek lâzım olduğu, birçok kitaplarda, meselâ İbni Âbidînde, Mîzân’da, Hadîka ve Berîka’da Fetâvâ-yı hadîsiyye’de , Fetâvâ-yı Hayriyye’de Mektûbâtta yazılıdır. Şâfiî âlimlerinden molla Halîl Si'ridînin Ma'füvât kitabında ve şerhinde de yazılıdır. Tahtâvî, Merâkıl-felâh hâşiyesi ve bunun tercümesi olan Ni'met-i islâm’da şöyle yazıyor:
“Bir Hanefinin kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi yapabilmesi için Şâfiî mezhebini taklit etmesinde bir beis yoktur. Bahrürrâık ve Nehrülfâık’da da böyle yazılıdır. Fakat bu işi yaparken, Şâfiî mezhebinin şartlarını da yerine getirmesi lâzımdır. Haraç olmadan ve şartlarını yapmadan taklit ederse, buna müleffık denir ki, kolayları arayıp toplayıcıdır. Bu, câiz değildir. Hanefî mezhebindeki yolcunun Şâfiî mezhebini taklit ederek öğle ile ikindi namazlarını ve akşam ile yatsı namazlarını birlikte kılabilmesi için, bunları kılarken, imam arkasında Fâtiha okuması, kendi seveteynine, yani iki çirkin yerine eli ayası ve nikâh ile alması ebedî haram olan onsekiz kadından başka kadının derisine derisi değerse, abdest alması, abdeste niyet etmiş olması ve az necasetten de sakınması lâzımdır.”

Diş sebebi ile mezhep taklidi
Sual:
 Dişine dolgu veya kaplama yaptıran Hanefi mezhebindeki bir Müslüman, başka bir mezhebi nasıl taklit edecektir?
Cevap: Ağrıyan, çürüyen dişini çıkararak, takma protez veya damaklı diş yaptırmak istemeyip de, dolgu veya kaplama yani kron yaptıran bir Hanefi, gusül abdesti alırken, Şâfiî veya Maliki mezhebini taklit eder. Çünkü, bu iki mezhepte, gusül abdesti alırken, ağız ve burnu yıkamak farz değildir. Şâfiî veya Maliki mezhebini taklit etmek de pek kolaydır. Gusülde, abdestte ve namaza başlarken veya unutursa, namazdan sonra, hatırladığı zaman, Şâfiî veya Maliki mezhebini taklit ettiğine niyet etmeli, yani kalbinden geçirmelidir. Bu kimsenin abdestinin, guslünün ve namazının Şâfiî veya Maliki mezhebine göre sahih olmaları lâzımdır. Şâfiî mezhebine göre sahih olması için, nikâh etmesi ebedî haram olan onsekiz kadından başka bir kadının derisine kendi derisi ve kendi kaba avret yerine elinin içi değince, abdest almalı ve imam arkasında, içinden Fâtiha okumalıdır.

Bazı art niyetliler, “Kur’an varken sünnete, Peygamberin açıklamalarına ihtiyaç yok diyorlar. Halbuki Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Resule itaat, Allah’a itaattir.) [Nisa 80]

(Resul ne emretmişse ona uyun!) [Haşr 7]

(İndirdiğim Kur’anı insanlara açıkla!) [Nahl 44]

Bazıları da, Kur’an ve hadis varken, âlimlere, mezheplere uymak gerekmez diyorlar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları, mezheplere ayrılması rahmettir.) [Nasr El-Makdısi, Beyheki]

(Âlimlere uyun.) [Deylemi]

(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir.) [Tirmizi]

Resulullah efendimiz, Kur'an-ı kerimde kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur'an-ı kerim kapalı kalırdı. Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu, nasıl kılınacağı, rüku ve secdede okunacak tesbihler, cenaze ve bayram namazlarının kılınış şekli, zekat nisabı, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinmezdi. Yani hiçbir âlim, bunları Kur'an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri açıklamasaydı, sünnet kapalı kalırdı. Sünneti, müctehid âlimler açıklamış, böylece mezhepler meydana çıkmıştır. Her Müslüman, durumuna göre, kendisine kolay gelen mezhebi seçer.

Allahü teâlâ dileseydi, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, her şey açıkça bildirilirdi. Böylece, mezhepler hasıl olmazdı. Kıyamete kadar, dünyanın her yerinde, her iklim ve şartta, her müslüman için tek bir nizam olurdu. Müslümanların hâlleri, yaşamaları güç olurdu.

Bir Müslüman, kendi mezhebine göre ibadet yaparken, bir meşakkat hasıl olursa, başka bir mezhebe uyarak, bu işi kolayca yapar. Birkaç örnek verelim:

Şafii’de, kadın eline dokunmak abdesti bozar, Hanefi ve Maliki’de bozulmaz. Hacda bu iki mezhepten biri taklit edilirse, abdest bozulmadan tavaf yapılır. Bu bir rahmettir.

Seferde iken, üç mezhepte iki namazı cem etmek caizdir. Namazlarını kaçırma tehlikesi varsa, Hanefiler, bu 3 mezhepten birini taklit ederek iki namazı cem ederek kılabilir. Bu da bir rahmettir.

Mukimken de, iki namazı cem etmek gerektirecek durumlar olabilir. O zaman da Hanbeli mezhebi taklit edilir. Bu da bir rahmettir.

Kitaplarda, (Yolda, nakil vasıtalarında [dolmuşta, otobüste],alışverişte [pazarda, markette] kadınlara dokunma ihtimali olan Şafii, Hanefi veya Maliki’yi taklit etmeli) deniyor. Demek ki, yeniden abdest almak harac, yani meşakkat, zorluk oluyor. Sırf yeniden abdest almamak için başka mezhep taklit edilebiliyor. Birkaç örnek verelim:
1- Hacda kadınlara dokunma ihtimali olduğu için Şafiilerin abdestli durması zordur. Hanefi taklit edilir.

2- Şafii bir doktor, kadınlara dokununca abdesti bozulacağı için Hanefi’yi taklit eder.

3- Şafii bir genç, bir kız kaçırsa, kızın babası razı olmazsa, Şafii’de, velisinin rızası olmadıkça evlenmesi caiz olmaz. Hanefi’yi taklit ederek velisiz de evlenebilir.

4- Şafii’de zekat 8 sınıfa verilir, üç sınıfa verilse de caizdir. Ancak üç sınıfı bulmak da zordur. Hanefi taklit edilerek bir sınıfa verilir.

5- Bir Hanefi’nin, evlendiği kızla süt kardeş olduğu ortaya çıkarsa, eğer bir iki kere emmişse, Şafii taklit edilip evliliğe devam edilir: Çünkü Şafii’de süt kardeş olmak için ayrı zamanlarda 5 kere doya doya emmek gerekir.

Rahmet olan farklı hükümler 
Bir kimse, kendi mezhebine göre yapamadığı veya güçlükle yaptığı bir işi, başka bir mezhepte yapılması kolay ise, o mezhebin şartlarına uyarak, bu işi o mezhebe göre yapması caizdir. (Redd-ül-Muhtar, Mizan, Hadika, Berika, S. Ebediyye 135)

Hadika
’da diyor ki, (Abdest ve gusülde başka mezhebi taklit etmek caizdir. Bunun için, o mezhebin şartlarına da uymak lazımdır. Bütün şartlarına uymazsa, taklit caiz olmaz. Kendi mezhebine uymayan işi yaptıktan sonra bile, taklit yapmak caiz olur. Mesela imam-ı Ebu Yusuf’a, Cuma’yı kıldıktan sonra, guslettiği kuyuda fare ölüsü görüldü dediler, “Şafii mezhebine göre guslümüz sahihtir“ buyurdu. (S. Ebediyye 71)

[Müctehid, müctehidi taklit edemez. Bir müctehid olan İmam-ı Ebu Yusuf, burada İmam-ı Şafiiye uygun ictihad etmiştir.]

Berika’da, zaruret olan her işte de başka mezhebi taklit caizdir diyor. İbni Âbidin’de, zaruret olsa da, olmasa da, harac [zorluk, sıkıntı] olduğu zaman, diğer üç mezhepten biri taklit edilir” diyor. (S. Eb. 71)

Bir Hanefi’nin kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi, yapabilmesi için Şafii’yi taklitte bir beis olmadığı Bahrürraık ve Nehrülfaık’ta da yazılıdır. (S. Eb. 135)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Şafii âlimleri, kendi mezheplerinde yapılması güç şeylerin Hanefi’ye göre yapılmasına fetva vermişlerdir. (S. Eb. 71)

Zaruret olmasa da bir ibadeti yapmakta güçlük olunca, bunu yapmak için başka mezhebi taklit caizdir. (Mizan, F. Hayriye, F. Hadisiye, Mafüvat, S. Ebediyye 135)

Tâbi olduğu mezhebe uyarak, bir işi yaparken, harac hasıl olursa, bu iş, diğer üç mezhepten, harac bulunmayan birini taklit ederek yapılır. (S. Eb. 148)

İkinci mezhebe göre de özrü hasıl olanın, üçüncü mezhebi taklidi caizdir, telfîk değildir. (S. Eb. 136)

Bir kişi, kendine kolay gelen, dilediği bir mezhebe uyabilir. Bir işini bir mezhebe, başka işini başka mezhebe göre yapabilir. Ancak bir işin hepsini bir mezhebe göre yapmak gerekir.) (Faideli Bilgiler 34-5)

İbni Âbidin’de diyor ki, (Zaruret olmasa da, harac olunca, diğer üç mezhepten biri taklit edilir.) Bir işin, bir ibadetin sahih olması için, dört mezhepten birine uygun olması lazımdır. Bir ibadeti yaparken, şartlarından biri bir mezhebe, başka biri de başka mezhebe uygun olursa, bu ibadet sahih olmaz. Mesela, deriden kan akarsa, Hanefi’de abdest bozulur, Şafii‘de bozulmaz. Bir erkek, yabancı kadının derisine dokununca, Şafii’de, abdesti bozulur. Hanefi’de bozulmaz. Derisinden kan aksa ve kadına da dokunsa, her iki mezhebe göre abdesti bozulur. Bu abdest ile kıldığı namaz sahih olmaz. Bu kimse, iki mezhebi Telfîk etmekte, karıştırmaktadır. Böyle kimsenin ibadetinin sahih olmayacağı sözbirliği ile bildirilmiştir. Bir ibadetin bir şartı bir mezhebe, başka şartı da başka mezhebe göre sahih olursa, bu ibadet sahih olmaz. Fakat bir kimse, bir ibadeti, bir işi, bir mezhebin bütün şartlarına uyarak yapıp bitirdikten sonra, bunu tekrar yaparken veya başka bir ibadeti, başka bir işi yaparken, başka mezhebin şartlarına uyarak yapması, âlimlerin çoğuna göre sahih olur. İhtiyaç olduğu zaman yapmak ise, sözbirliği ile sahih olur. Hatta bir mezhebin şartlarına uyarak yapılan bir işin, bir ibadetin bu mezhebe göre sahih olmadığı, başka bir mezhebe göre sahih olduğu sonradan anlaşılsa, o mezhebe göre sahih olduğunu düşününce, o mezhebi taklit etmiş olur. O işi sahih olur. (S. Eb. 889)

Bir Hanefi, kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi, başka bir mezhebi taklit ederek yapabilir. Bu işi yaparken o mezhebin şartlarını da yerine getirmesi gerekir. Harac [güçlük] olmadan ve şartlarını yapmadan taklit ederse, buna telfîk denir ki caiz değildir. (S. Eb. 135)

Başka bir mezhebi taklit etmek, mezhep değiştirmek demek değildir. (S. Eb. 223

Dört mezhepten birini taklit etmeyen dalalete düşer, zındık olur, başkalarını da yoldan çıkarmakta şeytana yardımcı olur. (Mizan-ül-kübra)

Çocuklar da taklit eder
Sual:
 15- 18 yaşındaki gençlerle kitap okuyorduk. Oradaki gençler, (Gerek diş dolgusundan, gerekse herhangi bir akıntı sebebiyle gençler taklit etmez. Taklit ihtiyarlara mahsustur) dediler. Gençler taklit edemez mi?
CEVAP
İhtiyaç halinde genç de, ihtiyar da taklit eder. Gencin çıbanı, yarası veya başka bir hastalığı olmaz mı? İhtiyarda hastalık daha çok olur. Prostat olur, basur olur, elde olmadan yel kaçırabilir yani gelen yeli tutamayabilir. Gençlerde bunların az olması, taklit etmemeyi gerektirmez. Akıl baliğ olan genç de ihtiyar gibi dini emirleri yapmakla mükelleftir. Henüz akıl baliğ olmamış gençlerin dolgu dişi varsa, onların da Maliki’yi taklit etmesi iyi olur.

Mezhep taklidi, her konuda o mezhebe uymak değildir
Sual:
 Diş dolgusu sebebiyle Maliki’yi taklit edenin, haccı da Maliki’ye göre yapması gerekmez diye sitede yazılıdır. Peki Hanefi’ye göre guslü olmayan kimse nasıl cünüp tavaf yapacaktır?
CEVAP
Cünüp tavaf edilmiyor ki. Bir mezhebin bir kısmını taklit, her konuda tamamen o mezhebe uymak demek değildir. Diş dolgusundan dolayı Maliki’yi taklit eden kimse, sadece gusülde, abdestte ve namazda taklit eder. Çünkü bunlar birbirine bağlıdır. Oruçta, zekatta, hacda, nikahta, talakta, kurbanda, adakta, diğer işlerde o mezhebi taklit etmek gerekmez. Guslederken, abdest alırken Maliki’yi taklit ettiğimiz için guslümüz ve abdestimiz vardır. Bu abdestle tavaf ediyoruz. Bu abdestle de, abdestli yapılacak diğer işleri yaparız. Mesela Kur’an okuruz, camiye girebiliriz, tilavet secdesi yapabiliriz. Çünkü abdestimiz vardır.

Sual: Dört mezhebin ictihadlarında bulunmayan meselede, başka müctehidi, mesela imam-ı Sevri’yi taklit caiz olur mu?
CEVAP
Dört mezhepten başkasına ihtiyaç bırakılmamıştır. Yani bir mesele dört mezhepten birinde bulunur.

Sual: Maliki’deki durumunu bilmeyen bilmediği için Hanefi’yi taklit etse caiz mi?
CEVAP
Evet. Özür olunca telfîk olmaz.

Sual: (Hanefi’de borç verilirken ödeme tarihi söylenirse faiz olur. Maliki taklit edilerek söylenirse caiz olur) deniyor. Bu telfîk olmaz mı?
CEVAP
Telfîk olmaz. Zaruret olmasa da, ihtiyaç var ise mezhep taklidi yapılır. Mesela diş dolgusu zaruret değil, ihtiyaçtır. Zaruret olunca zaten mezhep taklidine ihtiyaç olmaz. Kendi mezhebinde halledilir. Halledilmezse o zaman taklit edilir.

Sual: Yıkanırken peştamal veya başka bir şeyle göbekle diz arasını kapatmak gerektiğini biliyorum. Yıkanmaya mahsus uzun don edinmek veya peştamal kullanmak meşakkatli oluyor. Kuzuluk kaplıcalarından yeni geldim. Günde iki sefer küvete girdim. Uzun donun yıkaması kurutması zor oluyor. İhtiyaç olduğu için şortla da yıkanmak caiz olan Hanbeli veya Maliki mezhebini taklit edemez miyim?
CEVAP
Evet edilebilir.

Sual: Herhangi bir sebepten dolayı, bir başka mezhebi taklid eden kimse, kendi mezhebinden çıkmış mı oluyor?
Cevap:
 Bir işi, bir ibadeti yaparken başka bir mezhebi taklit eden kimse, kendi mezhebinden çıkmış olmaz. Mezhep değiştirmiş olmaz. Yalnız o işi yaparken diğer mezhebin şartlarına riayet etmesi lazımdır.