Bir şair, uzun bir makale yazarak, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin tefviz şiirindeki (Tedbirini terk eyle!) ifadesinin dine aykırı olduğunu iddia ediyor. Şiir gerçekten yanlış mı, yoksa bizim bilmediğimiz bir incelik mi var?
Tedbirini terk eyle!
CEVAP
O şiir şöyledir:
Kalbin ona berk eyle!
Tedbirini terk eyle!
Takdirini derk eyle!
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler.
Şeyh Galib’in de, (Tedbirini terk eyle, takdir Hüda’nındır) diye başlayan bir şiiri var.
Ne İbrahim Hakkı hazretleri, ne de diğer zatlar, tedbire karşı çıkıyor. Her Müslüman bilir ki, tedbir almak Allah'ın emridir. Bir âyet-i kerimede mealen, (Ey iman edenler, tedbirinizi alın!) buyuruluyor. (Nisa 71)
Kaza ve kaderimizi, başımıza gelecekleri bilmediğimiz için, tedbir almak gerekir. Tedbir almak, sebeplere yapışmak dinimizin emridir. (Dürer, Redd-ül-muhtar, Kuduri, Mebsut)
Tedbir almak tevekküle aykırı değildir. Sebeplere yapıştıktan sonra tevekkül edilir. Devesini dışarı bırakıp tevekkül ettiğini söyleyen birine, Peygamber efendimiz, (Deveni bağla, ondan sonra Allah’a tevekkül et) buyurdu. (Tirmizî)
Bir başka hadis-i şerifte de, (Akıllı, tedbir alır) buyuruldu. Tedbir almamak kibirdendir. Tedbiri almalı, ama istenmeyen bir durum meydana çıkarsa, Allah'a tevekkül etmeli. Bir hadis-i şerifte, (Tedbir almakta acizlik gösterme! Tedbire rağmen bir işe gücün yetmezse, “Hasbiyallahü ve ni’mel vekil” de!) buyuruldu. (Buhârî)
(Bana Allah’ım yetişir, O ne iyi yardımcıdır) demektir. İbrahim aleyhisselamı ateşe atarlarken Cebrail aleyhisselam geldi, (Yardıma ihtiyacın varsa yardım edeyim) dedi. O, takdir ne ise onun olacağını bildiği için, (Allah bana yeter) dedi. Bir hadis-i şerifte, (İbrahim aleyhisselam ateşe atılırken, “Hasbiyallahü ve ni’mel vekil” dedi) buyuruldu. (Hatîb)
Kur’an-ı kerimde de mealen, (De ki: Allah bana kâfidir) buyuruluyor. (Zümer 38)
Allahü teâlâdan başka güvenilecek, dost edinilecek hiç kimse, hiçbir şey yoktur. Ondan başkasına sığınmak, örümcek ağına sığınmak gibidir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’tan başka dost edinenin hâli, örümceğin durumuna benzer. Hâlbuki barınakların en çürüğü örümcek yuvasıdır.) [Ankebut 41]
Müslüman, sebeplere yapışır, ama sebeplere değil, bunlara kuvvet verene güvenir. Yakub aleyhisselamın bu ikisini birlikte yaptığı Kur’an-ı kerimde bildirilip, bu hâli övülüyor:
([Çocukların] Babalarının kendilerine emrettiği şekilde [çeşitli kapılardan şehre] girmeleri [aldıkları bu tedbir] Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı, ancak Yakub içindeki dileği [nazar değebilir korkusunu] açığa vurmuş oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz [vahiyle] öğretmiştik, ama insanların çoğu [tedbirle takdirin değişmeyeceğini] bilmezler.) [Yusuf 68; Kurtubi tefsiri]
İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Tesiri sebeplerden bilip, Allahü teâlânın kuvvetiyle tesir ettiklerini bilmeyenler bid’at ehlidir. Sebeplere tesir kuvvetini Allahü teâlânın verdiğine inanansa, hak yola kavuşmuş ve her iki tehlikeden kurtulmuş olur. (1/110)
Tedbirini aldıktan sonra, Allahü teâlânın takdirine bağlanan, tevekkül sahibidir. (Kader, tedbirle, sakınmakla değişmez) hadis-i şerifini iyi bilen hazret-i Hasan ve hazret-i Hüseyin, Levh-i mahfuz’da kaderlerini gördükleri için mübarek dedelerinden yardım istemediler. Peygamber efendimiz, sevgili torunlarına, hazret-i Ali de oğullarına, yardım istense gerekli yardımı yapmazlar mıydı? Elbette yardım eder, çocuklarını tehlikeden korurlardı. Allahü teâlânın bildirmesiyle kaderlerini bildikleri için, yardım istemediler.
Rızık için üzülmemeli
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri, (Emrettiği için çalışmalı, rızık için üzülmemeli, tedbirlerin arkasında koşmamalı) buyurdu. Rızık için, Allahü teâlânın verdiği söze güvenmeli. Emrine uyarak çalışanı, rızkına ulaştırır. (S. Ebediyye)
Müslüman, dinin emrine uyarak tedbir alır, ama tedbirine güvenmez, takdir neyse onun olacağına inanır. Tedbire güvenmek, tevekkülü bozar. Tevekkül, kalbin her işte Allahü teâlâya güvenmesi demektir. Şair diyor ki:
Tedbir alıp koşan da, takdirine yetişmez.
Takdir yerini bulur, tedbirle iş değişmez.
Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin tevfiz şiirindeki, (Tedbirini terk eyle!) ifadesi, (Tedbir alma!) demek değildir. (Aldığın tedbire güvenme) demektir. Şiirlerde böyle teferruatlı açıklama olmaz. Veciz olduğu için anlamayanlar da çıkar. Anlamayıp büyük zatlara dil uzatmaktan sakınmalıdır.
O şiir şöyledir:
Kalbin ona berk eyle!
Tedbirini terk eyle!
Takdirini derk eyle!
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler.
Şeyh Galib’in de, (Tedbirini terk eyle, takdir Hüda’nındır) diye başlayan bir şiiri var.
Ne İbrahim Hakkı hazretleri, ne de diğer zatlar, tedbire karşı çıkıyor. Her Müslüman bilir ki, tedbir almak Allah'ın emridir. Bir âyet-i kerimede mealen, (Ey iman edenler, tedbirinizi alın!) buyuruluyor. (Nisa 71)
Kaza ve kaderimizi, başımıza gelecekleri bilmediğimiz için, tedbir almak gerekir. Tedbir almak, sebeplere yapışmak dinimizin emridir. (Dürer, Redd-ül-muhtar, Kuduri, Mebsut)
Tedbir almak tevekküle aykırı değildir. Sebeplere yapıştıktan sonra tevekkül edilir. Devesini dışarı bırakıp tevekkül ettiğini söyleyen birine, Peygamber efendimiz, (Deveni bağla, ondan sonra Allah’a tevekkül et) buyurdu. (Tirmizî)
Bir başka hadis-i şerifte de, (Akıllı, tedbir alır) buyuruldu. Tedbir almamak kibirdendir. Tedbiri almalı, ama istenmeyen bir durum meydana çıkarsa, Allah'a tevekkül etmeli. Bir hadis-i şerifte, (Tedbir almakta acizlik gösterme! Tedbire rağmen bir işe gücün yetmezse, “Hasbiyallahü ve ni’mel vekil” de!) buyuruldu. (Buhârî)
(Bana Allah’ım yetişir, O ne iyi yardımcıdır) demektir. İbrahim aleyhisselamı ateşe atarlarken Cebrail aleyhisselam geldi, (Yardıma ihtiyacın varsa yardım edeyim) dedi. O, takdir ne ise onun olacağını bildiği için, (Allah bana yeter) dedi. Bir hadis-i şerifte, (İbrahim aleyhisselam ateşe atılırken, “Hasbiyallahü ve ni’mel vekil” dedi) buyuruldu. (Hatîb)
Kur’an-ı kerimde de mealen, (De ki: Allah bana kâfidir) buyuruluyor. (Zümer 38)
Allahü teâlâdan başka güvenilecek, dost edinilecek hiç kimse, hiçbir şey yoktur. Ondan başkasına sığınmak, örümcek ağına sığınmak gibidir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’tan başka dost edinenin hâli, örümceğin durumuna benzer. Hâlbuki barınakların en çürüğü örümcek yuvasıdır.) [Ankebut 41]
Müslüman, sebeplere yapışır, ama sebeplere değil, bunlara kuvvet verene güvenir. Yakub aleyhisselamın bu ikisini birlikte yaptığı Kur’an-ı kerimde bildirilip, bu hâli övülüyor:
([Çocukların] Babalarının kendilerine emrettiği şekilde [çeşitli kapılardan şehre] girmeleri [aldıkları bu tedbir] Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı, ancak Yakub içindeki dileği [nazar değebilir korkusunu] açığa vurmuş oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz [vahiyle] öğretmiştik, ama insanların çoğu [tedbirle takdirin değişmeyeceğini] bilmezler.) [Yusuf 68; Kurtubi tefsiri]
İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Tesiri sebeplerden bilip, Allahü teâlânın kuvvetiyle tesir ettiklerini bilmeyenler bid’at ehlidir. Sebeplere tesir kuvvetini Allahü teâlânın verdiğine inanansa, hak yola kavuşmuş ve her iki tehlikeden kurtulmuş olur. (1/110)
Tedbirini aldıktan sonra, Allahü teâlânın takdirine bağlanan, tevekkül sahibidir. (Kader, tedbirle, sakınmakla değişmez) hadis-i şerifini iyi bilen hazret-i Hasan ve hazret-i Hüseyin, Levh-i mahfuz’da kaderlerini gördükleri için mübarek dedelerinden yardım istemediler. Peygamber efendimiz, sevgili torunlarına, hazret-i Ali de oğullarına, yardım istense gerekli yardımı yapmazlar mıydı? Elbette yardım eder, çocuklarını tehlikeden korurlardı. Allahü teâlânın bildirmesiyle kaderlerini bildikleri için, yardım istemediler.
Rızık için üzülmemeli
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri, (Emrettiği için çalışmalı, rızık için üzülmemeli, tedbirlerin arkasında koşmamalı) buyurdu. Rızık için, Allahü teâlânın verdiği söze güvenmeli. Emrine uyarak çalışanı, rızkına ulaştırır. (S. Ebediyye)
Müslüman, dinin emrine uyarak tedbir alır, ama tedbirine güvenmez, takdir neyse onun olacağına inanır. Tedbire güvenmek, tevekkülü bozar. Tevekkül, kalbin her işte Allahü teâlâya güvenmesi demektir. Şair diyor ki:
Tedbir alıp koşan da, takdirine yetişmez.
Takdir yerini bulur, tedbirle iş değişmez.
Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin tevfiz şiirindeki, (Tedbirini terk eyle!) ifadesi, (Tedbir alma!) demek değildir. (Aldığın tedbire güvenme) demektir. Şiirlerde böyle teferruatlı açıklama olmaz. Veciz olduğu için anlamayanlar da çıkar. Anlamayıp büyük zatlara dil uzatmaktan sakınmalıdır.