Peygamberlere iman nasıl olmalı?
Peygamberlere iman nasıl olmalı
CEVAP
İmanın dördüncü şartı, Peygamberlere imandır. Amentüdeki "Ve
rüsülihi" kelimesi, "Allahü teâlânın Peygamberlerine iman
etmeyi bildirmektedir.
Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselam ve sonuncusu, bizim
Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellemdir.
Bu ikisinin arasında, çok Peygamber gelmiş ve geçmiştir. Sayıları belli
değildir. Yüzyirmidört binden çok oldukları meşhurdur.
Peygamberlere iman etmek, aralarında hiçbir fark görmeyerek, hepsinin Allahü
teâlâ tarafından seçilmiş sadık, doğru sözlü olduklarına inanmak demektir.
Onlardan birine inanmayan kimse, hiçbirine inanmamış olur.
Peygamberlik, çalışmakla, çok ibadet yapmakla, açlık ve sıkıntı çekmekle ele
geçmez. Yalnız Allahü teâlânın ihsanı, seçmesi ile olur.
Allahü teâlâ, ilk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselamdan beri, her
bin senede din sahibi yeni bir Peygamber vasıtası ile, insanlara dinler
göndermiştir. Bunlar vasıtası ile, insanların dünyada rahat ve huzur içinde
yaşamaları ve ahirette de sonsuz saadete kavuşmaları yolunu bildirmiştir.
Kendileri ile yeni bir din gönderilen Peygamberlere (Resul) denir.
Resullerin büyüklerine (Ülülazm)Peygamberler denir. Bunlar, Âdem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa veMuhammed aleyhimüssalatü
vesselamdır.
Sual: Meşhur olan 33 Peygamberin isimleri nelerdir?
CEVAP
Şunlardır:
Âdem, İdris, Şit, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lut, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf,
Eyyub, Şuayb, Musa, Harun, Hıdır [Hızır], Yuşa bin Nun, İlyas, Elyesa, Zülkifl,
Şemun, İşmoil, Yunus bin Meta, Davud, Süleyman, Lokman, Zekeriya, Yahya, Üzeyir,
İsa bin Meryem, Zülkarneyn ve Muhammed aleyhimüssalatü vesselam.
Bunlardan yalnız yirmisekizinin ismi, Kur'an-ı kerimde bildirilmiştir.
Zülkarneyn, Lokman, Üzeyir ve Hıdır [Hızır]’ın, Peygamber olup olmadıklarında
ihtilaf vardır. Muhammed Masum hazretleri 2. cilt, 36. mektupta, Hıdır [Hızır]
aleyhisselamın Peygamber olduğunu bildiren haberin kuvvetli olduğunu
yazmaktadır. 182. mektupta, Hıdır [Hızır] aleyhisselamın insan şeklinde
görülmesi ve bazı işleri yapması, onun hayatta olduğunu göstermez. Allahü
teâlâ, onun ve birçok Peygamberlerin ve velilerin ruhlarının insan şeklinde
görülmesine izin vermiştir. Onları görmek, hayatta olduklarını göstermez,
demektedir.
Âdem aleyhisselamdan, son Peygamber Muhammed aleyhisselama kadar bütün
Peygamberler, hep aynı imanı bildirmiş, ümmetlerinden aynı şeylere iman
etmelerini istemişlerdir. Yahudiler, Musa aleyhisselama inanıp, İsa
aleyhisselama ve Muhammed aleyhisselama inanmazlar. Hristiyanlar, İsa
aleyhisselama inanıp, Muhammed aleyhisselama inanmazlar. Müslümanlar ise, bütün
Peygamberlere inanırlar.
Peygamberlerin isimleri
Sual: Peygamberlerin isimlerini ezbere bilmek şart mıdır?
CEVAP
Hayır, ezberlemek şart değildir. Ancak Kur’an-ı kerimde bildirilenlerden biri
söylenince, Mesela (Nuh aleyhisselam veya Âdem aleyhisselam peygamber mi?)
denince, (Evet, peygamber) demek gerekir. Bazı âlimlere göre, bunları bilmemek
günah olur. Ezbere bilmemenin mahzuru olmaz.
Peygamberlerin sıfatları
Sual: Peygamberlerin sıfatları nelerdir?
CEVAP
Her Peygamberde şu sıfatların bulunduğuna inanmak lazımdır:
1- Emanet: Her Peygamber, emindir.
2- Sıdk: Dinde ve diğer meselelerde sadık ve doğrudurlar. Yalandan
uzaktırlar.
3- Tebliğ: Peygamberler, Allahü teâlânın emir ve yasaklarının
hepsini ümmetlerine bildirirler.
4- Adalet: Adildirler. Zulümden uzaktırlar.
5- İsmet: Büyük ve küçük günahtan uzaktırlar. Günah şeklindeki
şeyler, ister Kur'an-ı kerimde olsun, ister sahih hadislerde olsun tevil edilip
yakışan mana verilir. Peygamberlikleri bildirilmeden önce de, bildirildikten
sonra da hiç günah işlemezler. İnsanlardan, masum, günahsız olan, yalnız
Peygamberlerdir.
6- Fetanet: Bütün Peygamberler, diğer insanlardan daha
akıllıdırlar.
7- Emn-ül azl: Hiçbiri Peygamberlikten azl olmaz. (Feraid-ül
fevaid)
Peygamberleri ve Kitapları inkâr
Sual: (Allah’a inanıyorum, ama Peygamberlere ve Kitaplara inanmıyorum) diyen
kimse müslüman mıdır?
CEVAP
İmanın şartı altıdır. Birini inkâr eden müslüman olamaz.
Her şeyi hikmetli yaratan Allah, insanları başıboş mu bırakır? Onların nasıl
hareket edeceğini elbette bildirir. Peygamberleri vasıtası ile kitaplar
göndererek, neleri yapıp neleri yapmamak gerektiğini bildirmiştir.
Peygamberleri inkâr, Allah’ı inkâr olur.
Peygamberler, Allah’ın emirlerini noksansız bildirmişlerdir. Her şeye gücü
yeten Allahü teâlâ, gelecekte olacak [yani yaratacağı] şeyleri de bildiği için
emrini değiştirecek, yanlış iş yapacak kimseleri Peygamber olarak gönderir mi?
Hâşâ Allah’ın emirlerini değiştirseler, yanlış şeyler söyleseler, her şeye gücü
yeten Allahü teâlâ buna mani olmaz mı? Her vasfını bildiği, en güvenilir
insanları Peygamber yaparak göndermiştir. Allahü teâlâ, Peygamber yapacağı
kimselerin durumunu, onları yaratmadan önce de biliyordu.
Allahü teâlâ, (Ben insanları bana ibadet etmeleri için yarattım) buyuruyor.
Peygamberler, kitaplar göndermeseydi, biz Allah’a nasıl ibadet edecektik? Bir
kimsenin Allah’a inanıp da Onun Peygamberlerine inanmaması, o kimsenin normal
olmadığını gösterir.
Her yere Peygamber gönderilmiştir
Sual: Peygamberler niçin hep Arabistan’dan çıkmıştır? Neden Avrupa ve
Uzakdoğu gibi yerlere Peygamber gelmemiştir?
CEVAP
Dünyanın her tarafına, her şehrine Peygamber gönderilmiştir. Ancak bunlara
inanan hiç olmadığı veya çok az olduğu için Peygamber gelmemiş
zannedilmektedir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Eski zamanlarda, bütün dünyada Peygamber gönderilmedik yer kalmamış gibidir.
Hatta, bundan en mahrum zannedilen, Hindistan’da bile, Hindlilerden Peygamber
gönderilmiştir. Bu şehirleri sayabilirim. Hatta köylere kadar Peygamber
gönderilmiştir. Fakat deli diyerek alay ediyor, inanmıyorlardı. Azgınlıkları
artınca Allahü teâlâ da onları helak ediyordu. Bir müddet sonra başka Peygamber
gönderiyor, ona da böyle yapıyorlardı. Hindistan’da böylece yıkılmış şehir
harabeleri çoktur.) [1/259]
[Dağda, ormanda, mağarada veya çölde yaşayıp da dinden haberi olmayan kimseler,
imanlı olmadıkları için Cennete girmezler. Allah’ı, Cenneti, Cehennemi
duymadığı ve inkâr etmediği için Cehenneme de girmezler. Dirildikten sonra
hesaba çekilip, varsa günahları kadar mahşer yerinde azap çekeceklerdir.
Herkesin hakkı verildikten sonra, bütün hayvanlar gibi, bunlar da yok
edilecekler, bir yerde sonsuz kalmayacaklardır. (Mektubat-ı Rabbani,
Feraid-ül fevaid, Tac)
Dağda, çölde yaşayıp da Peygamberleri işitmemiş olana Şahik-ul-cebel denir.
Bunlar mazurdur. Peygamber gelmemiş hükmündedir. Bunların, Peygamberlere
inanmaları, emrolunmadı. Bunlar için Kur'an-ı kerimin İsra suresinin on beşinci
âyetinde, (Peygamber göndermeden önce, azap yapmayız) buyuruldu.
(İsbat-ün-nübüvve)]
Peygamberlerin faydası
Sual: Peygamberlerin insanlığa ne faydası olmuştur?
CEVAP
Bu soru, (Aklın insanlara ne faydası var?) demekten daha yanlıştır. Aklın
faydalarını, akılsızlığın zararlarını herkes bilir. Akıl çok önemliyken, o da
tek başına doğruyu bulamaz.
Âhiret bilgileri ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler, akılla
bilinemez. Eğer bunlar akılla doğru olarak, bilinebilseydi, sayısız Peygamberin
gönderilmesine lüzum kalmazdı. Tarih incelenirse, insanların kendi başlarına
gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıkları görülür. İnsan, kendini yaratan
büyük kudret sahibinin var olduğunu, aklıyla düşündüyse de, ona giden yolu,
yani hakkı, doğruyu bulamadı.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, kendi varlığını ve sıfatlarını, bizim gibi âciz insanlara, bu
büyük Peygamberleriyle haber verdi. İnsanlara dünya ve ahirette faydalı olan
şeyleri, zararlılarından, bunların aracılığıyla ayırdı. Peygamberler
gönderilmeseydi, akıl Allah’ın varlığını anlayamaz, Onun büyüklüğünü
kavrayamazdı. Nitekim kendilerini akıllı sanan eski Yunan filozofları, Allahü
teâlânın varlığını anlayamadılar. Her şeyi zaman yapıyor sandılar. Demek ki
insan aklı, bu büyük nimeti anlayamaz. Peygamber olmadıkça, bu sonsuz saadete
kavuşamaz. (3/23)
Peygamberler gönderilmeseydi, insan, insanlığını dahi bilemezdi, ne aile
hayatını, ne de toplum hayatını bilebilir, hayvanlar gibi yaşarlardı. Şimdi,
dünyada bozuk dinlerde bile, evlilik hayatı, aile hayatı, insan ve hayvan
hakları var. Bunlar, peygamberlerden öğrenilmişti.
İnsanlara neyin faydalı veya neyin zararlı olacağını, ancak Allahü teâlâ bilir.
İnsanların dünyada ve ahirette rahat etmeleri için, neye, nasıl inanmaları, ne
yapmaları ve nelerden sakınmaları lazım olduğunu bildirmek için Peygamberlerini
göndermiştir.
Bütün Peygamberler, akılla bulunacak dünya işlerine dokunmayıp, yalnız bunları
araştırmak, bulup faydalanmak için çalışmayı emretmiş, kendileri dünya
işlerinden her birinin insanları ebedi saadete ve felakete nasıl
sürükleyebileceklerini anlatmış, Allahü teâlânın beğendiği ve beğenmediği
şeyleri yani din bilgilerini ise açıkça bildirmişlerdir. (S. Ebediyye)
Peygamberlik çalışmakla olmaz
Sual: (Peygamber hepimizden üstündür. Bu üstünlüğü, çalışmasıyla elde
etmiştir) deniyor. İnsan çalışmakla peygamber olabilir mi?
CEVAP
Peygamberlik; çalışmakla ve çok ibadet yapmakla ele geçmez. Yalnız Allahü
teâlânın ihsanı, seçmesi ile olur. İmam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki:
Peygamberlik kemalleri, ancak Allahü teâlânın ihsanıyla hâsıl olur. Çalışmakla,
uğraşmakla, bu büyük nimet ele geçemez. Hiçbir gayret, bu büyük nimeti ele
geçiremez, Hiçbir riyazet ve mücahede, bu yüksek nimete kavuşturamaz. Evliyalık
böyle değildir. Bunların başlangıcı elde edilebilir. Riyazet ve mücahedeyle
hâsıl olabilir. Pek az kimseyi, çalışmadan, uğraşmadan da, vilayet nimetine
[Evliyalığa] kavuşturabilirler. Vilayet, Fena ve Beka demektir. Fena ve Beka
da, Allahü teâlânın ihsanıdır. Çalışarak, başlangıçları elde edildikten sonra,
Allahü teâlâ, dilediğini, Fena ve Beka nimetini ihsan ederek şereflendirir. O
Serverin Peygamber olduğu bildirilmeden önce ve ondan sonra mücahedeler
yapması, bu nimete kavuşmak için değildi. Başka faydalar içindi. Hesabın az
olması, insanlıkla yapılan yanlışlıkların giderilmesi, derecelerin yükselmesi,
yiyip içmesi olmayan melekle konuşmakta edebi gözetmesi, Peygamberlik makamında
lazım olan harikaların, mucizelerin çok olması gibi incelikler içindi.
Peygamberler bu nimete, aracısız olarak kavuştu. Peygamberlerin Eshabı, onlara
uydukları için, varis oldular. Peygamberlerinin aracılığıyla bu nimetle
şereflendiler. Peygamberlerden ve Eshabından sonra çok az kimse, bu nimetle
şereflendi. Başkasına da, uymakla, varis olmakla bu nimet ihsan edilebilir. (1/301)
Peygamberlere iman
Sual: (Peygamberlere ve Peygamberimize iman şart değildir) deniyor.
Böyle söyleyenler, peygamberlere imanla ilgili âyet ve hadisleri elbette
bilirler. Acaba Hristiyanlığa hak din diyebilmek maksadıyla mı bu âyet ve
hadisleri görmezlikten gelip gizliyorlar? Peygamberlere inanmayan Müslüman olur
mu?
CEVAP
Elbette peygamberlere ve son Peygamber Muhammed aleyhisselama inanmayan
Müslüman olamaz. Çünkü imanın altı şartından biri bütün peygamberlere imandır.
Birini inkâr eden kâfir olur. İman hadisinin Arapçası şöyledir:
(Âmentü billâhi ve melâiketihi ve kütübihi ve rüsülihi vel yevmil-âhiri ve
bil kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel-ba'sü ba'delmevti hakkun,
eşhedü en lâilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlühü.) [Buhârî,
Müslim, Nesaî]
Türkçesi şöyledir:
(Ben Allah’a ve meleklere ve kitaplara ve peygamberlere ve âhiret
gününe, [yani Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana] ve kadere,
hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna ve ölüme, öldükten sonra dirilmeye iman
ettim. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın Onun kulu ve
resulü olduğuna şehadet ederim.) [Buhârî, Müslim, Nesaî]
Peygamber efendimize inanmakla ilgili bir hadis-i şerif:
(Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim de, Onun kulu ve resulü olduğuma
şehadet eden, Cennete girer.) [Deylemî]
Peygamberlere iman, Kur’an-ı kerimde de geçmektedir. Üç âyet-i kerime meali:
(Kâfirler, Allah’ın emirleri ile peygamberlerin emirlerini birbirinden
ayırmak istiyor. [Yahudiler] bir kısmına [Musa ve
daha önceki peygamberlere] inanırız. Bir kısmına [İsa’ya,
Muhammed’e] inanmayız. [Hristiyanlar ise “İsa, Allah’ın oğlu”
diyor.] Bu inanışları ve dinleri kıymetsizdir. Hepsi kâfirdir, hepsine
çok acı azaplar hazırladık. Bütün peygamberlere iman edip, hiçbirini diğerinden
ayırmayan [Müslümanlar] ise, Allah’ın mükâfatına
kavuşacaktır.) [Nisa 150–152; Kurtubî tefsiri]
(Asıl iyilik; Allah’a, âhirete, meleklere, kitaplara, nebilere inanmaktır.) [Bekara
177]
(Kimi, ona [Resulüme] iman etti, kimi de, ondan yüz
çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek
kâfir olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisa 55-56]
Allahü teâlâ emrini Peygamberlerle bildirildi
Allahü teâlâ, bu âlemi yoktan var etti ve kıyâmete kadar insanlarla mâmur
olmasını istedi. Âdem aleyhisselâmı topraktan yaratıp, Onun çocukları ile âlemi
süsledi. İnsanlara dünyada ve âhırette rahat yaşamak, saadete kavuşmak için
lâzım olan şeyleri bildirmek için, bazılarını Peygamber yaparak şereflendirdi.
Bunlara yüksek mertebe vererek başka insanlardan ayırdı. Bu Peygamberlere
Cebrâil aleyhisselâm ismindeki bir melekle emirlerini ve yasaklarını bildirdi.
Bunlar da bu emirleri ümmetlerine bildirdi. Peygamberlerin birincisi Âdem
aleyhisselâm, sonuncusu, Muhammed aleyhisselâmdır. Bu ikisinin arasında çok
Peygamber gelip geçmiştir. Bunların sayısını ancak Allahü teâlâ bilir. İsimleri
bilinen yirmi yedisi, Âdem, Şit, İdris, Nuh, Hud, Sâlih, İbrahim,
İsmail, İshak, Yâkub, Yusuf, Eyyub, Lut, Şuayb, Musa, Yûşâ, Harun, Dâvud, Süleyman,
Yunus, İlyas, Elyesâ, Zülkifl, Zekeriyya, Yahya, İsa ve Muhammedaleyhimüsselâmdır.
Bunlardan Sît ve Yûşâ’dan başka
yirmi beşi Kur’an-ı kerimde bildirilmiştir. Kur’an-ı kerimde, Uzeyr, Lokman ve Zülkarneyn de
yazılıdır. Fakat âlimlerimiz arasında, bu üçü için ve Tübbâ ile Hızıriçin,
peygamber diyen olduğu gibi, velî diyen de vardır.
Muhammed aleyhisselâm Habîbullah, İbrâhîm
aleyhisselâm Halîlullah, Mûsâ aleyhisselâm Kelîmullah,
İsâ aleyhisselâm Rûhullah, Âdem aleyhisselâm Safiyyullah,
Nûh aleyhisselâm Neciyyullahtır. Bu altısı, diğer Peygamberlerden
daha üstündür. Bunlara Ülül'azm denir. Hepsinin üstünü,
Muhammed aleyhisselâmdır.
Allahü teâlâ yeryüzüne 100 sayfa ve dört büyük kitâp
indirmiştir. Bunların hepsini Cebrâil aleyhisselâm getirmiştir. 10 sayfa Âdemaleyhisselâma,
50 sayfa Şit aleyhisselâma; 30 sayfa İdrisaleyhisselâma;
10 sayfa İbrahim aleyhisselâma gönderildiği hadis-i şerifte
bildirilmiştir. Burada “sayfa” küçük kitap, risâle demektir. Dört
kitaptan, Tevrat Musa aleyhisselâma, Zebur Dâvud
aleyhisselâma, İncil İsa aleyhisselâma, Kur’an-ı kerim ise
Muhammed aleyhisselâma inmiştir.
Nuh aleyhisselâm zamanında tufan olup, bütün dünyayı su
kapladı. Yeryüzünde bulunan insanların ve hayvanların hepsi boğuldu. Nuh
aleyhisselâm ile gemide bulunan müminler kurtuldu. Nuh aleyhisselâm gemiye
binerken her hayvandan birer çift almış olduğundan, hayvanlar da bunlardan
üredi. Bu, Nuh aleyhisselâmın mucizesi idi.
Nuh aleyhisselâmın gemide üç oğlu vardı: Sâm, Yâfes ve Hâm.
Şimdi yeryüzünde bulunan insanlar, bu üçünün soyundandır. Bunun için Nuh
aleyhisselâma "ikinci baba" denir.
Peygamberimizin daveti herkesedir
İsmail ve İshak aleyhimesselâm, İbrahim aleyhisselâmın
oğullarıdır. İshak aleyhisselâmın oğlu,Yâkub’dur. Yâkub
aleyhisselâmın oğlu, Yusuf aleyhisselâmdır. Yâkub
aleyhisselâma "İsrail" de denir. Bunun için
çocuklarına ve torunlarına Benî-İsrail yani İsrailoğulları denmiştir.
Benî-İsrail çoğalarak, içlerinden çok Peygamber gelmiştir. Musa, Harun,
Davud, Süleyman, Zekeriya, Yahya ve İsa aleyhimüsselâm ve İsa aleyhisselâmın
annesi hazret-i Meryem onlardandır. Süleymanaleyhisselâm, Davud aleyhisselâmın
oğludur. Yahya aleyhisselâm da, Zekeriya aleyhisselâmın
oğludur. Harun aleyhisselâm, Musaaleyhisselâmın
kardeşidir. Yûşa aleyhisselâm da, Musaaleyhisselâmın
kız kardeşinin oğludur. İsmail aleyhisselâmın soyu Arap
olup, Muhammed aleyhisselâm bu soydan meydana gelmiştir.
Hud aleyhisselâm Âd kavmine; Sâlih
aleyhisselâm Semûd kavmine, Musa aleyhisselâm Benî-İsrail’e
gönderilmiştir. Yûşa, Harun, Davud, Süleyman, Zekeriya ve Yahya aleyhimüsselâm
da, yine Benî-İsrail’e gönderilmiştir. Fakat bunların ayrı dinleri olmayıp,
Benî-İsrail’i, Musa aleyhisselâmın dinine davet etmişlerdi. Davud
aleyhisselâma Zebur kitâbı indi ise de, Zebur’da ahkâm, emir,
ibadet yoktu, vaaz ve nasihatlerle dolu idi. Bunun için, Tevrat’ı
neshetmedi, yürürlükten kaldırmadı. Hatta onu kuvvetlendirdi. Bunun için, Musa
aleyhisselâmın dini, İsa aleyhisselâm zamanına kadar devam etti. İsa
aleyhisselâm gelince, bunun dini Musa aleyhisselâmın dinini neshetti. Yani
Tevrat’ın hükmü kalmadı ve bundan sonra, Musa aleyhisselâmın dinine uymak caiz
olmayıp Muhammed aleyhisselâmın dini gelinceye kadar, İsa aleyhisselâmın dinine
uymak lâzım oldu. Fakat Benî-İsrail’in çoğu İsa aleyhisselâma iman etmeyip,
Tevrat’a uymak için inat etti. İşte Yahudilik, Musevilik ile İsevilik böylece
ayrıldı. İsa aleyhisselâma iman edenlere Nasara denildi. İsa
aleyhisselâma iman etmeyip de, küfürde, dalâlette kalanlara Yahudi denildi.
Yahudiler, hâlâ Musa aleyhisselâmın dinine uyup, Tevrat ve Zeburokuyoruz
diyor. Hıristiyanlar da, İsa aleyhisselâmın dinine uyup, İncilokuyoruz
diyor. Şimdi, hiçbir yerde, hakiki Tevrat ve İncil yoktur. Bu kitaplar sonradan
tahrif edilmiş, yani insanlar tarafından değiştirilmiştir.
Muhammed aleyhisselâm, bütün âlemlere Peygamber olarak
gönderildi ve İslâm dini, bütün dinleri neshetti, yani yürürlükten kaldırdı. Bu
dinin hükmü kıyamete kadar süreceğinden, dünyanın hiçbir yerinde, Onun dininden
başka bir dinde bulunmak câiz olmadı. Ondan sonra, hiç Peygamber gelmeyecektir.
Sual: Peygamberlerde bedeni kusurların da
olmadığını biliyoruz. Musa aleyhisselamın ise iyi konuşamadığı söyleniyor.
Gerçekten Musa aleyhisselamda böyle bir kusur var mı idi?
Cevap: Musa aleyhisselam, gösterişli, heybetli ve keskin bakışlı
bir zat idi. Kendisi ile karşılaşanlar üzerinde büyük bir tesir yapıyordu.
Fakat bir yaşında iken, Firavun’un incilerle süslü sakalını yolarak onu
kızdırmıştı. Hanımı Âsiye Hatun'un şefaati ile, öldürmeden önce imtihan
etmişti. İçinde altın ve ateş bulunan tepsiyi önüne koyunca, elini altına
uzatırken, Cebrail aleyhisselam ateş tarafına döndürmüş, ateşi ağzına
götürünce, dilinin ucu yanarak ateşi atmıştı. Bu sebeple önceleri konuşması
kusurlu idi. Onun için halka hitap etmek icap edince bu işi kardeşi Harun
aleyhisselama bırakırdı. Fakat Peygamberliği bildirilince bu kusuru gitti.
Kendisine Harun aleyhisselamdan daha güzel konuşma ihsan olundu.
Peygamberlerde bulunan sıfatlar
Sual: Her Peygamberde, Peygamberlik sıfatları, Peygamberlik özellikleri var mı
idi?
Cevap: Allahü teâlânın gönderdiği her Peygamberde, Peygamberlik
sıfatları vardı ve bu konuda bütün Peygamberler eşittir. Çünkü Peygamberler,
insanları, Allahü teâlânın beğendiği yola kavuşturmak, doğru yolu göstermek
için seçilmişlerdir. Bütün Peygamberler hep aynı imanı söylemiştir.
Peygamberlerde bulunan ortak sıfatlar şunlardır:
1- İsmet: Günah işlememek demektir. Peygamberler, herhangi bir
dinde haram olmuş ve olacak küçük ve büyük hiçbir günah işlemezler.
2- Emanet: Peygamberler her bakımdan güvenilir
kimselerdir. Asla emanete hıyanet etmezler.
3- Sıdk: Peygamberler sözlerinde, işlerinde ve
her türlü davranışlarında doğru ve dürüst insanlardır. Asla yalan söylemezler.
4- Fetanet: Peygamberler çok akıllı ve çok
anlayışlı kimselerdir. Körlük, sağırlık gibi kusurları bulunan kimselerden ve
kadınlardan Peygamber gelmemiştir.
5- Tebliğ: Peygamberler, insanlara bildirip
açıkladıklarının hepsini Allahü teâlâdan gelen vahiy ile öğrenmişlerdir.
Bildirdikleri emir ve yasakların hiçbiri kendi düşünceleri değildir. Emir
olunan şeylerin hepsini bildirmişlerdir.
6- Adalet: Peygamberler hiç zulüm ve haksızlık
yapmazlar. Kimsenin hatırı için adaletten ayrılmazlar.
7- Emnül-azl: Peygamberler, Peygamberlikten
atılmazlar. Dünyada ve ahırette hep Peygamberdirler.
Peygamberlere inanma konusunda insanlar
Sual: İnsanlar, Allahü teâlânın gönderdiği Peygamberleri kabul veya inkâr
konusunda aynı mıdırlar?
Cevap: Allahü teâlânın gönderdiği Peygamberlere ve getirdiklerine
inanma konusunda insanlar dört kısma ayrılır:
1- Peygambere inanır ve buna uyar. Bunlar dünyada rahat ve huzur
içinde yaşar. Ahirette, doğru Cennete gider. Nefsine uyarak hasıl olan
günahları, kalp ile tevbe, dil ile istiğfar ederek ve dünyada sıkıntılar
çekerek, affedilecek, doğru Cennete giderek, nimetler içinde sonsuz
yaşayacaktır. Bunlara salih kul denir.
2- Peygambere inanır ve buna uyar. Dünyada dert, sıkıntı ve
hastalık içinde yaşar. Dertlere sabır ve şükreder. Sabırları, derecelerinin,
sonsuz nimetlerinin artmasına sebep olur. Bunlar, nefislerine uymaz.
Bunlara veli denir. Böyle kimseler azdır.
3- Peygambere inanır. Peygambere değil, nefsine uyar. Dünyada
sıkıntı çeker. Bunlar, nefislerine uyarak hasıl olan günahlar kadar Cehennemde
kaldıktan sonra, Cennete gireceklerdir. Bunlara fasık kul denir.
4- Peygambere inanmaz. Ahkamı islamiyenin emir ve yasak ettiği
şeyleri akıl ile bulup, bunlara ve Müslümanlara uyan kâfirler, dünyada saadete
kavuşur, ahirette ise Cehenneme giderler.
İnsanlardan azgın olanların daha çok azmaları için,
işlerinde başarı, kolaylık ve rahatlık da verilir. İslamiyetin bir emrini
beğenmeyen kâfir olur. Kafirler, cennete girmeyecek, cehennemde sonsuz
kalacaklardır.