Zekâtın önemi nedir?
Mallarınızı zekât ile koruyun
CEVAP
Kur’an-ı kerimde, çok yerde namazla zekât beraber bildiriliyor. (Namazı
kılın, zekâtı verin) buyuruluyor. Zekât vermeyene, Allah lanet eder.
Kıtlıklara maruz kalır, temiz malını kirletmiş olur, o mal telef olur. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(En faziletli ibadet namaz, sonra zekâttır.) [Taberani]
(Hastayı sadakayla, malı zekâtla koruyun!) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, malınızın temizlenip güzelleşmesi için zekâtı farz
kıldı.) [Hakim]
(Zekât vermeyenin namazı kabul olmaz.) [Taberani] (Zekât
vermemek haram olduğu için, böyle günahkârın kıldığı namaz, sahih olup borcu
ödenirse de, namazdan hâsıl olacak sevaba kavuşamaz.)
(Zekât vermeyen, temiz malını kirletmiş olur.) [Taberani]
(Zekât vermeyen kimse, kıyamette ateştedir.) [Taberani]
(Zenginlerin zekâtı fakirlere kâfi gelmeseydi, Allahü teâlâ fakirlerin
rızkını başka yollardan verirdi. Aç kalan fakir varsa, zenginlerin zulmü
yüzündendir.) [El-Askeri] (Eli ayağı tutup da çalışabilenlerin zekât
istemesi haramdır. İstemediği halde kendisine zekât verilirse, alması günah
olmaz. Zekât, nisaba malik olmayıp çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve
çalışıp da güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ böyle fakirleri milletin
içinde kırkta bir oranında yaratmıştır.)
(Zekât vermeyen bir toplum, rahmetten, iyilikten mahrum kalır. Hayvanlar da
olmasa, hiç rahmet görmezlerdi.) [Taberani]
(Zekâtı verilmeyen mallar, karada, denizde telef olur.) [Taberani]
(Zekâtını veren o malın şerrinden korunmuş olur.) [Beyheki]
Resulullah efendimiz, (Zekâtı verilmeyen mallar, ejderha olup sahibinin
boynuna sarılır) buyurup şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:
(Hak teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler, iyi ettiklerini,
zengin kalacaklarını zannediyorlar. Hâlbuki kendilerine kötülük etmiş
oluyorlar. O mallar Cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına
sarılıp baştan ayağa kadar onları sokacaktır.) [Âl-i İmran 180]
Bu acı azaplardan kurtulmak için, malların zekâtını, tarla mahsullerinin, sebze
ve meyvenin uşrunu vermek şarttır. Zekât kırkta bir, uşur onda bir verilir.
Kur’an-ı kerimde, (Malı, parayı biriktirip zekâtını vermeyene çok acı
azabı müjdele! Zekâtı verilmeyen mal, para, Cehennem ateşinde kızdırılıp,
sahibinin alnına, böğrüne, sırtına mühür gibi basılacaktır) buyuruldu.
(Tevbe 34, 35)
Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümanın da zekât vermesi gerekir.
Zekât vermemek ve borcunu ödememek haramdır. Din kitaplarında, (Haram
işleyenin, haram yiyenin duası kabul olmaz) ve (Farz borcu
olanın nafileleri kabul olmaz) buyuruluyor. Zekât vermeyen zengin,
binlerce fakirin hakkını gasbetmiş olduğu için ve Allahü teâlânın emrini
yapmadığı için, bunun hiçbir hayratı, hasenatı kabul olmuyor. İmkânı varken
borcunu ödemeyen de, böyle haklar altında kalmaktadır.
Fakire verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalıdır. Borçsuz fakire
nisap miktarı veya daha çok zekât vermek, mekruh olarak caizdir. 10 gr altın
kadar borcu varsa, 100 gr altını alması mekruh olmaz. Altınla gümüş, ne niyetle
saklanırsa saklansın ticaret eşyasıdır. Nisap miktarıysa zekâtı verilir.
Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır; fakat
istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. Zekâtı muhtaçlara
vermelidir.
Sual: Tevbe suresi 34. âyetinde, (Altın ve gümüşü
biriktirip Allah yolunda infak etmeyene çok acı bir azap vardır) deniyor.
Burada, para biriktirmek yasaklanmıyor mu?
CEVAP
Peygamber efendimiz, Kur’an-ı kerimi açıklamıştır. Bir hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Zekâtı verilen mal, kenz değildir.) [Ebu Davud, Hâkim, Hatib]
(Kenz, biriktirip saklanan, faydalanılmayan mal, define demektir.)
Müslümanın malında, zekâttan başka, kimsenin hiçbir hakkı yoktur. Resulullah
efendimiz, (Malda zekâttan başka hak yoktur) buyurdu. (Ahkâm-üs-sultaniyye)
Zekâtı verilen mal
Sual: Sosyalist zihniyetli bir İslamcı, (Zekâtı verilen mal,
işletilmezse kenz olur. Bu malı onun elinden alıp fakirlere vermek vacibdir. Bu
konuda âyet ve hadis vardır) diyor. Bu konuda dinimizin hükmü nedir?
CEVAP
Kenz, faydalı bir maksat dışında, biriktirilmiş, istif
edilmiş, stok edilenmal demektir. Zekâtı verilen mallar için değil, verilmeyen
mallar için acı azap vardır. Müslümanın malında, zekâttan başka, kimsenin
hiçbir hakkı yoktur. Bu konudaki bir hadis-i şerif şu mealdedir:
(Borcunu ödemek için saklamak veya Allah yolunda harcamak maksadı dışında
altın ve gümüşü biriktirmek kenzdir.) [Tirmizî, İ. Ahmed]
Ümmü Seleme validemiz anlatır: Resulullah’a “sallallahü aleyhi ve sellem”,
takındığım altın ziynetlerimin, Kur'an-ı kerimde yasaklanan kenz hükmüne girip
girmediğini sordum. (Zekâtı verilecek miktara ulaşan şeyin zekâtı
verilirse, kenz sayılmaz) buyurdu. (Ebu Davud, Hâkim)
Sual: Zekâtı verilmeyen mal bereketsiz mi olur ve dua
etmeyen kimse de, maksadına kavuşamaz mı?
Cevap: Zâdül-mukvîn kitabında deniyor ki:
“Eski âlimler yazmış ki, beş şeyi yapmayan, beş şeyden mahrum olur: 1- Malının
zekâtını vermeyen, malının hayrını görmez. 2- Uşrunu vermeyenin, tarlasında,
kazancında bereket kalmaz. 3- Sadaka vermeyenin, vücudunda sıhhat kalmaz. 4-
Dua etmeyen, arzusuna kavuşamaz. 5- Namaz vakti gelince, kılmak istemeyen, son
nefeste kelime-i şehadet getiremez. Namaz kılmanın birinci vazife olduğuna
inandığı hâlde, tembellik ederek kılmayan fasıktır. Saliha kızın küfvü
değildir. Yani o kıza layık ve uygun değildir.”
Zekât, malı zarardan korur
Sual: Ticaret malı veya toprak mahsulü olsun zekâtı verilmeyen mallar, paralar,
mahşer günü, sahiplerine azap olarak yüklenecektir deniyor, bu doğru mudur?
Cevap: Zekât vermek, Kur’ân-ı kerimin 32 yerinde, namazla birlikte
emredilmektedir. Tevbe sûresinin 34. âyet-i kerimesinde mealen;
(Malı, parayı biriktirip zekâtını, Müslüman fakirlerine vermeyenlere çok acı
azabı müjdele!) buyurulmuştur.
Kıyamet gününe ve Cehennem azabına inanan zenginlerin,
mallarının zekâtını, tarla mahsullerinin, meyvelerin uşrunu vererek, bu
azaplardan kurtulmaları lazımdır. Hadîs-i şerifte;
(Zekât vererek, malınızı zarardan koruyunuz!) buyuruluyor.
Tefsîr-i Mugnîde buyuruluyor ki:
“Kur’ân-ı kerimde üç şey, üç şeyle beraber bildirildi. Bunlardan biri
yapılmazsa, ikincisi kabul olmaz. Peygambere itaat edilmedikçe, Allahü teâlâya
itaat edilmiş olmaz. Anaya, babaya şükredilmedikçe, Allahü teâlâya şükredilmiş
olmaz. Malın zekâtı verilmedikçe, namazlar kabul olmaz.”
İmâm-ı Gazâlî hazretleri, mahşer gününü anlatırken buyuruyor
ki:
“İnsanlardan her biri, dünyada sımsıkı sakladıkları malı boyunlarına
geçirmişlerdir. Deve zekâtını vermeyenlerin, boynuna deve yüklenir. Öyle
bağırır ve ağırlaşır ki, büyük dağlar gibi olur. Sığır, koyun zekâtı
vermeyenler de, böyle olur. Bunların feryatları âdeta gök gürlemesi gibidir.
Ekin zekâtını, yani uşrunu vermeyenlerin boynuna ekin
denkleri yüklenir ki, dünyada hangi cins ekinin zekâtını vermemiş ise, o
cinsten, o denkler dolmuştur. Eğer buğday ise buğday, arpa ise arpa dolmuştur
ki, ağırlığından altında ‘vâveylâ’, ‘vâseburâ’ diye bağırır. Altın, gümüş ve
kâğıt para ve sair ticaret malı zekâtından vermeyenler de, dehşetli bir yılanı
yüklenirler. Boynu ile halkalanmış, boynu üzerinde yüklenmiş, hatta değirmen
taşlarını yüklenmiş kadar ağırlığı vardır. Bu hâldeyken feryat ederler ve;
-Bu nedir, derler. Melekler de onlara;
-Bunlar, dünyada zekâtını vermediğiniz mallarınızdır derler. İşte bu dehşetli
hâl, Âl-i îmrân sûresinin 180. âyet-i kerimesinde mealen;
(Dünyâda esirgedikleri, kıyamet günü boyunlarına takılır) buyrularak
bildirilmiştir.”
Bunun için zengin olan her Müslümanın, elindeki malının
zekâtını seve seve ve İslâmiyetin emrettiği kimselere vermesi lazımdır.
Zekâtını veren, kurtulacaktır
Sual: Zekâtını veren kimse, sahip olduğu malın kendisine vereceği zarardan
kurtulur mu?
Cevap: İslâmın beş şartından biri, malın zekâtını vermektir. Zekât
vermek, elbette lazımdır. Zekâtı seve seve ve İslâmiyetin emrettiği kimselere
vermelidir. Haşr sûresinin 9. âyet-i kerimesinde mealen;
(Zekâtını veren, elbette kurtulacaktır) buyuruldu.
Bütün nimetlerin, malların hakiki sahibi olan Allahü teâlâ,
zenginlere verdiği nimetlerin kırkta birini, Müslümanların fakirlerine
vermelerini, buna karşılık, çok sevap, kat kat mükafat vereceğini ve;
(Zekâtı verilen malı elbette arttırırım ve hayırlı yerlerde kullanmanızı
nasip ederim. Zekâtı verilmeyen malı, dert, bela ile istemeyerek harcettiririm,
elinizden alır, düşmanlarınıza veririm, siz de bu hâli görür, kendinizi yer,
yanıp kavrulursunuz!) buyurup da, bu kadar az bir şeyi, bir din
kardeşine vermemek, ne büyük insafsızlık ve inatçılık olur. İmâm-ı Rabbânî
hazretleri buyuruyor ki:
“Resûlullah Efendimize uymak şerefine kavuşmak için, dünyada olan her şeyden
yüz çevirmek lazım olmaz. Böyle yapmak çok zor olur. Eğer, farz olan zekât
verilirse, dünya mallarının hepsi terk edilmiş demek olur. Böylece insan
dünyanın zararından kurtulmuş olur. Çünkü bir malın zekâtı verilince, o mal
zarardan kurtulur. Demek ki, dünya malını zarardan korumak için ilaç, o malın
zekâtını vermektir. Malın hepsini Allah yolunda vermek, elbette daha iyi ve
faydalı ise de, zekâtını ayırıp, yerine vermek de, bu işi görmektedir.”
Altın, gümüş eşyanın, çayırda otlayan hayvanların, ticaret
eşyasının zekâtını ve topraktan alınan mahsullerin uşrunu da, muhakkak vermek
lazımdır. Zekâtı, İslâmiyetin emrettiği kimselere seve seve vermelidir. Bir
kimse, helalden kazandığı hâlde, malının zekâtını vermezse, ahirette azap
görmesine sebep olur. Hadîs-i şerifte;
(Altına ve gümüşe köle olana lanet olsun!) buyuruldu.
Malını seven bir kimse, niçin başkalarına bırakıp
gitmektedir. İnsan, malının hepsini veremezse, hiç olmazsa kendini de, bir
vâris yerine koyup, hissesini ahiret yolunda harcamalı veya zekâtını verip
azaptan kurtulmalıdır. Abdullah-i Ensârî hazretlerinin buyuruyor ki:
“Malı seviyorsan, yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer
sevmiyorsan, ye de, yok olsun!”
Malın zekâtı verilmezse
Sual: Bir Müslüman, zekâtını vermezse, zekât olarak vermediği bu paralar,
mallar, ahirette o kimseye azap olarak geri mi döner?
Cevap: Bir Müslüman, zekât vermeyi vazife bilmez, farz olduğuna
inanmaz, vermediği için üzülmez ve günaha girdiğini bilmezse, imanı gider.
Senelerce zekât vermeyen kimsenin, zekât borçları birikerek, bütün malını
kaplar. Bu kimse, malı kendinin sanıp, Müslümanların o malda hakkı olduğunu,
hatırına bile getirmez, kalbi de hiç sızlamaz. Bu mala sımsıkı sarılmıştır.
Böyle kimselerden, imanını kurtaran pek nadir olur. Tevbe sûresinin 35. âyet-i
kerimesinde mealen;
(Zekâtı verilmeyen mallar, paralar, Cehennem ateşinde kızdırılıp,
sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi
bastırılacaktır) buyurulmaktadır.
Hazret-i Ali'nin naklettiği hadis-i şerifte;
(Malınızın zekâtını veriniz! Biliniz ki, zekâtını vermeyenlerin, namazı,
orucu, haccı, cihadı ve imanı yoktur) buyuruldu.
Zâdül-mukvîn kitabında deniyor ki:
“Önceki âlimler yazmış ki, beş şeyi yapmayan, beş şeyden mahrum olur:
1- Malının zekâtını vermeyen, malının hayrını görmez.
2- Uşrunu vermeyenin, tarlasında, kazancında bereket kalmaz.
3- Sadaka vermeyenin, vücudunda sıhhat kalmaz.
4- Dua etmeyen, arzusuna kavuşamaz.
5- Namaz vakti gelince, kılmak istemeyen, son nefeste kelime-i şehadet
getiremez.”
Din Büyükleri buyuruyor ki:
“Ey insan, dünyanın zevk ve safası peşinde, daha ne kadar koşacaksın? Bu
kıymetli ömrü haramdan mal yığmakta, ne zamana kadar ziyan edeceksin?
İslâmiyetin emir ve yasaklarına aldırış etmezsin! Azrâîl aleyhisselamın gelip
canını zorla alacağı, ecel arslanı pençesini sana takacağı, can verme
acılarının başına geleceği, şeytanın, imanını çalmak için kastedeceği, dostlarının,
vah vah öldü, siz sağ olun, diye evladına taziye edecekleri vakti düşün!
Ayrılık sesi gelip, bize yarayan bir şey yapmadın, hep beğenmediklerimizi
işledin, biz de sana, senin bize yaptığın gibi yaparız, diyecekleri zamandan
korkmuyor musun? Kabir ve ahiret suallerine ne cevap hazırladın? Kendine acı!
Zira suale çekileceksin. Hadis-i şerifte;
(Ey Âdemoğlu! Benim malım, benim malım dersin. O maldan senin olan, yiyerek
yok ettiğin, giyerek eskittiğin ve Allah için vererek, sonsuz
yaşattığındır) buyuruldu.”