Tesadüf yerine tevafuk denir mi?
Tesadüf-Tevafuk
CEVAP
Gerekmez. İnsan, tesadüfen iyi-kötü iş yapabilir. Tevafuk, birbirine uyma, uygun gelme demektir. İnsan sevmediği biriyle karşılaşınca, tevafuk etti demek tuhaf olur. Hiçbir dini kitapta rastlantı anlamındaki tesadüf yerine tevafuk kullanmak gerekir diye yazmaz. Tesadüf yerine tevafuk, nakli değil de, aklı esas alanların uydurduğu bir bid'attir. "Tesadüfen Ali Beyle karşılaştım" demek ve tesadüf kelimesini böyle yerlerde kullanmak caizdir. "Bu âlem tesadüfen yaratılmış, dağlar, denizler tesadüfen olmuştur" demek caiz olmaz. Çünkü her şeyi yaratan Allahü teâlâdır. Bu ikisini karıştırmamak gerekir. (Hadika)
Rastlamak, tesadüf etmek
Sual: (Birine rastladım, tesadüfen Ali ile karşılaştım demek şirktir. Çünkü, günlük işleri de, yaratan Allah’tır. Öldüren Allah olduğu gibi, karşılaştıran da Allah’tır. Tesadüfen karşılaştım denince, Allah’ın yaratması inkâr edilmiş olur) deniyor. Buna göre, Ali’ye rastladım demek, kaderi inkâr mıdır, şirk midir?
CEVAP
Akıl ile din olmaz. Dinimizde, İslam âlimlerinin sözleri geçerlidir. Ali’ye rastladım veya tesadüfen karşılaştım demenin şirkle hiçbir ilgisi yoktur. Aksini bildiren hiçbir İslam âlimi yoktur. Bu, bid’at fırkalarından Cebriye ve selefiyecilerin bâtıl görüşüdür.
Mesela, (Falanca anarşist, falancayı öldürmüş) denildiği zaman, selefiler ve Cebriyeciler (Tevbe et müşrik oldun) diyorlar. Sebebi sorulunca, şu mealdeki âyet-i kerimeleri söylüyorlar:
(Allah, öleceklerin ölümleri gelince, ölmeyeceklerin de, uykuları esnasında, canlarını alır. Ölmelerini dilediği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Elbette düşünenler için, bunda alınacak ibretler vardır.) [Zümer 42]
Kur’an-ı kerimde tenakuz olmadığına göre, aşağıdaki âyet-i kerimelere ne diyecekler?
(Melekler, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak, canlarını alırken durumları nasıl olacak?) [Muhammed 27]
(Davud, Calut’u öldürdü.) [Bekara 251]
Görüldüğü gibi, canları alan, öldüren Allah olduğu halde, Ali, Veli’yi öldürdü deniyor. Bunu bizzat Allahü teâlâ söylüyor. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamın oğlunun [Kabil’in], kardeşini [Habil’i] öldürdüğünü de bildiriyor. (Maide 30)
(Sizi de işlerinizi de yaratan Allah’tır) mealindeki âyet-i kerimeye göre, (Anarşist, suçsuz bir çocuğu öldürdü) diye, söyleten de, Allah’tır. Eğer öyle söylemek şirk ise, hâşâ şirki de, Allah işletmiş olur. Bunun da, ne kadar saçma olduğu meydandadır.
Bilmeden, Müslüman’a müşrik damgasını basmamalıdır. Resulullah efendimiz, Bedir savaşında, yerden bir avuç toprak, kum alıp, müşrik askerlerinin üzerine doğru attı. Kum tanelerinin her biri, düşman askerlerinin gözüne bir bela ve hezimet şimşeği gibi geldi. Müşrikler derhal perişan oldu. Bu mucize hakkında inen âyet-i kerime meali şöyledir:
(Savaşta öldürülenleri siz değil, Allah öldürdü. Attığın zaman da, sen değil, Allah attı.) (Enfal 17)
Mücahitler, müşrikleri öldürüyor, Allah, ben öldürdüm diyor, Resulullah, toprak atıyor, ok atıyor, sen atmadın ben attım buyuruyor. Bu âyet-i kerimeyi, yanlış anlayarak, insanın yaptığı şeyleri, insan yapmıyor demek yanlıştır. Böyle olsaydı, ağaç meyve verdi, yemek beni doyurdu, ilaç ağrıyı durdurdu, taş camı kırdı gibi sözler, yanlış ve günah olurdu. Halbuki, böyle sözleri selefiler ve Cebriyeciler de, söylemektedir. Bu sözler, (Bu şey, bu işin yapılmasına sebep oldu, vasıta oldu) demektir. Mesela, taş camı kırmaya sebep oldu demektir. Allahü teâlâ, çok şeyleri yaratmasına, insanları ve mahlukları sebep kılmıştır. Onun âdeti böyledir.
Tesadüfen buluşmak, rastlamak ifadesi de, bunun gibidir. Tesadüf = rast gelmek, biri ile karşılaşmak demektir. Yani insanın planlamadığı, beklemediği, ummadığı bir şeyle karşılaşması demektir. Ayrıca, tesadüf etmek, rastlamak, karşılaşmak yeni bir kelime de değildir. Asırlardır İslam âlimlerince kullanılmaktadır. Hiçbir İslam âliminin kitabında, rastlamak, tesadüfen karşılaşmak, kaderi inkâr olur diye bir ifade yoktur. Bu, selefiyecilerin, önüne gelene şirk damgası basmasından ileri gelen yanlış bir düşüncedir. Hadis-i şeriflerde de, tesadüf, rastlamak ve karşılaşmak tabirleri geçer. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Din kardeşine rastladığınız zaman, ona selâm verin.) [İbni Mace]
(Bir din kardeşine rastlayan, “Esselâmü aleyküm…” desin. [İ.Sünnî]
(Ahir zamanda bir kavim çıkacak, yaşları genç, akılları hafif olacak, sözlerini halk beğenecek, Kur’an okuyacak, lâkin boğazından aşağı geçmeyecek, okun yaydan çıkması gibi, iz bırakmadan İslamiyet’ten çıkacaklar. Kendilerine rastladığınız zaman onları öldürün.) [Buhari]
(Ramazandan bir gün önce oruç tutmayın. Ancak bir kimsenin oruç tutmayı adet edindiği gün, o güne tesadüf ederse, o oruç tutsun.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi]
(Resulullah, Eshabından birine rastlayınca önce selam verir, sonra müsafaha ederdi.) [Taberani]
(Üveys’e [Veysel Karani’ye] rastlarsanız, sizin için istigfar etmesini isteyin.) [Müslim]
(Resulullah, kabir başında ağlayan bir kadına rastlayınca, ona sabret dedi.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
(Kendinize, çoluk çocuğunuza veya malınıza beddua etmeyin. Duaların kabul olduğu saate rastlar da, Allah tarafından kabul olunur.) [Ebu Davud, İ.Kurtubi]
(Cuma günü sabahtan akşama kadar çok dua etmeli; çünkü Cuma günü icabet vakti vardır; dua o zamana tesadüf ederse, edilen dua kabul olur.) [İ. Nevevi]
(Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, bir Müslümanın duası o vakte tesadüf ederse, o duayı Allahü teâlâ kabul eder.) [Tirmizi]
(İki Müslüman, birbirine rast geldiğinde müsafeha edip, Allah’a hamd ederlerse, günahları kalmamış bir halde, birbirinden ayrılırlar.) [Hâkim]
(Şu üç şey imandandır: Darlıkta infak, rastladığı Müslümana selam vermek ve kendi aleyhinde de olsa, adaletli olmak.)[Taberani ]
(Ahir zamanda, kader meselesinden bir kapı açılır. Bunu açanlara rastlarsanız, kendilerine, (Arzda ve nefislerinizde, her kime isabet eden bir musibet yoktur ki, kitapta tespit edilmiş olmasın)[mealindeki] âyet-i kerimeyi söyleyin.) [Deylemi]
(İsa indikten sonra, insanlar arasında kin kalmaz. Hatta bir kimse, bir aslana rastlasa aslan ona dokunmaz.) [Ebu Nuaym]
(Allah yolunda üç gece nöbet tutmak, Medine mescidinde kadir gecesine rastlamaktan daha kıymetlidir.) [Ebu Şeyh]
(Şeytan, Ömer’e rastlarsa, hemen yolunu değiştirir.) [Hakîm]
(İmâm, âmin dediği vakit, siz de âmîn deyin. Birinizin âmin demesi, meleklerin âmin demesine rastlarsa, geçmiş günahları affedilir.) [Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
Elfe=bulmak demektir. Yusuf suresinin 25. âyet-i kerimesinde, (Yusuf aleyhisselamla Züleyha, kapıya çıkınca, Züleyhanın efendisini buldular) ifadesi, Kurtubi’de ve diğer tefsirlerde, rastladılar, tesadüf ettiler diye geçiyor. Vehhabi mealinde bile, rastladılar deniyor. Diğer meallerde de böyle geçiyor.
Gerekmez. İnsan, tesadüfen iyi-kötü iş yapabilir. Tevafuk, birbirine uyma, uygun gelme demektir. İnsan sevmediği biriyle karşılaşınca, tevafuk etti demek tuhaf olur. Hiçbir dini kitapta rastlantı anlamındaki tesadüf yerine tevafuk kullanmak gerekir diye yazmaz. Tesadüf yerine tevafuk, nakli değil de, aklı esas alanların uydurduğu bir bid'attir. "Tesadüfen Ali Beyle karşılaştım" demek ve tesadüf kelimesini böyle yerlerde kullanmak caizdir. "Bu âlem tesadüfen yaratılmış, dağlar, denizler tesadüfen olmuştur" demek caiz olmaz. Çünkü her şeyi yaratan Allahü teâlâdır. Bu ikisini karıştırmamak gerekir. (Hadika)
Rastlamak, tesadüf etmek
Sual: (Birine rastladım, tesadüfen Ali ile karşılaştım demek şirktir. Çünkü, günlük işleri de, yaratan Allah’tır. Öldüren Allah olduğu gibi, karşılaştıran da Allah’tır. Tesadüfen karşılaştım denince, Allah’ın yaratması inkâr edilmiş olur) deniyor. Buna göre, Ali’ye rastladım demek, kaderi inkâr mıdır, şirk midir?
CEVAP
Akıl ile din olmaz. Dinimizde, İslam âlimlerinin sözleri geçerlidir. Ali’ye rastladım veya tesadüfen karşılaştım demenin şirkle hiçbir ilgisi yoktur. Aksini bildiren hiçbir İslam âlimi yoktur. Bu, bid’at fırkalarından Cebriye ve selefiyecilerin bâtıl görüşüdür.
Mesela, (Falanca anarşist, falancayı öldürmüş) denildiği zaman, selefiler ve Cebriyeciler (Tevbe et müşrik oldun) diyorlar. Sebebi sorulunca, şu mealdeki âyet-i kerimeleri söylüyorlar:
(Allah, öleceklerin ölümleri gelince, ölmeyeceklerin de, uykuları esnasında, canlarını alır. Ölmelerini dilediği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Elbette düşünenler için, bunda alınacak ibretler vardır.) [Zümer 42]
Kur’an-ı kerimde tenakuz olmadığına göre, aşağıdaki âyet-i kerimelere ne diyecekler?
(Melekler, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak, canlarını alırken durumları nasıl olacak?) [Muhammed 27]
(Davud, Calut’u öldürdü.) [Bekara 251]
Görüldüğü gibi, canları alan, öldüren Allah olduğu halde, Ali, Veli’yi öldürdü deniyor. Bunu bizzat Allahü teâlâ söylüyor. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamın oğlunun [Kabil’in], kardeşini [Habil’i] öldürdüğünü de bildiriyor. (Maide 30)
(Sizi de işlerinizi de yaratan Allah’tır) mealindeki âyet-i kerimeye göre, (Anarşist, suçsuz bir çocuğu öldürdü) diye, söyleten de, Allah’tır. Eğer öyle söylemek şirk ise, hâşâ şirki de, Allah işletmiş olur. Bunun da, ne kadar saçma olduğu meydandadır.
Bilmeden, Müslüman’a müşrik damgasını basmamalıdır. Resulullah efendimiz, Bedir savaşında, yerden bir avuç toprak, kum alıp, müşrik askerlerinin üzerine doğru attı. Kum tanelerinin her biri, düşman askerlerinin gözüne bir bela ve hezimet şimşeği gibi geldi. Müşrikler derhal perişan oldu. Bu mucize hakkında inen âyet-i kerime meali şöyledir:
(Savaşta öldürülenleri siz değil, Allah öldürdü. Attığın zaman da, sen değil, Allah attı.) (Enfal 17)
Mücahitler, müşrikleri öldürüyor, Allah, ben öldürdüm diyor, Resulullah, toprak atıyor, ok atıyor, sen atmadın ben attım buyuruyor. Bu âyet-i kerimeyi, yanlış anlayarak, insanın yaptığı şeyleri, insan yapmıyor demek yanlıştır. Böyle olsaydı, ağaç meyve verdi, yemek beni doyurdu, ilaç ağrıyı durdurdu, taş camı kırdı gibi sözler, yanlış ve günah olurdu. Halbuki, böyle sözleri selefiler ve Cebriyeciler de, söylemektedir. Bu sözler, (Bu şey, bu işin yapılmasına sebep oldu, vasıta oldu) demektir. Mesela, taş camı kırmaya sebep oldu demektir. Allahü teâlâ, çok şeyleri yaratmasına, insanları ve mahlukları sebep kılmıştır. Onun âdeti böyledir.
Tesadüfen buluşmak, rastlamak ifadesi de, bunun gibidir. Tesadüf = rast gelmek, biri ile karşılaşmak demektir. Yani insanın planlamadığı, beklemediği, ummadığı bir şeyle karşılaşması demektir. Ayrıca, tesadüf etmek, rastlamak, karşılaşmak yeni bir kelime de değildir. Asırlardır İslam âlimlerince kullanılmaktadır. Hiçbir İslam âliminin kitabında, rastlamak, tesadüfen karşılaşmak, kaderi inkâr olur diye bir ifade yoktur. Bu, selefiyecilerin, önüne gelene şirk damgası basmasından ileri gelen yanlış bir düşüncedir. Hadis-i şeriflerde de, tesadüf, rastlamak ve karşılaşmak tabirleri geçer. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Din kardeşine rastladığınız zaman, ona selâm verin.) [İbni Mace]
(Bir din kardeşine rastlayan, “Esselâmü aleyküm…” desin. [İ.Sünnî]
(Ahir zamanda bir kavim çıkacak, yaşları genç, akılları hafif olacak, sözlerini halk beğenecek, Kur’an okuyacak, lâkin boğazından aşağı geçmeyecek, okun yaydan çıkması gibi, iz bırakmadan İslamiyet’ten çıkacaklar. Kendilerine rastladığınız zaman onları öldürün.) [Buhari]
(Ramazandan bir gün önce oruç tutmayın. Ancak bir kimsenin oruç tutmayı adet edindiği gün, o güne tesadüf ederse, o oruç tutsun.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi]
(Resulullah, Eshabından birine rastlayınca önce selam verir, sonra müsafaha ederdi.) [Taberani]
(Üveys’e [Veysel Karani’ye] rastlarsanız, sizin için istigfar etmesini isteyin.) [Müslim]
(Resulullah, kabir başında ağlayan bir kadına rastlayınca, ona sabret dedi.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
(Kendinize, çoluk çocuğunuza veya malınıza beddua etmeyin. Duaların kabul olduğu saate rastlar da, Allah tarafından kabul olunur.) [Ebu Davud, İ.Kurtubi]
(Cuma günü sabahtan akşama kadar çok dua etmeli; çünkü Cuma günü icabet vakti vardır; dua o zamana tesadüf ederse, edilen dua kabul olur.) [İ. Nevevi]
(Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, bir Müslümanın duası o vakte tesadüf ederse, o duayı Allahü teâlâ kabul eder.) [Tirmizi]
(İki Müslüman, birbirine rast geldiğinde müsafeha edip, Allah’a hamd ederlerse, günahları kalmamış bir halde, birbirinden ayrılırlar.) [Hâkim]
(Şu üç şey imandandır: Darlıkta infak, rastladığı Müslümana selam vermek ve kendi aleyhinde de olsa, adaletli olmak.)[Taberani ]
(Ahir zamanda, kader meselesinden bir kapı açılır. Bunu açanlara rastlarsanız, kendilerine, (Arzda ve nefislerinizde, her kime isabet eden bir musibet yoktur ki, kitapta tespit edilmiş olmasın)[mealindeki] âyet-i kerimeyi söyleyin.) [Deylemi]
(İsa indikten sonra, insanlar arasında kin kalmaz. Hatta bir kimse, bir aslana rastlasa aslan ona dokunmaz.) [Ebu Nuaym]
(Allah yolunda üç gece nöbet tutmak, Medine mescidinde kadir gecesine rastlamaktan daha kıymetlidir.) [Ebu Şeyh]
(Şeytan, Ömer’e rastlarsa, hemen yolunu değiştirir.) [Hakîm]
(İmâm, âmin dediği vakit, siz de âmîn deyin. Birinizin âmin demesi, meleklerin âmin demesine rastlarsa, geçmiş günahları affedilir.) [Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
Elfe=bulmak demektir. Yusuf suresinin 25. âyet-i kerimesinde, (Yusuf aleyhisselamla Züleyha, kapıya çıkınca, Züleyhanın efendisini buldular) ifadesi, Kurtubi’de ve diğer tefsirlerde, rastladılar, tesadüf ettiler diye geçiyor. Vehhabi mealinde bile, rastladılar deniyor. Diğer meallerde de böyle geçiyor.