Tarîkat hakkında -2-

20/10/2020 Salı Köşe yazarı R.A

Mutasavvıflar, insanlara; her şeyin Allah rızâsı için yapılması gerektiğini anlattılar. Onların yüksek karakterli olmalarına yardımcı oldular. 

 

Dünkü makâlemizde, tarîkatın tarîfini yapıp o konuda birkaç kelime yazdık. Bugün de aynı konuya devâm etmek istiyoruz...

Çeşitli sanat dallarında ustaya, rehbere ihtiyaç olduğunda şek ve şüphe yoktur. Geçmişte, tarîkat ehli, tasavvuf erbâbı kişiler, ferdlerin, basît menfaat kaygılarından kurtulmalarına, oldukları gibi görünen ve göründükleri gibi olan, riyâ ve gösterişten uzak, yüksek karakterli insanlar olmalarına yardımcı olmuşlardır. Cemiyetteki insanların birbirlerini dilden değil, gönülden seven, kendileri için istediklerini başkaları için de isteyebilen kimseler olmalarına, benlik dâvâsından ve kendini beğenmişlikten sıyrılmalarına gayret etmişlerdir. Dünyâ sevgisiyle katılaşan kalpler, onların tesîrli sözleriyle yumuşamıştır.

Bugün de, bu sayılanların yanı sıra, insanların katil, darb, gasp, hırsızlık, eşkıyâlık gibi kötü huylardan kurtulmaları için hakîkî rehberlere, doğru hocalara ihtiyaçları vardır. Ama tabîî ki sahtelerinden çok çekinmek lâzımdır.

Tasavvuf büyükleri, çobandan devlet reîsine kadar herkese hitâb edip sözleri ve sohbetleriyle gönülleri cezbetmişler ve yaptıklarını Allah için yapma rûhunu aşılamışlardır.

Ayrıca İslâmiyetin yayılmasında da bilfiil hizmet gören tarîkat mensûbu zâtlar, dünyânın her tarafına, tâ Hindistân ve Malay adalarına kadar gidip, yerli halkın lisânlarını öğrendiler, aralarına karışıp, İslâmı yaydılar.

Mutasavvıflar, insanlara; her şeyin Allah rızâsı için yapılması gerektiğini anlattılar. Riyâ ve gösterişten uzak, yüksek karakterli insanlar olmalarına yardımcı oldular. Benlik dâvâsından ve kendini beğenmişlikten kurtardılar. Birlik ve berâberliğe kavuşmuş cemiyetler meydâna getirdiler.

Hicrî beşinci (mîlâdî 11.) asırdan îtibâren sistemleşmeye başlayan tarîkatların, fert ve cemiyet hayâtında büyük tesirleri olmuştur. İslâmiyet'in yayılmasında bilfiil hizmet gören tarîkat mensûbu zâtlar, dünyânın birçok yerine dağılıp, insanların İslâmiyet'le tanışmalarına sebep olmuşlardır.

Son zamanlarda tarîkat diyerek birçok şeyler uyduruldu. Peygamber Efendimizi görüp, O'nun sohbetinde yetişen Eshâb-ı kirâmın ve hakîkî İslâm âlimlerinin bildirdikleri doğru yol unutuldu.

Dînden bî-haber olan, câhil kimseler, hattâ İslâmiyet'in emirlerine açıkça uymayanlar, şeyh ve tarîkatçı unvânı alarak, zikir ve ibâdet adı altında, dînimizin yasak ettiği birçok günâhları işlediler. (Abdülhakîm Arvâsî)

Burada şunu söyleyelim ki, dînimizin 4 temel delîli vardır: Bunlar, Kitap (Kur’ân-ı kerîm), Sünnet (Peygamber Efendimizin söz, iş ve takrîrleri yanî onayları) İcmâ-ı Ümmet (başta Sahâbe, Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn nesilleri olmak üzere, İslâm âlimlerinin dînî bir konuda ittifâk etmeleri, söz birliği yapmaları) ve Kıyâs-ı Fukahâ (Fıkıh âlimlerinin ictihâdları)dır.

İslâm âlimleri, itikâdda Ehl-i sünnet mezhebinde, amelde ise 4 temel mezhepten birinde yanî Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinden birinde olmak lâzım demişlerdir.