Herkese güzel ahlâkla muâmele etmeli...
18/04/2023 Salı Köşe yazarı V.T
Saîd bin İsmâil Hîrî hazretleri evliyânın meşhurlarındandır.
İran’da Rey şehrinde doğdu. 910 (H.298) senesinde Nişâbur'da vefât etti.
Zamânın meşhur velîlerinden Cüneyd-i Bağdâdî gibi büyüklerin sohbetinde
bulundu. Yahyâ bin Muâz, ikincisi Şâh Şücâ Kirmânî, üçüncüsü Ebû Hafs Haddâd'ın
sohbetlerinde kemale geldi.
Öyle mübârek bir zâttı ki, rastladığı iyi veya kötü davranışlar
karşısında takındığı tavırla muhâtap olduğu kimselere faydalı olur, onların
kurtulmasını düşünürdü... Bir gün onu iyi tanımamış ve kabullenememiş
olanlardan biri yemeğe dâvet etti. Dâveti kabûl ederek gitti. Adam kapıdan ona;
"Ey obur! Yiyecek bir şey yok, geri dön!" dedi. Geri dönüp giderken
tekrar çağırdı ve; "Bir şeyler yiyebilmek için ne kadar ciddî
davranıyorsun. Yiyecek hiçbir şey yok" dedi. O yine geri döndü. Fakat adam
tekrar çağırdı ve; "Köpek var yersen ye, yoksa hemen git" dedi. Bu
hâl defâlarca tekrarlanmasına rağmen o hiç incinmedi, hiç kırılmadı. En sonunda
adam onun olgunluğunu, tevâzuunu, kibirden ve kızmaktan uzak olduğunu gördü. Bu
halin ancak evliyâda bulunacağı kanâatına vardı. Özür dileyip talebesi oldu.
"Sen nasıl bir kişisin ki, sana defâlarca hakâret ettim ve kovdum. Ama
sende hiç kırılma ve incinme belirtisi görülmedi" diye sordu. O da cevap
olarak; "Kırk yıldan beri, Allahü teâlâ beni hangi hâl içinde bulundurursa
bulundursun, hiç hoşnutsuzluk duymadım" dedi.
Bir kimse; "Efendim dilimle Allahü teâlâyı zikrediyorum ve kalbimle yapamıyorum.
Ne yapayım?" diye sorunca; "Şükret, hiç olmazsa bir organın, dilin
itâatkâr oluyor. Senden bir uzva bu iş için yol açılmış inşâallah bir gün kalp
de ona uyar" buyurdu.
Akıllı bir kimse kendine zulmeden birini mâzur görebilir mi?
diye sorduklarında; "Tabii mâzur görebilir. Fakat zulmedeni Allahü
teâlânın gönderdiği bir musîbet olarak kabûl etmek (imtihan edildiğini,
günahları sebebiyle veya yüksek dereceye kavuşturulması için) şartıyla"
dedi.
Bir dersinde buyurdu ki: "Allahü teâlâya karşı edep, O'ndan devamlı korku üzere bulunmak ve O'nu murâkabe üzere olmaktır. Resûlullah'a karşı edeb, sünnet-i seniyyeye yapışmakla; evliyâya karşı edeb, ona hürmet etmek, hizmetlerinde bulunmakla; çoluk-çocuğa karşı edep, onlara güzel ahlâk ile muâmele etmekle; arkadaşlara ve dostlara karşı edep, onlara güler yüzlü olmakla; câhillere karşı edep, onlara duâ ve merhâmet göstermekle olur."