"İlmin nûrları ârife ışık tutar..."
19/04/2023 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Ebû Osman Mağribî hazretleri evliyânın meşhurlarındandır. 857
(H. 343)’de Tunus’ta Kayravân'ın Kevkeb köyünde doğdu. İlk tahsilinden sonra
Bağdât'a, burada Nişâbûr'a gitti. Ebû Ali Rodbârî ve başkalarıyla görüşüp
sohbet etti ve kendilerinden ilim öğrendi. 983 (H.373) senesinde İran’da
Nişâbur'da vefât etti.
Bir gün bir kimse Ebû Osman Mağribî'nin yanında bulunuyordu. Kendi
kendine; "Acabâ Ebû Osman'ın arzu ettiği bir şey var mıdır?" diye
düşündü. Bu anda Ebû Osman hazretleri; "İhsân edilenler yetmiyormuş gibi,
bir de başka şeyler mi arzu edeyim" buyurdu.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
"Şükür, nîmete hakkıyla şükretmekten âciz olduğunu bilmektir."
"Güzel ahlâk, Allahü teâlânın takdirine râzı
olmaktır."
"Tasavvuf yolunda bulunanın yapacağı ve dikkat edeceği en
makbul şey; nefsini hesâba çekmektir."
"Verânın, şüpheli şeylerden sakınmanın faydası, âhirette
hesâbın kolay olmasıdır."
"Bir kimse zenginlerle sohbeti, fakirlerle bulunmaya tercih
ederse, kalbi ölür."
"Başkalarının hâlleriyle meşgul olan, kendi hâlini
kaybeder."
"Her şey zıddı ile bilinir. Bir şeyin zıddı bilinmezse, o
şeyi tanımak mümkün değildir. İhlâs sâhipleri de, ihlâsın zıddı olan riyâyı
tanıyıp onu terk ettikten sonra ihlâsı bilebilirler."
"Mecbûriyet gibi özür hâli müstesnâ, açgözlülük ve iştahla
zenginlerin yemeğine el uzatan kimse, ebediyyen iflâh olmaz."
"Mahlûkâtı ibret almak, kendi nefsini nasîhat almak,
Kur'ân-ı kerîmi onun hakîkatine ermek için düşün."
"Zühd; harama düşmek korkusuyla mübahların fazlasını terk
etmek, sonra da dünyâlıklar kimin eline geçerse geçsin aldırmamaktır."
"Şüphesiz ki Allahü teâlâ, dünyâya düşkün olmayan zâhide
istediğinden fazla, dünyâya rağbet edene, düşkün olana istediğinden az verir.
İstikâmet sâhibine ise istediği kadar verir."
"Nefsini recâ ve ümid ile meşgul eden tembelleşir, amelsiz
kalır. Kendini havf korku ile meşgul eden ümitsizliğe düşer. Bu sebeple insan
hem recâ hem havf ile meşgul olmalıdır."
"Avam, yiyecek ve giyecek şeyler nevinden nîmetlere
şükreder. Havâs, seçilmişler ise, kalplerine gelen feyze şükrederler."
"Sabır Allahü teâlânın emirlerini yerine getirirken sebâtlı
olmak. O'ndan gelen musîbetleri sükûnet içinde ve gönül hoşluğu ile
karşılamaktır."
"İlmin nûrları ârife ışık tutar. Ârif bu ışık ile gaybın acâib ve garib cihetlerini görür."