►Hasta Ziyareti, Ölüm Anı ve Cenaze Adabı Hakkında / Hadis

Hasta Ziyareti, Ölüm Anı ve Cenaze Adabı

Riyâzus Sâlihîn / İmâm Nevevî 
BÖLÜM: -54-

Hasta Ziyareti, Ölüm Anı ve Cenaze Adabı hakkında sahih hadis-i şerifler...

 

 

 

896. Berâ İbni Âzib radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize, hasta ziyaretini, cenâzenin arkasından gitmeyi, aksırana
“yerhamükellah” demeyi, yemin edenin yeminini yerine getirmesini, haksızlığa uğrayana yardım

etmeyi, davet edenin davetini kabul etmeyi ve selâmı yaygınlaştırmayı tavsiye etti.

 

Buhârî, Cenâiz 2, Mezâlim 5, Nikâh 71, Eşribe 28; Müslim, Libâs 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 45; Nesâî, Cenâiz 53

 

 

 

 

897. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslümanın, müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâm almak, hasta ziyaret etmek, cenâzenin

arkasından yürümek, davete icâbet etmek ve aksırana “yerhamükellah” demek. ”

 

Buhârî, Cenâîz 2; Müslim, Selâm 4. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 1

 

 

 

 

898. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“ Allah Teâlâ kıyâmet gününde şöyle buyurur:
–”Ey âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin”. Âdemoğlu:
– Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim? der. Allah Teâlâ:
– “Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında
bulurdun. Bunu bilmiyor musun? Ey Âdemoğlu! Beni doyurmanı istedim, doyurmadın”
buyurur. Âdemoğlu:–
– Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurabilirdim? der. Allah Teâlâ:
– “Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim
katımda mutlaka bulacağını bilmez misin? Ey Âdem oğlu! Senden su istedim, vermedin”
buyurur. Âdemoğlu:
– Ey Rabbim! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su verebilirdim? der. Allah Teâlâ:
– “Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevâbını

katımda bulurdun. Bunu bilmez misin?” buyurur.

 

Müslim, Birr 43

 

 

 

899. Ebû Mûsâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Hastayı ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın!”
Buhârî, Cihâd 171, Et’ime 1, Nikâh 71, Merdâ 4
900. Sevbân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“Bir müslüman, hasta bir müslüman kardeşini ziyarete gittiğinde, dönünceye kadar cennet
hurfesi içindedir. ”
– Ey Allah’ın elçisi, cennet hurfesi nedir? dediler. Resûl–i Ekrem;

– “Cennet yemişidir, ” buyurdu.

 

Müslim, Birr 40–42. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 2

 

 

 

901. Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i
şöyle buyururken işittim demiştir:
“Bir müslüman, hasta olan bir müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin
melek akşama kadar ona rahmet okur. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun

için sabaha kadar istiğfar eder. Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır. ”

 

Tirmizî, Cenâiz 2. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 2

 

 

 

 

902. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetinde bulunan yahudi bir çocuk vardı. Bir gün hastalandı.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyarete gitti, başucuna oturdu ve ona:
– “Müslüman ol!” buyurdu. Çocuk, düşüncesini öğrenmek için, yanında bulunan babasının yüzüne
baktı. Babası:
– Ebü’l–Kâsım’ın çağrısına uy, dedi. Çocuk da müslüman oldu.
Bunun üzerine Hz. Peygamber:

“Şu yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” diyerek dışarı çıktı.

 

Buhârî, Cenâiz 80, Merdâ 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 2

 

 


903. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, bir kimsenin herhangi bir yeri
ağrıdığında veya yara bere olduğunda Hz. Peygamber parmağıyla şöyle yapar – râvi Süfyân İbni
Uyeyne, şehâdet parmağını yere değdirip kaldırarak Hz. Peygamber’in nasıl yaptığını gösterdi– ve:
– “Bismillah, bu birimizin tükrüğüyle karışmış bizim yurdumuzun toprağıdır, Rabbımız’ın

izniyle hastalarımıza iyi gelir” buyururdu.

 

Buhârî, Tıb 38; Müslim, Selâm 54. Ayr. bk. Ebû Dâvûd, Tıb 19; İbni Mâce, Tıb 36

 

 

 

 

904. Yine Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem, aile fertlerinden biri hastalanınca, sağ eliyle hastayı sıvazlar ve şöyle dua buyururdu:
“Bütün insanların rabbı olan Allahım! Bunun ıstırabını giderip, şifa ver. Şifayı veren ancak
sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Buna, hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifa

ihsan et!”

 

Buhârî, Merdâ 20, 38, 40; Müslim, Selâm 46–49. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 18, 19; Tirmizî, Daavât 111; İbni Mâce, Cenâiz 64, Tıb 36, 39

 

 

 

 

905. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, (talebesi) Sâbit’e –Allah ona rahmet
etsin–
– Sana, Hz. Peygamber’in hastaya okuduğu duayı okuyayım mı? diye sordu. Sâbit de:
– Oku!. dedi. Bunun üzerine Enes şu duayı okudu:
“Ey insanların, ıstırabları gideren Rabbi, Allahım! Senden başka şifa verecek yoktur. Buna,

hiçbir iz bırakmayacak şekilde şifa ver; şifa veren ancak sensin. ”

 

Buhârî, Tıb 38, 40. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 19

 

 

 

 

906. Sa’d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Hastalığımda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni ziyarete geldi ve üç defa:

“Rabbim, Sa’d’ı iyileştir” diye dua buyurdu.

 

Müslim, Vasâyâ 8. Ayrıca bk. Buhârî, Merdâ 13, 30

 

 

 

 

907. Ebû Abdullah Osman İbni Ebül–Âs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre,
(müslüman olduğundan beri) vücüdunda hissettiği bir ağrıdan dolayı Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e şikâyette bulundu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de ona şunu tavsiye etti:
– “Vücudunun ağrıyan yerine elini koy ve üç kere “bismillah” de, yedi kere de ‘bendeki bu
hastalığın şerrinden ve ileride yenileyip elem ve hüzün vermesinden Allah’ın izzet ve kudretine

sığınırım’ de!”

 

Müslim, Selâm 67. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 19; Tirmizî, Tıb 29, Daavât 125; İbni Mâce, Tıb 36

 

 

 

 

908. İbni Abbas radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“ Kim, henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de onun başucunda yedi kere; “ büyük

arşın sahibi yüce Allah’dan seni iyi etmesini dilerim” diye dua ederse, Allah o hastayı iyi eder. ”

 

Ebû Dâvûd, Cenâiz 8; Tirmizî, Tıb 32

 

 

 

 

909. İbni Abbâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem, hasta bir bedevîyi ziyaret etti. Her hastayı ziyaret ettiğinde yaptığı gibi ona da, “Geçmiş olsun,

hastalığın günahlarına keffâret olur inşallah” buyurdu.

 

Buhârî, Tevhîd 31, Menâkıb 25, Merdâ 10, 14

 

 

 

 

910. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Cebrâil aleyhisselâm,
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek:
– Ey Muhammed, hasta mısın? diye sordu. Hz. Peygamber de:
– Evet, dedi. Cebrâil aleyhisselâm:
– Allah’ın ismiyle seni rahatsız eden her şeyden sana okurum. Her nefsin veya hasetçi her gözün

şerrinden Allah sana şifâ versin. Allah’ın adıyla sana okurum” diye dua etti.

 

Müslim, Selâm 40

 

 

 

 

911. Ebû Said el–Hudrî ve Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, bunlar
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğuna şahit oldular:
–”Kim, Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah büyüktür”, derse; Allah onu doğrulayarak: – “Benden
başka ilah yoktur, ben büyüğüm” buyurur. Kul:
– “Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir, ortağı yoktur”, dediğinde, Allah Teâlâ, (o kulunu tasdik
ederek) – “Benden başka ilah yoktur, ben tekim, eşim–ortağım yoktur” buyurur. Kul:
– “Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk de O’nun, hamd de O’nundur”, dediğinde Allah Teâlâ:
– “Benden başka ilah yoktur, hamd de benimdir, mülk de benimdir” buyurur. Kul:
– “Allah’tan başka ilah yoktur, güç kudret yalnız Allah’ındır”, dediği zaman Allah Teâlâ;
– “Benden başka ilah yoktur, kuvvet ve kudret ancak benimdir, benimledir” buyurur.
Bu açıklamalardan sonra Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem sözüne devam ederek; “Bu

duaları bir kimse hastalığında söyler de sonra ölürse, cehennem ateşi ona dokunmaz” buyurdu.

 

Tirmizî, Daavât 36

 

 

 


912.
 İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Ali İbni Ebû Tâlib
radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefat ettiği hastalığı zamanında yanından
çıktı. Sahâbîler:
Ey Ebü’l–Hasan! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nasıl oldu, geceyi nasıl geçirdi ? dediler. O
da:

– Allah’a hamdolsun, hastalığı atlattı! dedi.

 

Buhârî, Megâzî 83, İsti’zân 29.

 

 

 

 

913. Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in bana yaslanarak:

–”Allahım, beni bağışla, bana merhamet et ve beni refîk–i a‘laya ilet!” diye dua ettiğini duydum.

 

Buhârî, Merdâ 19, Fezâilüs–sahâbe 5, Megâzî 83, 84, Rikâk 42, Daavât 28; Müslim, Selâm 46, Fezâilu’s–sahâbe 85, 87. Ayrıca bk. Tirmizî,

Daavât 76; İbni Mâce, Cenâiz 64.

 

 

 

 

914. Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i, ölüm döşeğinde, yanıbaşındaki su kabına elini daldırıp
yüzüne sürerken gördüm. O, böyle yapıyor sonra da “Allah’ım ölümün şiddet ve sıkıntılarına karşı

bana yardım et” diye dua ediyordu.

 

Tirmizî, Cenâiz 7. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 64

 

 

 

 

915. İmrân İbni Husayn radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Cüheyne kabilesinden
bir kadın, zina sonucu gebe kalmış olduğu halde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:
– Ey Allah’ın Resûlü! Had cezasını gerektiren bir suç işledim. Cezamı ver! dedi.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının velisini çağırtıp getirtti ve ona:
–”Bu kadına iyi bak. Çocuğunu doğurunca bana getir!” buyurdu.
Adam, aldığı talimatın gereğini yaptı ve kadını doğumdan sonra getirdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının üzerine elbisesinin iyice bağlanmasını söyledi, sıkı sıkı
bağladılar. Sonra Hz. Peygamber’in emri üzerine taşlanarak öldürüldü. Sonra da Resûl–i Ekrem

kadının cenâze namazını kıldı.

 

Müslim, Hudûd 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 24; Tirmizî, Hudûd 9; Nesâî, Cenâiz 64

 

 

 

 

916. İbni Mes‘ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Bir keresinde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdim, kendisi sıtmaya yakalanmıştı, elimi
vücuduna dokundurdum ve:
– Gerçekten şiddetli bir sıtma nöbetine tutulmuşsunuz, dedim.

–”Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar ıstırap çekiyorum” buyurdu.

 

Buhârî, Merdâ 3, 13, 16; Müslim, Birr 45

 

 

 

 

917. Sa’d ibni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Yakalandığım şiddetli bir hastalık dolayısıyla Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ziyaretime geldi.
Ona:
– “Gördüğün gibi çok rahatsızım. Ben zengin bir adamım. Bir tek kızımdan başka mirasçım da yok. . .

” dedim.

 

[Râvi, hadisin tamamını nakletmiştir. ]

Buhârî, Cenâiz 36, Vasâyâ 2, Merdâ 16, Daavât 43, Ferâiz 6; Müslim, Vasâyâ 5. Ayr. bk. Ebû Dâvûd, Ferâiz 3; Tirmizî, Vasâyâ 1; Nesâî,

Vasâyâ 3; İbni Mâce, Vasâyâ 5

 

 

 

 

918. Kâsım İbni Muhammed’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Âişe radıyallahu anhâ,
bir keresinde şiddetli baş ağrısına tutulduğundan dolayı, “vay başım, ölüyorum” dedi. Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem:
–”Asıl ben, ‘vay başım’ demeliyim” buyurdu.

(Râvi hadisin tamamını nakletti)

 

Buhârî, Merdâ 16

 

 

 

 

919. Mu’âz radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Kimin son sözü, “Allah’tan başka ilah yoktur” (Lâ ilâhe illallah) cümlesi olursa, o kişi cennete

girer. ”

 

Ebû Dâvûd, Cenâiz 20; Hâkim, el–Müstedrek, I, 351

 

 

 

 

920. Ebû Sa’îd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ölmek üzere olanlarınıza Lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz! ”

 

Müslim, Cenâiz 1, 2. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 16; Tirmizî, Cenâiz 7; Nesâî, Cenâiz 4; İbni Mâce, Cenâiz 3

 

 

 

 

921. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, (vefat etmiş olan) Ebû Seleme’nin yanına girdi. Gözleri açık
kalmıştı, onları kapattı. Sonra şöyle buyurdu:
“Ruh çıkınca gözler onu izler. ”
Tam bu sırada Ebû Seleme’nin aile fertlerinden bazıları bağıra–çağıra ağlamaya başladılar. Bunun
üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;
“Kendinize hayırdan başka bir şeyle dua etmeyin. Çünkü melekler dualarınıza âmin derler”
buyurdu. Sonra şöyle dua etti:
“Allah’ım! Ebû Seleme’yi bağışla. Derecesini hidâyete ermişler seviyesine yükselt! Geride
bıraktıkları için de sen ona vekil ol! Ey âlemlerin Rabbı! Bizi de onu da bağışla!. Kabrini

genişlet ve nurla doldur!”

 

Müslim, Cenâiz 7

 

 

 


922. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“– Hasta veya ölünün başında bulunduğunuz zaman güzel sözler söyleyiniz. Zira melekler sizin
dualarınıza âmin derler”.
Ümmü Seleme dedi ki, Ebû Seleme vefat edince Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve:
– Ey Allahın Resûlü! Ebû Seleme öldü, dedim. Bana şöyle buyurdu:
“Allahım, beni ve onu bağışla! Ve bana ondan daha iyi birini nasip et!” diye Allah’a yalvar. ”
Hz. Peygamber’in dediği gibi yaptım. Neticede Allah Teâlâ bana Ebû Seleme’den daha hayırlı olan
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i eş olarak verdi.

 

Müslim, Cenâiz 6. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 15; Tirmizî, Cenâiz 7; Nesâî, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 4

 

 

 

 

923. Yine Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim:
“Herhangi bir kul sıkıntıya düşer de “Biz Allah’dan geldik, Allah’a döneceğiz. Allahım, başıma
gelen musibetin ecrini ver ve bana bundan daha hayırlısını lutfet” diye dua ederse, Allah Teâlâ
onu uğradığı sıkıntıdan dolayı mükâfatlandırır ve ona kaybettiğinden daha hayırlısını verir. ”
Ümmü Seleme dedi ki, Ebû Seleme öldüğünde ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in öğrettiği
gibi dua ettim. Allah da bana Ebû Seleme’den daha hayırlısını, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i

verdi.

 

Müslim, Cenâiz 4

 

 

 

 

926. Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah’ın kızlarından biri (Zeynep), Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e adam göndererek,
çocuğunun (veya oğlunun) ölmek üzere olduğunu haber verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
haber getiren kimseye:
–”Ona dön ve şunu bildir ki, alan da veren de Allah’tır. Onun katında her şeyin belli bir eceli
vardır. Sabretsin ve ecrini Allah’tan beklesin” buyurdu.

Râvi hadisin tamamını nakletti.

 

Buhârî, Cenâiz 33, Müslim, Cenâiz, 9, 11. Ayrıca bk. Buhârî, Eymân 9, Merdâ 9, Tevhîd 25; Ebû Dâvûd, Cenâiz 24, Edeb 58; Nesâî, Cenâiz

22; İbni Mâce, Cenâiz 53

 

 

 

 

927. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem, yanında Abdurrahman İbni Avf, Sa’d İbni Ebû Vakkâs ve Abdullah İbni Mes’ûd Allah
onlardan razı olsun bulunduğu halde Sa’d İbni Ubâde’yi ziyaret etti. Durumunu görünce Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ağladı. Onun ağladığını gören sahâbîler de ağlamaya başladılar. Bunun
üzerine Hz. Peygamber:
– “Bilmez misiniz, gerçekten Allah, gözyaşı ve kalbin elemi sebebiyle kişiye azap etmez. Fakat –

dilini işâret ederek– bunun yüzünden azap eder veya bağışlar” buyurdu.

 

Buhârî, Cenâiz 44, Talak 24; Müslim, Cenâiz 12

 

 

 

 

928. Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e, ölmek üzere olan kızının oğlunu verdikleri zaman, Peygamber’in gözleri
doldu. Bunun üzerine Sa’d İbni Ubâde:
– Ey Allahın Resûlü! Bu ne haldir? dedi. Hz. Peygamber de:
– “Bu, Allah’ın, kullarının kalbine koyduğu acıma duygusu, rahmettir. Allah, acımasını bilen

kullarına merhamet eder” buyurdu.

 

Buhârî, Cenâiz 33, Müslim, Cenâiz, 9, 11. Ayrıca bk. Buhârî, Eymân 9, Merdâ 9, Tevhîd 25; Ebû Dâvûd, Cenâiz 24, Edeb 58; Nesâî, Cenâiz

22; İbni Mâce, Cenâiz 53

 

 

 

 

929. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem, ruhunu teslim etmek üzere olan oğlu İbrahim’in yanına girince gözlerinden yaşlar boşanmaya
başladı. Bunun üzerine Abdurrahman İbni Avf:
– Ey Allah’ın Resûlü! Siz de mi ağlıyorsunuz?” diye sordu. Hz. Peygamber ona:
– “Ey İbni Avf! Bu gördüğün gözyaşları rahmet ve şefkat eseridir” cevabını verdi. Sonra şunları
ilave etti:
–”Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Biz ancak Rabbimiz’in razı olacağı sözleri söyleriz. Ey İbrahim!

Seni kaybetmekten dolayı gerçekten üzgünüz. ”

 

Buhârî, Cenâiz 43; Müslim, Fedâil 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 53

 

 

 


930. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in âzad ettiği kölesi Ebû Râfi’ Eslem
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ölüyü yıkayıp da onda gördüğü hoş olmayan halleri gizleyen kimseyi Allah Teâlâ kırk kere

bağışlar. ”

 

Hâkim, Müstedrek, I, 362. Ayrıca bk. Beyhakî, es–Sünenü’l–kübrâ, III, 395

 

 

 

 

931. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim bir cenazede, cenaze namazı kılınıncaya kadar bulunursa, bir kîrat, gömülünceye kadar
kalırsa, iki kîrat sevap alır”.
– İki kîrat ne kadardır? diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

– “İki büyük dağ kadar!” cevabını verdi.

 

Buhârî, Cenâiz 59; Müslim, Cenâiz 52, 53. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 79; İbni Mâce, Cenâiz 34

 

 

 

 

932. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim, sevâbına inanarak, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek bir müslüman cenazesi ile
birlikte gider ve namazı kılınıp gömülünceye kadar beklerse, her biri Uhud dağı kadar olan iki
kîrât sevapla döner. Kim de cenaze namazını kılar, defnolunmadan önce ayrılırsa bir kîrât

sevapla döner. ”

 

Buhârî, İmân 35. Ayrıca bk. Müslim, Cenâiz 56; İbni Mâce, Cenâiz 79

 

 

 

 

933. Ümmü Atıyye radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Biz hanımlar cenazeye iştirak etmekten men edildik. Fakat cenâze teşyii bize kesin olarak haram

kılınmadı.

 

Buhârî, Cenâiz 29, İ’tisam 27; Müslim, Cenâiz 34–35. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 40; İbni Mâce, Cenâiz 50

 

 

 

 

934. Âişe radıyalallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Herhangi bir ölüye, sayıları yüzü bulan bir cemaat namaz kılar ve hepsi de ona şefaatçi olursa,

onların bu duaları kabul olunur. ”

 

Müslim, Cenâiz 58. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 40; Nesâî, Cenâiz 78

 

 

 

 

935. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:
“Bir müslüman ölür de cenaze namazını Allah’a şirk koşmamış kırk kişi kılarsa, Allah onların

cenaze hakkındaki dualarını kabul eder. ”

 

Müslim, Cenâiz 59. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 41; İbni Mâce, Cenâiz 19

 

 

 

 

936. Mersed İbni Abdullah el–Yezenî’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Mâlik İbni Hübeyre radıyallahu anh, cenaze namazı kılacağı zaman cemaatı az bulursa, onları üç saf
hâlinde dizer sonra da şöyle derdi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Üç saf cemaatin cenaze namazını kıldığı kişi, cenneti

hakeder” buyurdu.

 

Ebû Dâvûd, Cenâiz 39; Tirmizî, Cenâiz 40

 

 


937. Ebû Abdurrahman Avf İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle
demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir cenaze namazı kıldı. Onun şöyle dua ettiğini duydum ve
ezberledim:
“Allahım! Onu bağışla, ona rahmet et, onu azap ve sıkıntılardan koru. Kusurlarını affet.
Cennetten nasibini ihsan et, gireceği yeri(kabrini) genişlet! Onu su ile, karla ve buzla yıka.
Beyaz giysileri kirden (ve pisten) temizler gibi onu günahlarından arındır. Kendi evinden daha
güzel bir ev, ailesinden daha hayırlı bir aile, eşinden daha hayırlı bir eş ver. Onu cennete koy,
kabir ve cehennem azabından koru. ”

İbni Avf diyor ki, bu güzel duaları duyunca “keşke ölen ben olsaydım” diye içimden geçirdim.

 

Müslim, Cenâiz 85. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 38 ; İbni Mâce, Cenâiz 23

 

 

 

 

938. Ebû Hüreyre, Ebû Katâde ve Ebû İbrahim el–Eşhelî’nin sahâbî olan babasından
radıyallahu anhüm rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir cenaze namazı kıldı ve
şöyle dua etti:
“Allahım! Dirilerimizi ve ölülerimizi, küçüklerimizi ve büyüklerimizi, erkeklerimizi ve
kadınlarımızı, burada bulunanlarımızı ve bulunmayanlarımızı bağışla! Allahım! Bizden hayatta
bırakacaklarını İslâm üzre yaşat. Öldüreceklerini iman ile öldür. Bizi bu cenazede bulunmanın

sevabından mahrum etme ve ondan sonra bizi fitneye düşürme!”

 

Tirmizî, Cenâiz 38 (Eşhelî ve Ebû Hüreyre’den); Ebû Dâvûd, Cenâiz 56 (Ebû Hüreyre ve Ebû Katâde’den). Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 77;

İbni Mâce, Cenâiz 23

 

 

 

 

939. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, “Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem’i şöyle buyururken dinledim” demiştir:

“Cenaze namazı kıldığınız zaman, ölen kimseye ihlâsla dua ediniz!”

 

Ebû Dâvûd, Cenâiz 56

 

 

 

 

940. Yine Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem cenaze
namazında şöyle dua etmiştir:
“Allahım! Bu cenazenin Rabbi sensin, onu sen yarattın, İslâm’a sen hidâyet ettin. Şimdi onun
ruhunu da sen aldın. Onun gizlisini–açığını en iyi sen bilirsin. Biz senin huzuruna, ona şefaatçi

olarak geldik, onu bağışla!”

 

Ebû Dâvûd, Cenâiz 56

 

 

 

 

941. Vâsile İbnü’l–Eska‘ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bize müslümanlardan birinin cenaze namazını kıldırmıştı. Onun
şöyle dua ettiğini duydum:
“Allahım! Falan oğlu falan sana emanettir ve senin güvencene sahiptir. Artık onu kabir
fitnesinden ve cehennem azabından koru. Sen sözünde duran ve hamde lâyık olansın. Allahım!

Onu bağışla ve ona rahmet et. Şüphesiz bağışlayan ve merhamet eden sensin. . ”

 

Ebû Dâvûd, Cenâiz 56; İbni Mâce, Cenâiz 23

 

 

 

 

942. Abdullah İbni Ebû Evfâ radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre o, kızının
cenaze namazında dört defa tekbir aldı. Dördüncü tekbirden sonra, iki tekbir arasında durduğu kadar
durup kızının bağışlanmasını diledi ve ona dua etti. Sonra da “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
böyle yapardı” dedi.
Bir başka rivayette şu ifadeler yer almaktadır: “Dört tekbir aldıktan sonra o kadar bekledi ki, biz onun
beşinci defa tekbir alacağını sandık. Sonra sağına ve soluna selâm verdi. Namazdan sonra; “Bu
yaptığın nedir?” dedik. O da bize, “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığını gördüğüm şeye
bir ilave yapmış değilim, ” ya da “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle yapardı” diye cevap

verdi.

 

Hâkim, el–Müstedrek, I, 360 (Hâkim, “hadis sahihtir” der). Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 24

 

 

 


943. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“ Cenâzeyi süratli taşıyın. Eğer o iyi bir kişi ise, bu onun için bir hayırdır; onu bir an evvel
kabirdeki hayır ve sevabına kavuşturmuş olursunuz. Yok eğer iyi bir kişi değilse, bu da bir

şerdir; onu çabucak omuzlarınızdan atmış olursunuz. ”

 

Buhârî, Cenâiz 51; Müslim, Cenâiz 50, 51. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 46; Tirmizî, Cenâiz 30; İbni Mâce, Cenâiz 15

 

 

 

 

944. Ebû Sa’îd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururdu:
“Ölü tabuta konup da erkekler onu omuzlarına aldıkları zaman, eğer o iyi bir kişi ise; “beni bir
an önce yerime ulaştırınız!” der; eğer iyi biri değilse, “eyvah, beni bu tabut ile nereye
götürüyorsunuz?” diye feryat eder. Ölünün bu seslenişini insanlardan başka her yaratık işitir.

Şayet insan bu sözleri işitecek olsaydı, düşüp bayılırdı. ”

 

Buhârî, Cenâiz 50, 52, 90. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 44

 

 

 

 

945. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:

“Mü’minin ruhu, ödeninceye kadar borcuna bağlı kalır”

 

Tirmizî, Cenâiz 74. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sadakât 12

 

 

 

 

946. Husayn İbni Vahvah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Talha İbni’l–Berâ
İbni’l–Âzib radıyallahu anhümâ hastalanmıştı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyarete
geldi. (Çıkarken) şöyle buyurdu:
“Talha’ya ölümün yaklaştığını görüyorum. Ölecek olursa bana haber verin; techiz ve tekfini
işinde elinizi çabuk tutun. Çünkü bir müslümanın cesedini ailesi yanında bekletmek uygun

değildir. ”

 

Ebû Dâvûd, Cenâiz 34

 

 

 

 

947. Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Bakîü’l–ğarkad Kabristanı’nda bir cenazenin defni için bulunuyorduk. Derken Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem elinde baston olduğu halde yanımıza geldi, oturdu. Biz de çevresine oturduk. Başını
eğdi ve bastonuyla yere birşeyler çizmeye başladı. Sonra da şöyle buyurdu:
– “İçinizde, cennet veya cehennemdeki yeri önceden bilinmeyen kimse yoktur. ” Orada
bulunanlar:
– Ey Allahın Resûlü! Biz akıbetimizi ezeldeki o yazıya havale edip ameli bırakalım mı? dediler. Hz.
Peygamber:
“– (Hayır) siz görevinizi yapmaya bakın. Herkes niçin yaratıldı ise onu kolayca elde eder”
buyurdu.

Râvi hadisin bundan sonraki kısmını da rivayet etti.

 

Buhârî, Cenâiz 83, Tefsîru sûre( 92 )3, 4, 5, 7, Kader 4, Tevhîd 54; Müslim, Kader 6–8. Ayrıca bk. Tirmizî, Kader 3; İbni Mâce, Mukaddime

10

 

 

 

 

948. Ebû Abdullah veya Ebû Leylâ künyeleriyle de bilinen Ebû Amr Osman İbni Affân
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir ölü defnedildikten sonra kabri başında durdu ve şöyle
buyurdu:
“ Kardeşinizin bağışlanmasını isteyiniz ve Allah’tan ona başarılar dileyiniz. Çünkü o şu anda

sorgulanmaktadır”.

 

Ebû Dâvûd, Cenâiz 69

 

 

 

 

949. Amr İbni’l–Âs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
“Beni kabrime defnettiğiniz zaman, bir deve kesip etini parçalayacak kadar mezarımın başında
bekleyin ki, sizin varlığınızla yeni hayatıma alışma imkânı bulayım ve Rabbimin elçilerine vereceğim

cevapları hazırlayayım. ”

 

Müslim, îmân 192

 

 

 

 

950. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem’e bir adam;
– Annem ansızın öldü. Öyle sanıyorum ki, şayet konuşabilseydi, sadaka verilmesini vasiyyet ederdi.
Şimdi ben onun adına sadaka versem, sevabı ona ulaşır mı? diye sordu. Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem de:

– “Evet” buyurdu.

 

Buhârî, Cenâiz 95, Vasâyâ 19; Müslim, Zekât 51. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 15; Nesâî, Vasâyâ 7; İbni Mâce, Vasâyâ 8

 

 

 

 

951. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsan ölünce, şu üçü dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka–i câriye, kendisinden

istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlat. ”

 

Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8

 

 

 

 

951. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsan ölünce, üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka–i câriye, kendisinden

istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlât. ”

 

Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8

 

 

 

 

952. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Peygamber aleyhisselâm ile bazı sahâbîler birlikte bulunurlarken onların yanından bir cenaze geçti.
Ashâptan bazıları o cenazeyi hayırla andı. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Kesinleşti” buyurdu.
Sonra bir cenaze daha geçti. Orada bulunanlar onu da kötülükle andılar. Resûl–i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem yine:
– “Kesinleşti” buyurdu.
Bunun üzerine Ömer İbnu’l–Hattâb:
– Ne kesinleşti Ya Resûlallah? diye sordu. Peygamber aleyhisselâm da şöyle buyurdu:
– “Şu önce geçen cenazeyi hayırla andınız; bu sebeple onun cennete girmesi kesinleşti. Bu
berikini kötülükle andınız; onun da cehenneme girmesi kesinleşti. Çünkü siz (mü’minler),

yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz. ”

 

Buhârî, Cenâiz 86, Şehâdât 6; Müslim, Cenâiz 60. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 76; Tirmizî, Cenâiz 63; Nesâî, Cenâiz 50; İbni Mâce,

Cenâiz 20, Zühd 25

 

 

 

 

953. Ebü’l–Esved’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Medine’ye gelmiş Hz. Ömer’in
yanında oturuyordum. Yanımızdan bir tabut geçti. İçindeki hayırla anıldı. Bunun üzerine Ömer;
“kesinleşti” dedi. Sonra bir başka tabut daha geçti, onun içindeki de hayırla anıldı. Ömer yine
“kesinleşti” dedi. Daha sonra üçüncü bir tabut geçti, onun içindeki kötülükle anıldı. Ömer yine;
“kesinleşti” dedi.
Bu defa ben kendisine:
– Ne kesinleşti, ey mü’minlerin emiri? dedim. Ömer şöyle cevap verdi:
– Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu gibi söyledim. O:
– “Herhangi bir müslüman hakkında dört kimse hayırla şahitlik ederse, Allah onu cennetine
kor” buyurmuştu. Biz kendisine:
– Peki üç kişi şehâdet ederse? dedik.
– “Üç kişi şehâdet ederse de aynıdır” buyurdu. Biz;
– Ya iki kişi şâhitlik ederse? dedik.
– “İki kişi de şahitlik etse yine aynıdır” buyurdu.

Artık bir kişinin şahitliğini de sormadık.

 

Buhârî, Cenâiz 86; Şehâdât 6. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 50

 

 

 

 

954. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“Henüz ergenlik çağına ulaşmamış üç çocuğu ölen her müslümanı Allah, çocuklara olan rahmet

ve şefkati sebebiyle cennete koyar. ”

 

Buhârî, Cenâiz 6, 91; Müslim, Birr 153. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 64; Nesâî, Cenâiz 25; İbni Mâce, Cenâiz 57

 

 

 

 

955. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Herhangi bir müslümanın (ergenlik çağına ermemiş) üç çocuğu ölürse, o kimseye cehennem ateşi

ancak Allah’ın yemini yerine gelecek kadar kısa bir süre dokunur. ”

 

Buharî, Cenâiz 6, Eymân 9; Müslim, Birr 150. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 64; Nesâî, Cenâiz 25; İbni Mâce, Cenâiz 57

 

 

 

 

956. Ebû Sâid el–Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kadın Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:
– Ey Allah’ın Resûlü! Senin sözlerinden hep erkekler yararlanıyor. Biz kadınlara da bir gün ayır, o
gün toplanalım, Allah’ın sana öğrettiklerinden bize de öğret!” dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem:
– “Peki şu gün şurada toplanınız!” buyurdu.
Kadınlar toplandılar. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de gidip Allah’ın kendisine öğrettiklerinden
onlara öğretti. Sonra onlara:
– “Sizden (henüz ergenlik çağına gelmemiş) üç çocuğunu âhirete gönderen her kadın için bu
çocuklar cehenneme karşı mutlaka siper olur” buyurdu.
İçlerinden bir kadın:
– “Bu durum iki çocuk gönderenler için de geçerli midir?” dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem :

– “Evet, iki çocuk gönderen için de durum aynıdır” cevabını verdi.

 

Buhârî, İlim 36, Cenâiz 6, 91; İ’tisam 9; Müslim, Birr 152. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 13

 

 

 

 

957. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem, Semûd kavminin ülkesi Hicr denilen yere varınca ashâbına şöyle hitâp etti:
– “Azâba uğratılmış olan şu milletin yurduna ancak ağlayarak girin. Ağlayamıyorsanız

girmeyin ki, onların başına gelen sizin de başınıza gelmesin. ”

 

Buhârî, Salât 53, Enbiya 17, Tefsîru sûre (15), 2, Meğâzî 80; Müslim, Zühd 38–39

 

Başka bir rivayette Hicr’e vardığı zaman Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu
bildirilmektedir:
– “Kendilerine zulmedenlerin yurduna ağlayarak girin. Yoksa onların başına gelenler sizin de
başınıza gelebilir. ”

Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başını örttü; o vadiyi geçinceye kadar süratle yürüdü.

 

Buhârî, Enbiyâ 17, Tefsîru sûre (15), 2; Müslim, Zühd 39

209