''Artık o mescidlere gidip gelen kalmamıştır!''
09/12/2024 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Ümmetimin fesâda
uğradığı zamanda, bir sünnetimi öğretene yüz şehîd sevâbı verilir
Muammer Mezûrî
hazretleri büyük âlim ve velîlerdendir. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin
talebelerinin önde gelenlerindendi. İsmi Yahyâ’dır. 1736 (H. 1146)’da doğdu.
Bağdat’ta, meşhur âlimlerden din ve âlet ilimlerini öğrendi. Bilhassa fıkıh
bilgilerinde çok ilerledi. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, Hindistan’dan Abdullah-ı
Dehlevî hazretlerinden aldığı feyzlerle Irak’a dönünce onun ilimdeki
üstünlüğünü, tasavvufdaki derecesini anlayıp, teslim oldu. 1834 (H.1250) de
Bağdat’ta vefât etti.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî
hazretleri, yüksek halîfesi Yahyâ Mezûrî ile mektuplaşırlar, ona nasîhatlerde
bulunurlardı. Bu mektuplarından birinde buyurdular ki:
“Her türlü hamd,
sonsuz nîmetler sâhibi olan Allahü teâlâya mahsustur. Peygamberlerinin en
yücesi olan ve hiçbirinin uğramadığı eziyetlere uğrayan, hazret-i Muhammed’e ve
O’nun yüce Âl, Eshâb, Ezvâc-ı tâhire ve Ahbâbına salât ve selâm olsun. Muhterem
efendim, senedim ve dayanağım, Allahü teâlânın yolunu neşreden derin âlim Molla
Yahyâ’nın ihsân ederek gönderdiği mektup ile şereflendik. Cenâb-ı Hak,
karşılığında bereketli sevâblar ihsân eylesin. Mektubunuzu okuduk, tam bir
ihlâs ve hasretle yazıldığını, mübârek hâl ve güzel ahlâkınızı yansıttığını
gördük. Berâberinde, mâlum şeyhin mektubu da geldi. Kerîm ve raûf olan Rabbimiz
teâlâ hazretleri ona hüsn-i hâtime ihsân eylesin! Bu vesîle ile sizlere asıl
vasiyetimi bildiriyorum: Uzun zamandır bu diyârda unutulmuş gibi olan tarîkat-i
aliyye’yi öğretmekte ve yaymakta tâkatiniz miktârınca çalışınız. Müslümanların
bu yola girmeleri ve uymaları için, anlayacakları delîller ile onları
aydınlatıp teşvik ediniz. Şurası kesin olarak anlaşılmıştır ki, büyüklerimizin
gönlünde yer tutabilmeleri, mübârek İslâm bilgilerini yâni Ehl-i sünnet
îtikâdını ve fıkıh, ilmihâl bilgilerini yaymaları ve bu yolda çalışanlara
destek olmaları mikdârıncadır...
İşittiğimize göre
vaktiyle İmâdiye şehrinin çoğu köylerinde cemâat ile namaz kılınmak ve zikr-i
ilâhî yapılmakla mâmûr mescidler varmış. Fakat acabâ şimdi vaziyet nedir? Belki
bu mâmûrluk kalkmış, câmiler garîb kalmıştır. Artık bu mescidlere gidip gelen
kalmamıştır! Bizleri seven Ziver Paşaya bizim adımıza, câmileri bu garîblikten
kurtarmaya çalışmasını söylerseniz, pek büyük bir ecre, sevâba kavuşursunuz.
Nitekim, Ebû Hüreyre’nin bildirdiği hadîs-i şerîfte; (Ümmetimin fesâda
uğradığı zamanda, bir sünnetimi öğretene yüz şehîd sevâbı verilir) buyurulmuştur.''