Azimet veya ruhsatla amel etmek
17/03/2019 Pazar Köşe yazarı O.Ü
Dört mezhebin her birinde, bir işin yapılması için, bir
kolay yol, bir de güç yol vardır.
Sual: Bir Müslüman, kendi mezhebinde güç olan bir emri,
ibadeti, başka bir mezhebi taklit ederek yapabilir mi?
Cevap: Bir ibadeti, bir işi yapmak için, dört
mezhepten birini taklit etmeye niyet etmek, o mezhebe uyarak yapmak lazımdır.
Dört mezhebin her birinde, bir işin yapılması için, bir kolay yol, bir de güç
yol vardır. Birinci yola Ruhsat, ikincisine Azimet yolu
denir. Kuvvetli, hâli elverişli olanın, azimet ile amel etmesi efdaldir. Güç
olan işi yapmak, nefse daha ağır gelir. Nefsi daha çok ezer, zayıflatır.
İbadetler, nefsi zayıflatmak, kırmak için emrolundu. Çünkü nefis, insanın da,
Allahın da düşmanıdır. Onu zayıflatarak azmasını önlemek lazımdır. Fakat,
büsbütün öldürülmez, çünkü, bedenin hizmetçisidir. Zayıf, hasta, sıkışık hâlde
olan kimsenin, ibadetlerinde, işlerinde azimet yolunu terk etmesi, ruhsat yolu
ile yapması lazımdır. Kendi mezhebinin ruhsat yolu ile yapması da güç olursa,
diğer üç mezhepten birini taklit ederek yapması caiz olur.
***
Sual: Din adı altında her türlü günahı işleyenlerin ve
insanları kendileri gibi olamaya çağıranların bu kötülüklerini söylemek, onlar
hakkında kötü düşünmek mi olur?
Cevap: Kalbimiz temizdir diyerek haramları,
çirkin ve kötü şeyleri yapanları, iyi niyetle yapılan her şey hayır ve ibadet
olur diyenleri, açıkça günah işleyenleri ve Müslümanları aldatarak kendilerine
adam, taraftar toplayanları sevmemek, bunlara uymamak lazımdır. Bunların fasık
olduklarını söylemek, sû-i zan olmaz.
***
Sual: Âyet-i kerime ile hadîs-i kudsi arasında ne fark
vardır?
Cevap: Allahü teâlânın, emir ve yasaklarını,
Peygamberlerine bildirmesine Vahiy denir. Vahiy, iki türlüdür:
Cebrâîl aleyhisselam, Allahü teâlâdan aldığı haberleri getirerek Peygambere
okur, buna, Vahy-i metlû denir. Bu vahyin kelimeleri de,
manaları da Allahtan gelmiştir. Kur’ân-ı kerimdeki âyetler, vahy-i metlûdür.
Vahyin ikinci kısmı, Vahy-i gayr-i metlûdür. Bu vahiy, Allahü teâlâ
tarafından Peygamberin kalbine bildirilir. Peygamber aleyhisselam, bu vahyi,
kendi bulduğu kelimelerle yanındakilere söyler. Bu sözlere, Hadîs-i
kudsi denir. Hadîs-i kudsinin kelimeleri, Peygamberdendir. Peygamberin
aleyhisselam kelimeleri de, manaları da kendinden olan sözlerine, Hadîs-i
şerif denir.