"Yardım edebilir miyim?"
24/10/2020 Cumartesi Köşe yazarı A.U
Evliyânın büyüklerinden Ârif-i Rîvegerî hazretleri,
medresede talebe iken, Abdülhâlık-ı Goncdüvânî hazretlerini
tanıyordu.
Ama büyüklüğünü bilmiyordu.
Bir gün, bu büyük zât çarşıya çıktı.
Öteberi almış, evine dönüyordu.
O esnâda genç Ârif Onu gördü. Yanına edeple yaklaşıp;
“Efendim lütfen izin verin. Size yardım edeyim” dedi.
O da, bu isteğini kabul etti.
Ve elinde olanları ona verdi.
Eve gelince buyurdu ki: “Sağol evlât, bir saat sonra
gel. Birlikte oturup, yemek yiyelim.”
“Peki efendim” deyip, ayrıldı.
Bir saat sonra geldi tekrar.
Yemek yiyip sohbet ettiler.
Genç Ârif, sohbetten öyle tad aldı ki.
O günden sonra medreseye gitmedi.
Çünkü aradığını bulmuştu.
Ama medrese hocaları ona kızıyordu.
Hattâ bir tânesi baskı yapıyordu.
Kendisine ağır sözler söylüyordu.
Bir gün de, onu yolda gördü.
Ve hiddetle dedi ki:
“Çabuk mektebine dön!”
Ama kendisi, bir günah işlemişti.
Üstelik de tövbe de etmemişti.
Genç Ârif, bu hocaya dedi ki:
“Siz benimle uğraşacağınıza, dünkü günâhınıza tövbe edin!”
O bunu işitince şaşırdı!
Bir şey diyemedi. Utandı, mahcup oldu!
İyi de, o bunu nereden biliyordu!
Düşündü, taşındı, araştırdı.
Bu kerâmetin, nereden geldiğini anladı.
Ve koştu o büyük velînin huzûruna.
Yanında tövbe etti ve talebesi olmakla şereflendi...