"El helâl kârda, gönül ise hakîkî yârdadır..."
25/11/2024 Pazartesi Köşe yazarı V.T
"Söz söylemek,
dilin gönülle, gönlün de Hak ile olduğu zaman makbûldür..."
Üryânî
Mehmed Dede Rumeli velîlerinin büyüklerindendir. Şimdi Romanya’da bulunan
Yergöğü kasabasında doğdu. Küçük yaşta ilim tahsîli ile meşgûl olan Üryânî
Dede, çeşitli dallarda ilim sâhibi olduktan sonra, aşk-ı ilâhî'nin cezbesine
kapılıp kendinden geçti. Dizkapağı ile göbeği arası hâriç, diğer taraflarına
bir şey giymez oldu. O şekilde etrafta dolaşmaya başladı. Mısır'a kadar gitti.
Kâhire’de Gülşenî dergâhına vardı. O sırada İbrâhim Gülşenî hazretleri vefât
etmiş, oğlu Emîr Ahmed Hayâlî yerine kalmıştı. Emîr Ahmed Hayâlî, Üryânî
Dede'yi görünce; "Hüner, insan olmaktır, hayvan gibi ot otlamak
değildir" deyip, nasîhatte bulundu. O da orada kalıp, Hayâlî'nin feyiz ve
himmetinden istifâde etti. Zâhir ve bâtın ilimlerinde kemâle geldi. Ahlâkı güzelleşti.
İbâdet ve hâlleri düzeldi. İcazet verilerek memleketine geri gönderildi.
Yergöğü'nde ikâmet edip, İbrâhim Gülşenî hazretlerinin mesnevî tarzında
yazdığı Mânevî adlı eserini okuyup açıkladı. İnsanlara
nasîhatlerde bulundu. 1590 (H.999) senesinde Yergöğü'nde vefât etti...
Osmanlı
şairlerinden Taşlıcalı Yahyâ Bey, Gülşen-i Envâr adlı manzûm
eserinde, hocası Üryânî Dede için şöyle anlatır:
Mehmed
Dede, bizim vilâyetimizi şereflendirmişti. Yolda giderken karşılaştık. Elini
göğsüme koydu. Beş parmağını kalbimin üstüne âdeta resmetti. Bir gece önce
rüyâmda beş Arabca beyit söylemiştim. Fakat hatırlayamıyordum. Mehmed Dede'nin
elini göğsüme koymasıyla birlikte beyitleri hatırladım. Ondan aldığım bu feyiz
ve bereketle, daha birçok şiirler yazdım...
Üryânî
Mehmed Dede bir sohbeti sırasında buyurdu ki:
İlim
iki çeşittir: Biri verâset ilmi, biri de ledün ilmidir. Verâset ilmi çalışarak
elde edilir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Kim
bildikleriyle amel ederse, Allahü teâlâ ona bilmediklerini öğretir" buyurdu.
İlm-i ledün ise, Allahü teâlânın ihsânıdır. Çalışmadan elde edilir. İlâhî bir
mevhibedir. Kullarından dilediğine verir...
Tasavvuf
bilgilerinden maksad, kendini zorlamadan, uğraşmadan, her ân Allahü teâlâya
teveccüh ve ikbâldir. Yâni, her ân Allahü teâlâyı hatırlamaktır...
Söz
söylemek, dilin gönülle, gönlün de Hak ile olduğu zaman makbûldür....
Bizim
yolumuzda, el helâl kârda, gönül ise hakîkî yârdadır...