İman etmenin, örtünmenin, namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetlerin Allah’a ne faydası var da emretti? İçki, kumar, faiz, zina, yalan, hırsızlık gibi günahların, Allah’a ne zararı var da yasakladı?
İbadetin faydası kime?
CEVAP
Kendisine fayda ve zararı olduğu için değil, bize fayda ve zararı olduğu için
emir ve yasaklar koydu. Emir ve yasak koymakla, kullarını şereflendirdi. (Mektubat-ı
Rabbani)
Hadis-i kudside buyuruluyor ki:
(Öncekileriniz, sonrakileriniz; küçükleriniz, büyükleriniz; dirileriniz,
ölüleriniz; insan ve cinleriniz; en mütteki, itaatli birer kulum olsanız,
büyüklüğüm artmaz. Aksine hepiniz, bana karşı duran, Peygamberlerimi aşağılayan
birer düşmanım olsanız, ilahlığımdan bir şey eksilmez. Allahü teâlâ, sizden
ganidir, Ona hiçbiriniz lazım değildir. Siz ise, var olmanız ve varlıkta
kalabilmeniz için her şeyinizle, hep Ona muhtaçsınız.) [Müslim]
Birkaç âyet-i kerime meali:
(Salih amelin, ibadetin faydası, bunu yapanadır.) [Fussilet 46]
(Kim, [ibadet edip günahlardan] temizlenirse, faydası
kendinedir.) [Fatır 18]
(Herkes, kendisi için cihad eder, faydası kendinedir.) [Ankebut 6]
(Rabbiniz size idrak kabiliyeti verdi. Hakkı görenin faydası
kendine, kör olanın zararı kendinedir.) [Enam 104] (Burada kör olmak,
İslamiyet’in bildirdiği gerçekleri görmeyip kâfir olmak demektir.)
(Kimse kimsenin günahının cezasını çekmez.) [İsra 15]
(Allah’ın benim ibadetime ihtiyacı yoktur, benim işlediğim günahlar da Ona
zarar vermez) diyen kimse, ilaç kullanmayan hastaya benzer. Doktor ona, perhiz
ve ilaç tavsiye ediyor, zehirli gıdayı yasak ediyor. Hasta ise, (Perhiz
yapmazsam, zehirli gıdayı yersem veya ilaç kullanmazsam, doktora hiç zararı
olmaz) diyerek, perhiz yapmasa, zehirli gıdayı yese veya ilaç
kullanmasa, bunların doktora zararı olmaz; ama kendine zararı olur. Doktor,
kendine faydası olduğu için değil, onun hastalıktan kurtulması için bunları
tavsiye etmiştir. Doktorun tavsiyesine uyarsa şifa bulabilir, uymazsa ölüp
gidebilir. İşte,(Allah’ın benim ibadetime ihtiyacı yoktur, benim işlediğim
günahlar ona zarar vermez) diyerek, iman etmeyen, ibadetlerden kaçan,
günahlara dalan kimse de, Cehenneme gider.
İmanlı ölen günahkârlar, er geç Cennete girer. Ancak ibadet etmeyen, günaha
devam edenlerin, imanlı ölmeleri çok zordur. İbadetler imanı muhafaza eder.
Günahlar imanın sönmesine yol açabilir. Bunun için, günahlardan sakınmalı ve
ibadetleri bırakmamalıdır.
Sual: Bazı kimseler, "Allah’ın affı sonsuzdur, bizi de
affeder" diyerek ibadet etmiyorlar. İbadet etmeyen Cehenneme gitmez mi?
CEVAP
İmanlı ölen günahkârlar, geç de olsa Cennete girer. Ancak ibadet etmeyen,
günaha devam eden kimselerin imanlı ölmeleri çok zordur. İbadetler imanı
muhafaza eder. Günahlar imanın sönmesine yol açabilir. Bunun için ibadetleri
bırakmamalıdır.
Sual: "Allah acır, affeder" diyerek ibadet etmemek ve
günah işlemek uygun mudur?
CEVAP
Şeyh Yahya Müniri hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, kerim, rahim olduğu gibi, azabı da şiddetlidir. Bu dünyada,
çoklarına fakirlik ve sıkıntı veriyor. Çok kerim ve Razzak olduğu halde,
çiftçilik sıkıntısı çekmeyene mahsul vermiyor. Herkesi yaşatan O olduğu halde,
yiyip içmeyen kimseyi yaşatmıyor, ilaç kullanmayan hastaya şifa vermiyor.
Yaşamak ve mal sahibi olabilmek gibi dünya nimetlerinin hepsi için sebepler
yaratmış, sebebine yapışmayana hiç acımayıp dünya nimetlerinden mahrum
bırakmıştır. Ahiret nimetlerine kavuşmak da böyledir. Kâfirliği ve cahilliği,
ruhu öldüren zehir yapmıştır. Tembellik de, ruhu hasta yapar. İlaç
kullanılmazsa, ruh hastalanır, ölür. Tembelliğin ilacı da, namaz kılmaktır. Bir
kimse, zehir yer ve (Allah rahimdir, rahmeti her şeyi kuşatmıştır, beni korur)
derse, hastalanır, ölür. İshal olan müshil içerse, şeker hastası tatlı yerse, hastalık
artar. O halde, Allahü teâlânın bildirdiği sebeplere yapışmamız gerekir.
Kaderin suçu yok
(Benim Cehenneme gideceğim alnıma yazılmışsa, yani kaderimde varsa, günah
işler, Cehenneme giderim. İbadet yapmamın ne faydası olur, suç kaderimde değil
mi?) diyenler çıkıyor.
Şunu iyi bilmeli ki, Allahü teâlâ kimseye zor ile günah işletmez. İnsan, kendi
isteği ile günah işlemektedir. Allahü teâlâ, her insanın Cennete veya Cehenneme
gideceğini ezelde biliyordu. Bu bilgisine kader [alın yazısı] denir. Ezeldeki
takdir, bir emir değil, bir ilimdir.
Allahü teâlâ, ezeli ilmi ile, kullarının kendi istekleri ile yapacakları işleri
bilir. Bilmesi ise, insanların ibadet etmesine veya günah işlemesine tesir
etmez.
Mesela bir öğretmenin, bir talebesinin imtihanda kazanamayacağını önceden
bilmesi, o talebenin imtihanını etkilemez. Talebe imtihanı kazanamayınca, (Sen
benim kazanamayacağımı imtihana girmeden önce söylüyordun) diyerek suçu
öğretmene yüklemesi doğru olmaz.
Takvimlere, bir yıl içinde güneşin ne zaman doğup, ne zaman batacağı
hesaplanarak yazılmıştır. Güneş, takvimde bildirilen saatlerde doğup batar.
Güneş, takvime öyle yazıldı diye mi, güneş o saatte doğup batıyor? Takvimlere
yazılması, güneşin doğup batmasına hiç etki eder mi? Takvime öyle yazıldığı
için güneş bu saatte battı veya doğdu denebilir mi? Suçu takvime bulmak akla
uymaz. Levh-i mahfuz denilen kaderimiz, sanki takvime benzemektedir.
İşte Allahü teâlânın da ezeli ilmi ile, kulların kendi istekleri ile günah veya
sevap işleyeceklerini bilmesi, kulların işlerine zorla bir müdahale değildir.
Sevap da, günah da işleyen kendi arzusu ile işlemektedir. Zaten öyle olmasa
idi, sevap işleyene mükafat, günah işleyene ceza verilmesi anlamsız olurdu.
(İbadete lüzum yok, kaderimde ne var ise onu görürüm) diyen birine, Resulullah
efendimiz, (İbadet et, herkese ezelde takdir edilmiş olanı yapmak kolay
gelir) buyurdu. (Müslim)
Cennetliklerin ibadet yapması ve Cehennemliklerin isyan etmesi; genelde
sağlıklı yaşaması ezelde takdir edilmiş olanın gerekli ilacı almasına;
hastalanması takdir edilmiş olanın da, ilaç bulamamasına benzer. Hastalıktan
ölmesi takdir edilmiş olana, ilaç almak nasip olmaz. Zengin olması takdir
edilmiş olana, kazanç yolları açılır. Bunun gibi, ezelde Cennetlik olana iman
ve ibadet etmesi nasip olur. Hadis-i şerifte, (Cennetlik olan, Cennete
götürecek, Cehennemlik olan da, Cehenneme götürecek amel işler) buyuruldu.
(Ebu Davud)
Cehennemlik kimse, (Herkesin Cennetlik veya Cehennemlik olduğu ezelde takdir
edilmiş) der ve ibadet etmez. Bol mahsul alması takdir edilene ise, tarlasını
sürmek, tohum ekmek nasip olur. Cennetlik olanın iman edip ibadet yapması,
Cehennemliğin de, isyan edip kâfir olması böyledir.
Cennetlik ve Cehennemlik olmak, Allahü teâlânın iki hazinesi gibidir. Birinci
hazinenin anahtarı, ibadet, ikincinin anahtarı, günahtır. Cennetlik olan,
Allahü teâlâya itaat eder. Cehennemlik olan, hep günah işler. Herkes, Cennetlik
veya Cehennemlik olduğunu, amelinden anlayabilir. Her izzet ve her nimet,
Allahü teâlâya ihlas ile itaat ve ibadet etmekten hasıl olur. Her kötülük ve
sıkıntı da, günah işlemekten hasıl olur. Herkese dert ve bela, günah yolundan,
rahat ve huzur da, itaat yolundan gelir.
Allahü teâlânın âdeti böyledir. Bunu kimse, değiştiremez. Nefse kolay ve tatlı
gelen şeyi iyilik, güç ve acı gelenleri de felaket sanmamalı.
İlim bulunan yerde
Ehl-i sünnet itikadını ve ilm-i halini öğrenmeyen ve çocuklarına öğretmeyenler,
müslümanlıktan ayrılmak, küfür felaketine düşmek tehlikesindedir. Böyle
kimselerin duaları zaten kabul olmaz ki, küfürden korunabilsinler. Hadis-i
şerifte (İlim bulunan yerde müslümanlık vardır. İlim bulunmayan yerde
müslümanlık kalmaz) buyuruldu.
Ölmemek için, yiyip, içmek gerektiği gibi, kâfirlere aldanmamak, dinden
çıkmamak için de, dinini, imanını öğrenmek gerekir. Ecdadımız her zaman
toplanırlar. İlmihal kitaplarını okurlar, dinlerini öğrenirlerdi. Ancak böyle
müslüman kaldılar. İslamiyet’in zevkini aldılar. Bu saadet ışığını bizlere,
doğru olarak ulaştırabildiler.
Bizim de müslüman kalmamız, yavrularımızı içimizdeki ve dışımızdaki kâfirlere
kaptırmamamız için, birinci ve en lüzumlu çare, her şeyden önce Ehl-i sünnet
âlimlerinin hazırladığı ilmihal kitaplarını okumak ve öğretmektir. Çocuğunun
müslüman olmasını isteyen ana-baba, çocuğuna Kur'an-ı kerim öğretmelidir.
Fırsat elde iken okuyalım, öğrenelim ve çocuklarımıza, sözümüzü dinleyenlere
öğretelim!
Bir kimsenin iyi veya kötü olduğu yaptığı işlerden anlaşılır. Bir kimse,
kötülüklerden kaçıyor, iyi işler yapıyorsa, o kişinin Cennete gitme ihtimali
çoktur. Onun için iyi kimselerle beraber olmaya çalışmalıdır. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir kula hayır murad ettiği zaman, dinini kayıran kimseler
yanında çalışmayı nasip eder. Şerri murad edilen kul da, dinini kayırmayan
kötülerin yanında çalışır.) [Deylemi]
Sual: Allah’ın emirleri kaç türlüdür?
CEVAP
Allahü teâlânın emirleri iki türlüdür: Emr-i tekvini ve Emr-i teklifi veya
Emr-i teşrii.
Emr-i tekvini, yaratmasını dilediği şeylere (Ol!) demesidir.
Ol deyince, hemen var olur. Hiçbir kimse, bu şeyin var olmasına mani olamaz.
Her şeyin yaratılması için, belli şeyleri sebep yapmıştır. Belli maddeleri,
belli maddelerin yaratılmalarına sebep yaptığı gibi, insanın maddi ve manevi
gücü, çeşitli enerjiler de, birçok şeylerin yaratılmalarına sebeptirler. Bir
kuluna bir şey ihsan etmek, iyilik vermek isterse o kimseyi o şeyin sebebine
kavuşturur. Sebep tesir ettiği zaman, O da dilerse, (Ol!) derse, o şey var
olur. O dilemezse, hiçbir şey var olmaz. Hikmetini, yaratmasını sebeplerle
örtmüş, gizlemiştir. Çok kimse, yalnız sebepleri görmekte sebepler arkasındaki
hikmeti, Onun yaratmasını anlayamamaktadır. Bu anlayışsızlığı da, onun
felaketine sebep olmaktadır.
Emr-i teklifi, insanlara, yapmaları veya sakınmaları için verdiği
emirlerdir. Bu emirlerin yapılması, insanın iradesine, dilemesine bağlıdır.
İnsanı iradesinde, dilemesinde serbest bırakmıştır. Fakat, insanın dilemiş
olduğu şeyi yaratan, yine Odur. İnsan diledikten sonra, O da dilerse, yaratır.
Dilemezse yaratmaz. Her şeyi yaratan, maddelere çeşitli tesirler, özellikler
veren, yalnız Odur. Ondan başka yaratıcı yoktur. Ondan başkasında üluhiyyet
sıfatı bulunduğuna inanmak, başkasını Ona şerik, ortak yapmak olur. Başkasını
kendisine ortak yapanı, kıyamette hiç affetmeyeceğini, Ona sonsuz ve çok acı
azaplar yapacağını bildirmiştir. İnsan, Onun emrini yapmak, iyilik yapmak dileyince,
O da merhamet ederek diliyor ve yaratıyor. Kendisine inanmayanlar, karşı
gelenler bir kötülük yapmak isteyince O da diliyor ve yaratıyor. Kendisine
inananlar, yalvaranlar, bir kötülük yapmak isteyince, O merhamet ederek
dilemiyor ve yaratmıyor. Bunun için düşmanlarının her istedikleri hasıl
olduğundan daha da azıp kuduruyorlar.
Şunlara şaşılır
Hazret-i Ebu Zer, (Ya Resulallah, Musa aleyhisselama inen kitapta neler vardı?)
diye sorunca, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(İbret verici bilgiler var idi. Mesela biri şöyle: Şunlara şaşılır:
1- Ölümün geleceğine inanıp da [vurdumduymaz görünene, hiç
ölmeyecekmiş gibi] sevinene,
2- Cehenneme inanıp da gülüp oynayana,
3- Kadere inanıp da [hadiseleri değiştirecekmiş gibi] telaşlanana,
4- Fani dünyanın kararsızlığını, vefasızlığını görüp de, ona bel
bağlayana,
5- Kıyamete, hesaba inanıp da hayırlı işler yapmayana şaşılır.) [Beyheki]
Hazret-i Âdem’in öğüdü
Sual: Âdem aleyhisselamın oğullarına öğüdü varmış. Bunlar ne idi?
CEVAP
Âdem aleyhisselamın, oğlu Hazret-i Şit’e vasiyeti şöyle idi:
1- Çocuklarına söyle, tamahkâr olmasınlar, dünyaya bel
bağlamasınlar. Ben dünyaya değil, Cennete bağlandım. Fakat Allahü teâlâ beni
oradan çıkardı.
2- Çocukların, hanımlarının heva ve heveslerine uymasınlar. Ben
annenizin sözüne uyup yasak meyveden yedim. Sonra pişman oldum.
3- Çocukların, yapacakları işlerin neticesine baksınlar. Ben
yaptığım işin akıbetine bakmadığım için, malum musibete uğradım.
4- Çocuklarına söyle, kalblerine korku veren şeyi terk etsinler,
şüpheli şeylerden kaçınsınlar. Ben yasak edilen meyveyi yerken kalbime korku
düşmüştü.
5- Çocukların, işlerini istişare ile yapsın. Eğer ben, yasak meyve
konusunda meleklerle istişare etseydim, musibete maruz kalmazdım.
Sual: Bir kimse, yaptığı ibadetlere güvense, mahzuru olur mu?
CEVAP
Bir kimsenin ameli, yani ibadeti ne kadar çok olursa olsun, ameline
güvenmemeli, Allahü teâlânın ihsanını istemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
(Hiçbir kişiyi ameli Cennete koyamaz.) [Buhari]
(Bir kimse, doğduğundan itibaren ölene kadar yere kapanıp Allah’a ibadet
etse, kıyamette yine zelil olur.) [İ.Ahmed]
(Kıyamette üç kitab çıkartılır. Birinde o kimsenin güzel amelleri, diğerinde
günahları, üçüncüsünde de Allah’ın verdiği nimetler yazılıdır. Hak teâlâ ona
verdiği her nimeti sorar ve: "Ey nimet, değer ölçün kadar bu
adamın güzel amellerinden al", buyurur. Nimet, kendi değeri kadar
ameli almaya çalışır, fakat yetmez. Hak teâlâya der ki: "Bu
adamın iyi amellerinden hakkımı alamadım." Geriye o adam, suçları
ve aldığı nimetlerle kalır, güzel amelleri tükenmiş olur. Hak teâlâ bu kula
ihsan ederse ona, "Ey kulum, senin iyi amellerini kat kat
artırdım, suçlarını da affettim, nimetlerimi de sana bağışladım" buyurur.) [Bezzar]
Sual: Dedikoduya sebep olmamak için, kötülerden ibadeti gizlemek
gerekir mi?
CEVAP
Fitneye, dedikoduya sebep olmamak için, kötü kimselerden ibadetini gizlemek iyi
olur. Böyle kimselerin yanında açıktan ibadet yapmak emr-i maruf olmaz. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Bir zaman gelir ki, şimdi aranızda münafıkların gizlendiği [ibadet
yapar göründüğü] gibi, o zaman da müminler gizlenir. [İbadetleri
gizli yapar.]) [İbni Sünni]
Sual: Allahü teâlânın, bir kulundan razı olmasının alameti nedir?
CEVAP
Muhammed bin Alyan hazretleri buyurdu ki:
(Allahü teâlânın, bir kulundan razı olmasının alameti, ibadet yapmaktan lezzet
alması ve günahlardan sakınmasıdır.)
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Günahtan nefret eden ve ibadetten lezzet alan, hakiki mümindir.) [Taberani]
Sual: Cennet sevgisi veya Cehennem korkusu ile ibadet etmek uygun
mudur?
CEVAP
Allahü teâlânın ibadet edilmeye layık tek ilah olduğu düşünülmelidir. Allahü
teâlâ, Davud aleyhisselama vahyederek, sırf Cennet sevgisi veya Cehennem
korkusu ile ibadet etmenin uygun olmadığını bildirip, (Eğer Cenneti ve
ateşi yaratmasaydım, itaat edilmeye layık olmaz mıydım?) buyurmuştur. (Uhud-ül-kübrâ)
Sual: Her işte Allah rızasını düşünmek gerekir mi?
CEVAP
Müslümanın her işi, her hareketi her düşüncesi Allah rızası için olmalıdır! Her
işte Allah rızası esas alınırsa, Allahü teâlâ o kimseyi sever. Sevdiğini de bol
bol mükâfatlandırır. Hadis-i kudside buyuruldu ki:
(Benim için toplanan, benim için malını bol bol sarf eden ve benim için
buluşan kimselere muhabbetim vacib oldu.) [Taberani]
Çocuğun ibadeti
Sual: Çocuğun işlediği günahlara ceza ve yaptığı ibadetlere sevab
var mıdır?
CEVAP
Çocuğa hiçbir şey haram değildir, hiçbir ibadet de farz değildir. Ama yaptığı
ibadetlerin sevablarına kavuşur. (Uyun-ül-besair)
Sual: Çocuğun yaptığı iyiliklerin sevabı, çocuğun
kendisinin mi olur yoksa ana, babasına mı olur?
Cevap: Çocuğun yaptığı iyiliklerin sevabı, çocuğun kendisinedir.
Anasına babasına ise, öğretmek ve yaptırmak sevabı verilir.