Kabir azabı inkâr edilemez!
13/10/2020 Salı Köşe yazarı R.A
“Kabir azâbı rüyâ gibi değildir. Kabir azâbı, azâbın görüntüsü değildir,
azâbın kendisidir, âhiret azaplarındandır..."
İnternette, bazı kimselerin kabir azâbını inkâr ettiklerini
görüyoruz. Peki, kabir azâbı inkâr edilebilir mi? Bu konudaki muteber dînî
deliller bir tarafa atılabilir mi?
Evvela şunu ifâde edelim ki, insan için, dünya hayatı,
kabir hayatı ve âhıret hayatı olmak üzere 3 türlü
hayat bulunduğu dînî naslarla yani âyet-i kerîmeler,
hadîs-i şerîflerle kesin olarak sâbittir. Kabir hayâtının
bulunduğu “iki kerre iki dört eder” hükmü gibi katîdir,
kesindir.
Kabir, kabristân, kabr-i saâdet, insan
için (dünyâ hayatı, kabir hayatı ve âhıret hayatı olmak
üzere) 3 türlü hayât bulunduğu, kabir ziyâretinin müstehab
olduğu, kabir ziyâretinin faydaları; kabir suâlleri ve nelerden olacağı,
kabirde suâl soracak olan “münker” ve “nekîr” isimli iki melek, ölü
defnedildikten sonra verilen telkîn, kabir azâbı, kabir azâbına işâret
eden bazı âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, kabir azâbıyla ilgili olarak,
Resûlullah Efendimizin yaptığı bazı fiilî işleri, yine Resûlullah
Efendimizin, Mekke-i mükerremede Cennetül-Muallâ’yı, Medîne-i münevverede de
Cennetül-Bakî Kabristânı ile Uhud Şehîdliği'ni defalarca ziyâret ettiği, bu
konuda Ehl-i sünnet âlimlerinin neler buyurmuş oldukları, yanarak ölen,
vahşî hayvanlarca yenilen, denizde kaybolan kişilere de kabir azâbının olacağı, mezârlıktan
geçerken ve kabir ziyâretinde yapılacak duâlar… gibi konularda, YouTube’da
detaylı konuşmalar (8 konuşma) yaparak gerekli cevapları verdik.
Bilindiği üzere, beden mezârda çürüyüp, toprak olunca veya yanıp kül
olunca, yahut yırtıcı hayvan yiyip yok olunca, ruh yok olmaz.
Aklı ölçü alan Mutezile fırkası ve onların yollarında olan diğer bazı bozuk
fırkalar, kabir hayatını ve kabir azâbını maalesef inkâr ediyorlar. Ehl-i
sünnet âlimleri ise, kabir azâbının hak olduğunu vesîkalarla bildirmişlerdir.
“Kabir azâbı vardır. Kabir azâbı hem rûha, hem de bedene olacaktır.” (İmâm
Muhammed bin Hasen Şeybânî)
“Kabir azâbı rüyâ gibi değildir. Kabir azâbı, azâbın görüntüsü değildir,
azâbın kendisidir, âhiret azaplarındandır. Dünyâ azâbına benzemez.
Dünya azapları, âhiret azapları yanında hiç kalır.” (İmâm-ı Rabbânî)
Aklın almadığı şeyleri, akılla çözmeye kalkışmak çok yanlıştır.
Akıl, göz gibi, dîn bilgileri de ışık gibidir. Göz, ışık olmadıkça, karanlıkta
göremez. Göz, karanlıkta göremediği şeylere "Yok" diyemez. Akıl da,
maneviyâtı, fizik-ötesini anlayamaz. Allahü teâlâ, aklımızdan faydalanmamız
için, dîn ışığını gönderdi. Göz, ışık olmadan karanlıkta cisimleri göremediği
gibi, dîn bilgileri olmadan da akıl, manevî şeyleri anlayamaz. O hâlde akıl,
dîn ışığı ile ancak manevî şeyleri anlayabilir.
İmâm-ı Gazâlî buyuruyor ki:
"Ölümü hatırlamak ve ölüden ibret almak için kabir ziyâret etmek ve
sâlihlerin, velîlerin kalblerinden bereketlenmek müstehâbdır."
Hacı Bayram-ı Velî buyurmuştur ki:
"Dünya gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyâret ediniz."