"Kimseye faydası olmayan, kimseden faydalanamaz!.."
03/05/2023 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Dede Ebû Ya'zî Magribî hazretleri evliyânın meşhurlarındandır.
Horasan'da doğdu. Bağdad’da Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin sohbetlerinde yetişti.
İcazet verilerek sonra Fas'a gitti. Magrib evliyâsının büyükleri ondan feyiz
aldılar. On ikinci asrın son yarısında Fas'ta Bâît kasabasında vefât etti.
"Arif, Allahü teâlâdan başka bir şey için esef ve hüzün
duyar mı?" diye sordular. Dedi ki: "O'ndan başkasını görür mü ki esef
etsin." "Ârif mahlûkâta, eşyâya hangi gözle bakar?" dedim.
"Yok olacak ve yok olmuş gözüyle bakar" buyurdu. “Allahü teâlânın
rızâsına nasıl kavuşulur? Allahü teâlâya kavuşma yoluna nasıl girilir?"
diye soran birine; "Âlimlerle berâber olur, câhillerden uzak durur, amel
ve zikre devâm edersen, Allahü teâlâya kavuşursun" buyurdu.
Yine buyurdular ki: "Tesiri, kulun işinde ve hâlinde
görülmeyen hakîkat, hakîkat değildir."
"Hak'tan fazîleti taleb eden, ona vâsıl olur."
"Kimseye faydası olmayan, kimseden faydalanamaz."
"Sözün hası odur ki, ya Allahü teâlâyı hâtırlatmalı ya da
O'ndan haber vermelidir."
"İnsanda huzûr ve sevinç, şu üç şeyle hâsıl olur:
Birincisi; kişi Allahü teâlâya ibâdet edip, beğendiği işleri yaptığı zaman
duyduğu sevinç ve rahatlık. İkincisi; kalbini Allahü teâlâdan başka her şeyden
sıyırıp, sâdece Allahü teâlâ ile berâber kılmak. Üçüncüsü; Allahü teâlâdan
başka şeyler hakkında konuşmayı bırakıp, Allahü teâlâyı anmaktan hâsıl olan
tatlılık ve sevinç."
"Allahü teâlânın anılması sebebiyle meydana gelen neşe ve
sevincin alâmeti üç şeydir: Birincisi; kulun dâima, tâat yâni Allahü teâlânın
beğendiği şeyler üzere olması. İkincisi; dünyâdan ve dünyâya düşkün olanlardan
uzak kalması. Üçüncüsü; yaptıkları ibâdet ve tâatlerde, sâdece Allahü teâlânın
rızâsını gözetmesi. İnsanların da görmesi ve bilmesi düşüncesinden
kurtulması."
"Allahü teâlâyı seviyorum deyip de, O'nun emrine uymayan
kimse dâvâsında yalancıdır. Korkmadan sevdiğini söyleyen aldanmıştır."
"En fazîletli ve üstün amel, bilerek yapılan ameldir."
"Gerçek tevekkül sâhibi, her şeyi Allahü teâlâdan bekler, başkasına eziyet ve sıkıntı vermez. Başına gelen belâ ve musîbetlerden dolayı kimseden şikâyetçi olmaz. Mahrum kaldığı şeyler sebebiyle de kimseyi kötülemez. Çünkü o, hayrın da, şerrin de, Allahü teâlâdan olduğuna îmân etmiştir."