“Hayatta hiç kimseye hased etmedim!"
13/12/2024 Cuma Köşe yazarı V.T
“Câhillikte ileri
olan, sefîhlikte, ahmaklıkta, malını vara yoğa sarf etmekte de ileri
olur!"
Germiyânlı
Yakûb Efendi Osmanlı âlim ve evliyasının büyüklerindendir. Kütahya’da doğdu.
Zamânında bulunan yüksek âlimlerin, sohbet meclislerinde ve derslerinde
yetişerek kemâle geldi. İstanbul’a gelerek, Kocamustafapaşa Dergâhında bulunan,
Sünbül Sinân hazretlerinin talebeleri arasına girdi. Sünbül Sinân Efendinin
vefâtından sonra Merkez Efendinin sohbetlerine devâm etti. 1571 (H.979)
târihinde İstanbul’da vefât etti.
Ya'kûb Germiyânî hazretleri buyurdu ki:
“Câhillikte ileri olan, sefîhlikte, ahmaklıkta, malını zararlı yerlere
harcamakta, vara yoğa sarf etmekte de ileri olur. Câhillikten kurtulmadıkça,
sefîhlikten kurtulamaz.”
“Dünyâda
hiç kimseye hased etmedim. Ancak dünyâya gelmeyenlere gıbta ettim. Şu üç şeyden
dolayı onların hâllerine imrendim. Birincisi, bu âlem ayrılık ateşiyle yanma
yeridir. Dünyâya gelmeyenlerde böyle bir firâk hâli yoktur. İkincisi, bize
verilen vücûd nîmetinin ve sayısız diğer nîmetlerin şükrünü edâ etmekten
âciziz. Bizde, bu acziyetten dolayı mahcûbiyet vardır. Dünyâya gelmeyenlerde
ise, böyle bir mahcûbiyet yoktur. Üçüncüsü ise, bizler, kemâl mertebesinde
istidâda sâhib olmadığımızdan, hep derd-i hüsrân içinde bulunuruz. Bu dert,
dünyâ lezzetlerini ve yüzdeki neşe ve sürûru alıp götürür. Dünyâya
gelmeyenlerin ise, bu lezzet ve neşeden mahrûm olmaları gibi bir durumları
yoktur.”
Bir zaman bâzıları Ya’kûb Germiyânî hazretlerine gelerek
namaz içinde gönüllerine çeşitli düşüncelerin geldiğinden yakındılar. Ya’kûb
Germiyânî hazretleri; “Kırk yıldır değil namaz içinde, namaz dışında bile
basîret gözüm, Allahü teâlânın rızâsından başka bir şeye bakmamıştır”
buyurduktan sonra, şöyle anlattı: “Bu yola girişimin ilk zamanlarıydı. Kendi
hâlimde, kalbimle meşgûl olup, murâkabede idim. Birden önümde, çıplak bir kimse
görünüverdi. 'Avret yerini ört, yâhut da başka tarafa git!' dedim. Bu
sözüme hiç aldırış etmedi. Gâyet mahzûn bir şekilde; 'Ben dün kıldığın ikindi
namazının sûreti, görünüşüyüm. Namazın sünnetleri benim libâsımdır (örtüm,
elbisem). Sen, bâzı dünyevî meşgûliyetler sebebiyle, namazın sünnetlerini terk
eyledin. Onun için ben kıyâmete kadar bu hâlde kalsam gerektir' dedi. O
zaman, o çıplak sûret kendimmişim gibi öyle utanıp mahcûb oldum ve yaptığıma
öyle pişman oldum ki, bu sebepten o andan îtibâren, Allahü teâlânın emirlerini yerine
getirmekte tam bir âgâhlık ve uyanıklık içindeyim. Çok dikkatli davranmaya,
gaflette bulunmamaya çok gayret ediyorum.”