"Ben ona ağlamıyorum ki!.."
17/10/2020 Cumartesi Köşe yazarı A.U
Semerkant'ta medfun bulunan Muhammed bin Fadl Belhî hazretleri
büyük velîlerdendir.
Semerkant’ta kadılık yaptı.
931'de burada vefât etti.
Bir gün şunu anlattı sevdiklerine:
Nuh aleyhisselâm zamanında, insanlar bin sene yaşardı.
O devirde bir kadının oğlu öldü.
İki gözü iki çeşme ağlıyordu.
Bir komşusu, tâziyeye geldi.
Ve onu tesellî edip;
“Niye bu kadar ağlıyorsun komşu. Allahü teâlânın takdîri böyleymiş, sabret” dedi.
Dertli kadın dedi ki:
“Elbette öyledir, takdîr-i ilâhî.
Ama ben ona ağlamıyorum.”
“Ya neye ağlıyorsun?”
“Yavrum fazla bir gün görmedi de.
Annelik şefkatiyle ağlıyorum işte.”
“Oğlun kaç yaşındaydı ki?”
“İki yüz yetmiş beş.”
Komşu kadın dedi ki:
“Vah vaah! Gerçekten gençmiş.
Ama, yine de sen Allaha şükret.
“Nedenmiş o?”
“Sen böyle yana yana ağlarsan, âhir zaman ümmeti ne yapsın?”
“Onların ömrü kısa mı olacakmış?”
“Evet, en fazla yüz sene.”
“Yaa, gerçekten de çok kısa imiş. Peki, onlar da bizim gibi
kendilerine ev yapacaklar mıymış?”
“Hem de kaç tâne komşu.
Sarayları bile olacakmış.”
Kadıncağız çok şaşırmış.
Ve o hayretle demiş ki:
“Ben onların yerinde olsaydım, bu kadarcık kısa ömürde çadırımın kazığını bile değiştirmezdim.”