“Biz kıyâmet gününde bu şekilde kalkarız...”
20/07/2022 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Muhammed İzzeddîn bin
Hâfız hazretleri hadîs hâfızıydı, yüz bin hadis-i şerifi ravileriyle birlikte
ezbere bilirdi. 566 (m. 1170)’de Şam’da doğup, 613 (m. 1216)’de vefât etti.
Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Ebû Sa’îd-il-Hudrî
(radıyallahü anh) rivâyet etti:
Peygamber efendimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Sizin gökyüzündeki ışıklı
yıldızlara baktığınız gibi, Cennet halkı da illiyyîn ehline bakar. Ebû Bekr ve
Ömer onlardandır. Fakat onlar, bu mertebeden de yükseğe çıkıp Naîm Cennetine
girerler.” (İlliyyîn, Cennetlerin en şerefli mertebeleridir.)
Hazreti Enes rivâyet
etti: Peygamber efendimiz; “Ebû Bekr ve Ömer, Cennetteki erkeklerin,
Peygamberlerden (aleyhimüsselâm) sonra seyyididir” buyurdu.
Peygamber efendimiz mescide girdiği zaman, Hazreti Ebû Bekr ve Ömer’den başka
hiç kimse başını yukarı kaldırmazdı. İkisi sanki, Peygamberimize tebessüm
ederlerdi. Resûlullah efendimiz de onlara bakar tebessüm ederdi.
İbn-i Ömer
(radıyallahü anh) anlattı: Resûlullah bir gün mescide girdiler. Hazreti Ebû
Bekr ve Hazreti Ömer, birisi sağında birisi de solunda idi. Resûl-i ekrem
efendimiz onların ellerinden tutmuştu. “Biz kıyâmet gününde bu şekilde
kalkarız” buyurdular.
Ebû Sa’îd-il-Hudrî
(radıyallahü anh) rivâyet etti: Peygamberimiz buyurdular ki: “Her
Peygamberin gökte ve yerde ikişer veziri vardır. Benim gök ehlinden olan
vezirlerim Cebrâil ve Mikâil’dir (aleyhimesselâm). Yer halkından olan
vezirlerim, Ebû Bekr ve Ömer’dir.”
İbn-i Abbâs
(radıyallahü anh) anlattı: Hazreti Ömer, vefât etmişti. Mübârek vücûdu teneşir
üzerine konmuştu. Halk toplanmış duâ ediyordu. Birisi arkamda dirseklerini
omuzuma dayamış, “Allahü teâlâ sana rahmet eylesin yâ Ömer! Ümid ediyorum ki,
Hak teâlâ seni iki sahibin ile beraber kılar. Çünkü çok defa Resûlullah
efendimizden işittim; (Ben me’mûr oldum. Ebû Bekr ve Ömer de me’mûr oldu. Ben
işledim, Ebû Bekr ve Ömer de işlediler. Ben çıkarıldım. Ebû Bekr ve Ömer de
çıkarıldı) buyurdu. Arkama döndüm, arkamdaki Hazreti Ali idi.”
Ebû Sa’îd-il-Hudrî’nin (radıyallahü anh) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Eshâbımın hiçbirine dil uzatmayınız. Onların şanlarına yakışmayan şeyler söylemeyiniz! Nefsim yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, sizin biriniz Uhud Dağı kadar altın sadaka verse, Eshâbımdan birinin bir müd arpası kadar sevâb alamaz.”