Müslümânlığın gayesi...
13/07/2021 Salı Köşe yazarı R.A
İslâm dîninin gâyesinin, beş şeyi (ya’nî dîni, aklı, nesli,
cânı/bedeni ve mâlı) korumak olduğu bildirilmiştir.
“Müslümânlığın gayesi nedir?” diye bir suâl sorulacak olursa, “insanları
İslâm-ı hakîkî üzere yaşatıp îmân-ı kâmil ile bu dünyâdan göçmelerini sağlamak
ve Cennet’te ebedî seâdete erişmelerini te’mîn etmektir” şeklinde özet
bir cevap verilebilir.
Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki: “İslâm’ın zirvesi cihâddır” [Tirmizî, Îmân
8/2616; İbn-i Mâce, Fiten 12; Ahmed, V, 245-246]
Yine, “Cihâd, amellerin zirvesidir, kubbesidir” buyurmuştur.
[Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 22/1658]
Muhammed Tâhir Sünbül Mekkî isimli âlim buyurmuştur ki:
“İbâdetlerin en kıymetlisi, farz-ı ayn olanlardır. Farzlardan sonra en
kıymetlisi, Şâfiî mezhebinde sünnet namazlar, Hanbelî mezhebinde cihâd
(Allah yolunda harb etmek), Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde ise,
önce ilim öğrenmek ve öğretmek ve sonra cihâddır.”
Cihâdın fazileti, üstünlüğü, yüksekliği böyle anlatılmasına rağmen, hadîs-i
şerifte, emr-i ma’rûf ve nehy-i anil-münker yapmanın bundan da daha fazîletli
olduğu ifâde buyurulmuştur.
Bir Müslümân, herkes için hayır ister. Peygamber Efendimiz, bu konuda
buyurmuştur ki: “Kendin için sevdiğini, istediğini, başkaları için de
sev, iste ki (kâmil) Müslümân olasın.” [Harâitî]
İslâm dîninin gâyesinin, beş şeyi (ya’nî dîni,
aklı, nesli, cânı/bedeni ve mâlı) korumak olduğu bildirilmiştir. Bütün
Peygamberler, Allahü teâlânın emriyle, ümmetlerine bildirdikleri emir ve
yasaklarda, dâimâ bu beş şeyi gözetmişlerdir. Bu beş esâsın gâyesi de, îmânı
muhâfaza ederek Müslümân olarak ölmektir. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor
ki: “Ancak Müslümân olarak can veriniz!” [Âl-i İmrân, 102]
Müslümân olsun, kâfir olsun, bilerek veya bilmeyerek, inanarak veya
inanmayarak İslâmiyet’e uygun yaşayan bir kimse, bu dünyâda,
yaptıklarının faydasını görür, dünyâda hiç sıkıntı çekmez; râhat ve
neş’e içinde yaşar. Avrupa’da ve Amerika’da İslâmiyet’e uygun çalışan kâfirler,
böyle râhat ediyorlar. Fakat kâfirlere âhirette hiç sevâp ve mükâfât
verilmez. Âhirette de faydasını görebilmeleri için, behemehâl îmânla
şereflenmeleri lâzımdır.
Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, râhatlık ve saâdet menbaı olan
dînleri gönderdi. Dînlerin sonuncusu, İslâm dînidir. Aslında Hazret-i
Âdem aleyhisselâmdan Peygamber Efendimize gelinceye kadar dîn tektir, o da
tevhîd dîni olan İslâmiyettir.
İYİ BİR İNSAN OLMAK İÇİN...
İyi bir insan, kâmil bir Müslümân olmak için, ilk olarak,
doğru bir itikâda sâhip olmak, yanî Ehl-i Sünnet itikâdında olmak lâzım. İkinci
olarak, fıkhî bilgilere vâkıf olup onlarla amel etmek gerekir.
Bundan dolayı, en büyük âlim ve velîlerden olan İmâm-ı Rabbânî
Ahmed Fârûkî Serhendî (kuddise sirruh) da, dört hak mezhebin fıkıh
bilgilerinde mâhir, beş tarîkatte mürşid-i kâmil ve mükemmil olan Mevlânâ
Hâlid-i Bağdâdî (kuddise sirruh) da, bu iki husûsun ehemmiyetini
vurguluyorlar.
Ehl-i Sünnet; İslâm’ın ana yolu, ana caddesi olup târih boyunca “sırât-ı müstakîm”, "mü’minlerin yolu", "sevâd-ı a'zam" ve "cumhûr-ı müslimîn" olarak anılagelmiştir.