İyiliğe karşı iyilik, bir insanlık vazîfesidir...
19/07/2021 Pazartesi Köşe yazarı V.T
İyilik edene, mâl ile, hizmet ile karşılığı yapılır. Bunu yapamayan da duâ
eder.
Mekhûl bin Fazl Nesefî hazretleri fıkıh, kelam ve tasavvuf âlimidir. Yahyâ
bin Muâz hazretlerine talebe oldu ve icazet alarak talebe yetiştirdi. 318 (m.
930)’da vefat etti. İslam ahlakını insanlara öğreten “el-Lü’lüiyyât” isimli bir
eseri vardır. Bu kitabında şöyle anlatır:
İyilik edene, mâl ile, hizmet ile karşılığı yapılır. Bunu yapamayan, hamd
ve senâ, teşekkür ve duâ eder. Karşılık yapmayanın başına kakılır. Kötülenir.
İncitilir. Çünkü, iyiliğe karşı, iyilik yapmak, insanlık vazîfesidir. Böyle
olunca, her iyiliği yapan, en büyük iyilik olarak, yok iken var eden, en güzel
şekli veren, lüzûmlu uzuvları, kuvvetleri ihsân eden, herbirini bir âhenk ile
işleterek sıhhat veren, akıl ve zekâ bahşeden, çoluk çocuk, ev, ihtiyaç eşyası,
gıdâ, içecek, elbiselerimizi yaratan yüce bir sahibe, bu nîmetleri sebepsiz,
karşılıksız ihsân eden ve her an yok olmaktan, düşmandan, hastalıktan muhâfaza
eden ve bize hiç ihtiyacı olmayan, sonsuz kuvvet, kudret sahibi olan, Allahü
teâlâya Şükretmemek, kulluk hakkını ödememek ne büyük kabahat, ne çok zulüm ve
ne alçak bir vaziyet olur? Hele, Ona ve nîmetlerin Ondan geldiğine inanmamak
veya bunları başkasından bilmek en büyük zulüm, en çirkin yüz karası olur.
Bir kimseye her ihtiyacı verilse, her ay yetecek para, gıdâ hediye olunsa,
bu kimse, o ihsân sahibini her yerde herkese nasıl över. Gece gündüz onun
sevgisini, teveccühünü, onun kalbini kazanmaya uğraşmaz mı? Onu dertlerden,
sıkıntılardan muhâfaza etmeye çalışmaz mı? Ona hizmet edebilmek için, kendini
tehlikelere atmaz mı? Bunları yapmasa, o ihsân sahibine hiç kıymet vermese,
herkes onu ayıplamaz mı? Hattâ, insanlık vazîfesini yapmıyor diye
cezâlandırılmaz mı? İyilik eden bir insanın hakkına böyle riâyet ediliyor
da, her nimetin, her iyiliğin hakîkî sahibi olan, hepsini yaratan, gönderen,
Allahü teâlâya şükretmek, Onun beğendiği, istediği şeyleri yapmak, niçin lâzım
olmasın? Elbette, en çok Ona şükretmek, en çok Ona itaat etmek, ibâdet etmek
lâzımdır. Çünkü, Onun nîmetleri yanında başkalarının iyilikleri, deniz yanında
damla kadar bile değildir. Hattâ, diğerlerinden gelen iyilikleri de, yine O
göndermektedir.
İnsan, Allahü teâlâya karşı lâzım olan şükür borcunu nasıl yapmalıdır? Bazılarına göre, birinci vazîfe, Allahü teâlânın varlığını düşünmektir.