Seyyidi üzdü ama…
30/03/2020 Pazartesi Köşe yazarı A.U
Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin
torunlarından Cezîrî hazretleri bir zaman Kâhire'ye gelmişti.
Orada biri vardı.
İsmi, İbn-ül Enbâbî.
Evliyâ torunuydu.
Cezîrî hazretleri, bu zâta uğradı.
Ancak Ondan, (kendisiyle ilgili) uygunsuz sözler işitti.
Çok üzüldü ve geri geldi.
O gece çok duâlar etti.
Abdülkâdir-i Geylânîyi düşündü.
Bu zât, dedesi oluyordu.
Bu işi kalben dedesine arz etti.
Ve o kederle yattı.
Gece yarısı kapısı çalındı.
Açtığında (İbn-ül-Enbâbî) yi gördü.
Çok pişmân hâli vardı.
Özür dileyip ellerine sarıldı.
"Ne olur beni affet. Ne emredersen yapayım" dedi.
Cezîrî hazretleri sordu ona;
"Niçin gece yarısı geldin?"
O da şöyle anlattı:
Rüyâmda senin deden ile kendi dedemi gördüm.
İkisi de bana kırgındılar.
Hattâ çok kızgındılar.
Senin deden, bana bakıp;
"Eğer dedenin hatırı olmasaydı, ağır bir cezâya çarpılacaktın" dedi.
Dedem de bana;
"Kalk, yastığının altındakini öldür!" dedi.
Korkuyla uyandım.
Yastığımı kaldırdığımda çok iri bir (yılan) görüp öldürdüm
Ve hemen sana geldim.
Ne olursun beni affet.