Eshab-ı kiramın hepsi müctehid idi
30/03/2020 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Bir müctehidin ictihad ederek elde ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin
mezhebi denir.
Muhibbüddîn Ahmed ibn-i Nasrullâh hazretleri, Hanbelî fıkıh âlimidir. 765
(m. 1364)’de Bağdat’ta doğdu. İlk tahsilini, Bağdat'ın önde gelen âlimlerinin
yanında tamamladı. Sonra Kahire'de büyük âlimlerden ilim tahsil ederek Hanbelî
kâdılkudâtlığına tayin edildi. 844 (m. 1440)’da Kahire'de vefat etti. Bir
dersinde şunları anlattı:
Bir müctehidin ictihad ederek elde ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin
mezhebi denir. Eshab-ı kiramın hepsi derin âlim, birer müctehid idiler. Din
bilgilerinde, siyaset, idarecilik ve zamanlarının fen bilgilerinde ve tasavvuf
marifetlerinde birer derya idiler. Bu bilgilerinin hepsini, Resulullahın
kalplere işleyen, ruhları çeken sözlerini işitmekle, az zamanda edindiler. Her
birinin mezhebi vardı. Mezhepleri az veya çok farklı idi. Tâbiinin ve Tebe-i
tâbiinin arasında da müctehidler vardı. Bu müctehidlerin mezheplerinden yalnız
dördü kitaplara geçip, dünyanın her yerine yayıldı. Diğerlerinin mezhepleri
unutuldu. Bu dört mezhebin imanları Eshab-ı kiramın ortak olan imanıdır. Bunun
için dördüne de Ehl-i sünnet denir. İmanları arasında esasta ayrılık yoktur.
Birbirlerini din kardeşi bilirler. Birbirlerini severler. Birbirlerine uymayan
işlerinde, zaruret olunca, birbirlerini taklit ederek yaparlar.
Allahü teâlâ, mezheplerin böyle ayrı olmalarını istemiştir. Bu ayrılığın,
Müslümanlara Allahü teâlânın rahmeti olduğunu, Peygamber efendimiz haber
vermiştir. Çünkü dört mezhep arasındaki ufak tefek başkalıklar, Müslümanların
işlerini kolaylaştırmaktadır. Her Müslüman, vücut yapısına, yaşadığı iklim
şartlarına ve iş hayatına göre, kendisine daha kolay gelen mezhebi seçer.
İbadetlerini ve her işini, bu mezhebin bildirdiğine göre yapar. Allahü teâlâ
dileseydi, Kur’ân-ı kerimde her şeyi açıkça bildirirdi. Böylece, mezhepler
hasıl olmazdı. Kıyamete kadar, dünyanın her yerinde, her iklim ve şartta, her
Müslüman için tek bir nizam olurdu. Müslümanların hâlleri, yaşamaları güç
olurdu. Peygamber efendimizin yolu, Kur’ân-ı kerim ile hadis-i şerifler ile ve
müctehidlerin ictihadları ile gösterilen yoldur. Bu üç vesika ile bir de,
İcma-ı ümmet vardır. Bir hüküm üzerinde, dört mezhebin ictihadları arasında
icma hasıl olursa, bu icmaya da inanmak gerekir, inanmayan küfre girer.