Edebin dinimizdeki yeri nedir?
Edep - Haya - İffet
CEVAP
Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet gibi
manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i
şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor.
Dinimiz, baştan başa edeptir. Edep, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine
tâbi kılması, güzel ahlaklı olmasıdır. Hadis-i şerifte, (Sizin en
iyiniz, ahlakı en güzel olandır) buyuruldu.
Hazret-i Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu. Çok heybetli olmasına
rağmen, edebinden, hayasından Resulullahın huzurunda çok yavaş konuşurdu.
Peygamber efendimiz de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı
olmak için mübarek bacağını dikip oturmazdı. Ebu Said Hudri hazretleri, (Resulullahın
hayası, bakire İslam kızlarının hayasından çoktu) buyurdu.
İbni Mübarek hazretleri, (Bütün ilimleri bilenin eğer edebinde noksanlık varsa,
onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam. Fakat edepli ile görüşemesem
üzülürüm) buyurdu
Her zaman her yerde edepli, hayalı olmaya çalışmalıdır! Hadis-i şerifte, (Hayasızlık
insanı küfre düşürür) buyuruldu. Haya, bir binayı tutan direk gibidir.
Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, hayasız kimsenin de imanını
muhafaza etmesi zordur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâdan haya edin! Allah’tan haya eden, kötü düşünceden uzak durur,
midesine girenleri kontrol eder, ölümü hatırlar.) [Tirmizi]
(Haya, baştan başa hayırdır.) [Müslim]
(Her dinin bir ahlakı vardır. İslamiyet’in ahlakı da hayadır.) [İbni
Mace]
(Hayasız olan hep kötülük eder.) [İbni Mace]
(Hayasız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz,
dinden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur.) [Deylemi]
(Haya ile iman, ikiz kardeştir. Biri giderse diğeri de gider.) [Ebu
Nuaym]
(Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayasız değildir.) [Tirmizi]
(Haya imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca, parçaları da
bozulur.) [İ.Maverdi]
(Haya imandandır. Hayasızın imanı yok demektir.) [İbni Hibban]
(İnsan, salih iki komşusundan utandığı gibi, gece gündüz kendisiyle beraber
olan yanındaki iki melekten de utanmalıdır!)[Beyheki]
(Hayasızın dini olmaz ve hayasız kişi Cennete giremez.) [Deylemi]
(İman çıplaktır, süsü haya, elbisesi takva, sermayesi fıkıh, meyvesi
ameldir.) [Deylemi]
(Haya insan olsaydı, salih biri, fuhuş insan olsaydı, kötü biri
olurdu.) [Taberani]
(Haya ile iman bir aradadır. Biri giderse, öteki de durmaz.) [Hakim]
Dinimizde hayanın yeri çok mühimdir. Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli
olduğuna, hayasızlık da imanın zayıf olduğuna alamettir. Hadis-i şerifte, (Hayanın
azlığı küfürdendir) buyuruldu. Hayasız kimse, zamanla küfre kadar
gidebilir. Haya, imanın esasındandır. Hayası olan Allah’tan utandığı için
günahtan çekinir. İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz. İnsanlardan
utanarak günahı gizlemek de hayadandır. İnsanlardan utananın, Allahü teâlâdan
da utandığı anlaşılır. Çünkü hadis-i şerifte, (Allah’tan sakınan,
insanlardan da sakınır) buyuruluyor. Hayasız olan mürüvvetsiz olur.
Hazret-i Ebu Bekir, (Hayasız insan, halk içinde çıplak oturan gibidir) buyurdu.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edenler arasında kötülüğün, hayasızlığın yayılmasını isteyenler ve
sevenler için dünyada da ahirette de elim bir azap vardır.) [Nur 19]
Kadın erkek ilişkilerinde ve tuvalet için kullanılan kelimeleri aynen söylemek
insanlığa uygun değildir, hayayı yok eder ve iyileri gücendirir. Böyle
kelimeleri söylemek gerekince, açık olarak değil, kinaye olarak söylenir.
Allahü teâlânın nimetinde, nimeti vereni görmeli, daima Onun huzurunda olduğunu
düşünmeli, mesela otururken, yatarken edebe riayet etmelidir. Yerken, içerken,
konuşurken, okurken, yazarken ve her çeşit iş yaparken, bütün bunların Allahü
teâlânın kudretiyle yapıldığını, bütün işlerde Onun emrine uyup yasak
ettiklerinden sakınmayı düşünmelidir. Böyle düşünmek çok üstün bir ibadettir.
Mahrem konuları edeple sormak lazım
Bir kız, mahrem konuları annesine sorar. O da bilmezse, annesine, (Babamdan
öğren) der. Babası da bilmezse, babasının, bilen birine sorması gerekir. Babası
yoksa, ağabey, amca, dayı gibi mahrem akrabalarından öğrenir. Bunlar da öğrenip
bildirmezse, o zaman mektupla veya telefonla, kendinden değil de, (Bir kadının
muayyen hâli şu kadar devam edip kesilse, ne gerekir) şeklinde sormak daha
uygun olur. Bir kadının kocası, bu bilgileri öğrenip hanımına anlatmazsa,
kadın, en uygun bir yolla bunları öğrenebilir. Bilenlerden bu konuları edep
dairesinde sorması ayıp olmaz.
Hazret-i Esma’nın Peygamber efendimize nasıl gusledileceğini sorarken utanması
üzerine, Hazret-i Âişe validemiz, (Ensar kadınları ne iyidir; utanmaları,
dinlerini öğrenmekten men etmiyor) buyurdu. (Buhari)
Demek ki, ayıp olur diye kendisine farz olan bilgileri öğrenmemek yanlıştır.
Peygamber efendimiz, mahrem konuları anlatırken, (Allahü teâlâ, hakkın
anlatılmasından çekinmez) buyurmaktadır. (Tirmizi)
Aynı anlamda âyet-i kerime de vardır:
(Allahü teâlâ, gerçeği söylemekten çekinmez.) [Ahzâb 53]
Aşık olmak günah mı?
Sual: Günah işlememek şartı ile birini sevmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Sevgi, insanın elinde olmayan bir duygudur. İffeti, yani namusu korumak ve
günah olan işlerden kaçmak şartı ile birine karşı sevgi duymakta mahzur yoktur.
Hatta iffetini koruyarak sevgisini gizlemek çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehittir.) [Hakim,
Hatib]
(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek, sabredenin günahlarını, Allahü
teâlâ affedip Cennetine koyar.) [İbni Asakir]
Demek ki, dinimizde iffeti muhafaza etmek ve sevgisi sebebiyle günah işlememeye
sabretmek, çok sevaptır. Çünkü genel olarak sevgi insanı kör ettiği için,
insanın kendisini günah işlemekten alıkoyması zordur. Zor olan işleri
başarmanın sevabı da büyük olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimin üstün olan kimseleri, aşk belasına maruz kalınca iffetini
muhafaza edenlerdir.) [Deylemi]
İffetlinin eşi de iffetlidir
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Aklı dinlemeyen, en çok ona isyan eden şehvettir. İnsanların, başkalarının
ayıplamaları gibi sebeplerle bu şehvetten kaçınmaları faydalı ise de, büyük
sevap alamazlar. Fakat günah işlemek için bütün imkanlara sahipken, ortada
hiçbir korku yok iken, sırf Allah rızası için, Allah’tan korktuğu için şehvetine
esir olmazsa, ona mani olursa, en büyük fazilete kavuşur. Bu derece sıddıklar,
şehitler makamıdır.) Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Haya, iffet, dile hakimiyet ve akıl, imandandır. Böyle kimselerin ahiret
arzusu çoğalır, dünya hırsı azalır. Cimrilik, müstehcenlik, çirkin sözlülük,
hayasızlıktan, nifaktan ileri gelir. Böylelerinde dünya hırsı çoğalır, ahiret
arzusu azalır.) [Beyheki]
Erkekler, iffetsiz olursa, yakınları da kötü yola düşebilir. Peygamber
efendimiz, (Siz iffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur) buyurdu.
(Taberani)
İbni Neccar'ın bildirdiği (Zina eden, aynı şeye maruz
kalır) mealindeki hadis-i şerif, iffetli olmayanın yakınlarının da,
iffetsiz olabileceğini göstermektedir. İffetli olmaya gayret eden bunu
başarır. (İffetli olmak isteyeni Allahü teâlâ iffetli kılar) hadis-i
şerifi buna delildir. (Hakim)
Gayrı meşru işler, dünyada insan için yüzkarasıdır. Ahirette ise, azabı çok
şiddetlidir. “Ben ölmem” veya “Cehennem ateşi bana zarar vermez” diyen varsa,
dilediği kötülüğü işlesin! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Ahiret için, orada sonsuz
kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itaat et! Cehenneme
dayanabileceğin kadar günah işle!) [Eyyühel veled]
Öleceğine inanan ve öldükten sonra başına gelecekleri düşünen, kötülük
işleyebilir mi?
İffetli olmak için
İnsana en büyük zarar, kötü arkadaştan gelir. Kötü arkadaşlarla düşüp kalkan,
kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir?
İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile,
onların yanında kötülük edemez. Hadis-i şerifte,
(İnsanın dini arkadaşının dini gibidir) buyuruluyor. (Tirmizi)
Şu halde yapılacak iş, arkadaşlık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü
arkadaşlardan uzak durmaktır. Namuslu, iffetli yaşamak isteyene cenab-ı Hakkın
bunu nasip edeceği din kitaplarında yazılıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(İffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.) [Hakim]
İffetli olan, aile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten
korur. Kendisi kötü olursa, bir gün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara
düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir?
Çocuklara iyi örnek olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsan
ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder!) [Taberani]
(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşamak ve iffetli olmak gerekir.) [İbni
Asakir]
Asaletin önemi
Asalet, diğer hasletlerle birlikte olursa kıymetlidir. Herkes Âdem
aleyhisselamdan gelmiştir. Her iyi kimsenin çocukları iyi olur, her kötünün
çocukları da kötü olur diye bir kaide yoktur.
Hazret-i Âdem’in ve Hazret-i Nuh’un oğlunun biri kâfir olmuştur. Nuh
aleyhisselam ile Lut aleyhisselamın hanımı kâfir idi. Ebu Cehil kâfirinin oğlu
ise, insanların en üstünlerinden, yani sahabi idi. Peygamber efendimizin öz
amcası Ebu Leheb kâfir idi.
Ana-babanın günahkâr olmasından dolayı, çocukların da iyi bir insan olamıyacağı
anlamını çıkarmak çok yanlıştır. Allahü teâlâ, kötüden iyi, iyiden kötü
yaratır. Kur'an-ı kerimde birkaç yerde,
(Ölüden diri, diriden ölü çıkarır) buyuruyor. (A.İmran 27)
İslam âlimleri bu âyet-i kerimeyi açıklarken, (Kâfirden müslüman,
müslümandan kâfir yaratır) buyurmuşlardır. Bunun için, soyundaki kimselerin
kötü olması, kendisinin de kötü olacağını asla göstermez. Hepimiz Âdem
aleyhisselamdan geldik. Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Allah indinde üstünlük
ancak takva iledir.
(Allah indinde en üstününüz, Ondan en çok korkanınızdır) buyuruluyor.
(Hucurat 13)
[Takva ehli olmak, Allah’tan korkup dinin emirlerine uymak ve yasak
ettiklerinden kaçmak demektir.]
Güzel huy bir asalettir
Muteber olmayan bir kitapta diyor ki:
(Asalet olmayınca, verilen terbiyenin fazla tesiri olmaz. Bakırı ne kadar silip
parlatsanız, üç gün sonra gene kararmaya başlar. Suni parlaklık kısa bir zaman
devam edebilir. Altın hiçbir zaman pas tutmaz. Silmezseniz bile parlaklığını
yine muhafaza eder. Şu hadise, asaletin ne kadar önemli olduğunu açık bir
şekilde göstermektedir.)
Kitap muteber olmadığı gibi, bu fikir de, Kur'an-ı kerime ve hadis-i şeriflere
aykırıdır.
Bir kimse, asil bir aileye mensup olmasa da, güzel huylu ise, dindar ise, onun
için güzel huyu ve dindarlığı asaletten çok kıymetlidir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Güzel huy gibi asalet olmaz.) [İbni Mace]
(Kadın, malı, güzelliği, asaleti ve dindarlığı için nikah edilir. Sen dindar
olanı seç ki, maddi ve manevi nimete kavuşasın!) [Buhari]
Nasihat ile asaletsiz insan da terbiye edilebilir. Onun için Kur'an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]
Asaletsiz olanı da terbiye etmek mümkün olmasaydı, Peygamber efendimiz, (Ahlakınızı
güzelleştirin) buyurur muydu? (İbni Lal)
Hazret-i Lokman’a sordular:
- Edep, asalet, mal ve ilimden hangisi daha üstündür?
- Edep asaletten, ilim maldan hayırlıdır.
Oğlu, Hazret-i Lokmana sorar:
- En iyi haslet nedir?
- Dindar olmaktır.
- Peki babacığım, bu haslet iki olursa?
- Dindarlık ve mal sahibi olmak.
- Üç olursa?
- Dindarlık, mal ve haya.
- Dört olursa?
- Dindarlık, mal, haya ve güzel ahlak.
- Beş olursa?
- Dindarlık, mal, haya, güzel ahlak ve cömertliktir.
- Altı olursa?
- Oğlum, bu beş haslet kimde olursa, o kimse takva ehli, temiz bir kimsedir,
Allahü teâlânın dostudur, şeytandan uzaktır.
İffetin önemi
Allahü teâlâ, insan neslini devam ettirmek için, erkek ve kadınları
birbirlerine cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu duygu karşısında, insanları
dünyada çetin bir imtihana tâbi tutmuştur. Bu imtihanı kazanan, dünya ve
ahiretin kahramanıdır. İnsanların iyi veya kötülüğü, daha çok iffet işinde
belli olur.
Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimin birçok yerinde, iffetini koruyabilene, büyük
mükafatlar vaat etmiş, iffetini korumayana da, Cehennem azabını göstermiştir.
Allahü teâlâ, iffetsizleri, adam öldüren bir katil ile bir tutmaktadır.
Müminlerin vasfını anlatırken de buyuruyor ki:
(Müminler, namazlarını huşu içinde kılar, boş, lüzumsuz şeylerden yüz
çevirir, zekatlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet
eder.) [Müminun 1-8]
İffetsiz olan, Allah katında günahkâr, halkın yanında da itibarsızdır. Bir
namussuzun toplumdaki iyilerin yanında itibarı [saygınlığı], bir köpeğin
itibarı kadar yoktur. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise,
itibarsızdır. Fakir ve namuslu bir kadın ise, her zaman itibarlıdır, saygıya
layıktır.
Dünyadaki pek çok rezaletler, cinayetler, kavgalar, kıskançlıklar, özetle bütün
fenalıklar, iffetsizlik yüzünden meydana gelmektedir. İnsanların pek çoğu,
iffetsizliğin kötülüklerini bildikleri halde, kendilerini bu kötü yollara
sapmaktan alıkoyamaz. Bu kuvvetli duygu karşısında, insanları alıkoyacak
çareler vardır. Bu; terbiye ve ahlak meselesidir.
Allah’tan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O halde, çocuklarımıza Allah
korkusunu öğretmeye çalışmak, bizim için en başta gelen görev oluyor. Allahü
teâlâdan korkmak için, Allah’ı iyi bilmek lazımdır. Allah’ı bilmek için, Onun
büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek zorundayız. Allahü teâlâyı hiç düşünmeyen
bir topluluk için, Allah korkusuna sahip olmak kolay değildir. Allahü teâlâdan
korkmak da, bir bilgi, bir çalışma ve bir gayret işidir. Durup dururken, Allah
korkusu meydana gelmez. Dinin emir ve yasaklarına riayet edene kolay gelir.
Özellikle büyük şehirlerde iffet işi tehlikeli bir yoldadır. Bir genç kızın,
kendi başına yalnız kendi aklı ve anlayışı ile iffetini muhafaza etmesi, cidden
güçtür. O genç kız, eğer biraz da güzelse, hatıra ve hayale gelmeyen
tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, okulda, yollarda, otobüste,
komşularda, hatta evinin içinde, telefonda, internette yakasını bırakmaz.
Kızlarımız, tehlikeler karşısında aciz bir mahluk olarak, ahlaksızların elinde
bir oyuncak olmamalıdır. Bu devirde herkesten, her yerde ona zarar gelebilir.
Bu zarar, onun parasına, puluna değil, şeref ve haysiyetinedir. Paraya olan
zarar telafi edilebilir. Manevi zarar, yerine konamaz. Ahlaksızların içinde
genç kız için şerefle yaşamak çok güçtür. İffetli bir kız, diğer bazı kızlar
gibi, flört yapmaya heveslenmemeli. Bu tehlikeli bir tecrübedir. Esasen flörtle
yapılan evlilik, çok zaman mutluluk getirmez.
İffeti muhafaza için, gençleri zamanında evlendirmeli, iffeti zedeleyecek
yerlerden uzak durmalıdır. Gençliğin hakkı adı altında çeşitli eğlenceler, genç
kızı elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir kız,
tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat iş işten geçmiştir.
Tuzağın görünüşteki cazibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde çabucak birer
oyuncak hâline gelir. Kendine güvenen bir kız bile, onların karşısında sonuna kadar
dayanamaz. Yakışıklı bir erkeğin aldatıcı gülümsemesi karşısında, yenilebilir.
Artık o kız, tuzağa düşmüştür. O tuzaktan kurtulan pek az veya hiç yoktur.
Halbuki, o tuzak dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir
iştir. (Göz görmeyince, gönül katlanır) diye bir atasözü
vardır. Oraya gitmeyen bir genç kız, oranın tehlikesinden kurtulmuş olur.
Giderse, kurtulması zordur.
İffet; bir genç kızın veya kadının, değer biçilemeyen bir mücevheridir. Bu
mücevheri ele geçirmek için, Allahü teâlâdan korkmayan her erkek bütün
şeytanlığını kullanır. Ele geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o,
mücevherlikten çıkmış, âdi bir taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alışverişte,
erkek, bir namus hırsızı, kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir zavallıdır.
Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Bir kızın küfvünü [dengini] bulunca, hemen
evlendiriniz!) [Tirmizi]
Görülüyor ki, kadını, kızı küfvüne, yani dengine vermek gerekir. Küfv,erkeğin
soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması demektir.
Küfv demek, zengin olmak, maaşı çok olmak demek değildir. Küfv olmak, erkeğin
salih müslüman olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve
nafaka kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkeğin, yalnız zengin
olmasını, apartman sahibi olmasını isteyenler, kızlarını felakete sürüklemiş,
Cehenneme atmış olurlar. Kızın da namaz kılması, başı, kolu açık sokağa
çıkmaması gerekir.
Sual: Hadis-i şerifte "Haya imandandır" buyurulmaktadır.
İbadetlerini başkalarına göstermekten de haya etmek böyle midir?
CEVAP
İbadetlerini başkalarına göstermekten haya etmek caiz değildir. Haya,
günahlarını, kabahatlerini göstermemeye denir. Bunun için, vaaz vermekten ve
emr-i maruf ve nehy-i münker yapmaktan [ehl-i sünnet kitaplarını yaymaktan] ve
imamlık, müezzinlik yapmaktan, Kur'an ve mevlid okumaktan haya etmek caiz
değildir. (Haya imandandır) hadis-i şerifinde, haya, kötü,
günah şeyleri göstermekten utanmak demektir. Müminin, önce Allahü teâlâdan haya
etmesi gerekir. Bunun için, ibadetlerini sıdk ile, ihlas ile yapmalıdır.
Edebi gözetmek
Sual: İmam-ı Rabbani hazretleri, (Edebi gözetmek, zikirden
üstündür. Edebi gözetmeyen Allah’a kavuşamaz) buyuruyor. Burada
Allah’a kavuşmak nedir?
CEVAP
Evliya olamaz demektir. Din büyüklerinin yolu baştan sona edeptir. Namazın
sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzihi bir mekruhtan sakınmak;
zikir, fikirden [tefekkürden] üstündür.
Haddini bilmek
Sual: Edep ne demektir?
CEVAP
Edep, haddini bilmek, sınırı aşmamak demektir. Ailede, iş yerinde, toplumda
herkesin bir sınırı vardır. Bütün sıkıntı ve geçimsizlikler, hep haddi aşmaktan
kaynaklanır. Herkes haddini bilip, sınırı aşmazsa, mesela, evin hanımı da,
erkek de, kendi sınırını bilip ona göre hareket ederse, o ev Cennet gibi olur.
Cennet gibi olan evden ahirete gidenler de, elbette Cennete gider. Her hususta
dinimiz ne emrediyor, onu öğrenip, ona göre hareket eden, haddini bilmiş,
sınırı aşmamış olur. O zaman ne kavga, ne geçimsizlik, ne de savaş olur. Dünya,
güllük gülistanlık olur. Herkesin sınırını ise, dinimiz bildirmektedir.
Eden bulur
Sual: Bir tanıdık, bir arkadaşının eşini kaçırıp evlendi. Dinen bu
uygun mu?
CEVAP
Üç yönden uygunsuzdur:
1- Başkasının eşini ayartmak çok günahtır. Bir hadis-i şerif meali:
(Birinin karısını ayartıp aldatan bizden değildir.) [Ebu Davud]
2- Kocası, o kadını boşamadan hiç kimse onunla evlenemez.
Yaptıkları zina olur.
3- Kocası, eşinin kaçtığını duyunca hemen boşasa bile, iddet
müddeti bitmeden kesinlikle evlenemezler. Evlenirlerse zina olur.
Biri, birinin eşini ayartırsa, başkası da onun eşini ayartabilir. (Eden
bulur) demişlerdir. Bir hadis-i şerif meali:
(Siz namuslu olursanız, kadınlarınız da namuslu olur.) [Hâkim]
Kocasına ihanet edip başkasına kaçan kadın, kaçtığı erkeğe de ihanet edebilir.
O erkeğe niçin kaçtı? Ya malı için veya yakışıklı gördüğü için yahut genç
gördüğü için kaçtı. Hangi sebep olursa olsun, ondan daha zengini, ondan daha
güzeli, ondan gencini bulunca ona da kaçmayacağını kim garanti edebilir? Allah
korkusu olmayan, her şeyi yapabilir.
Aşkını gizleyen şehit olur mu?
Sual: Ben namaz kılmam, tesettüre riayet etmem, başka günahları da
işlerim, fakat (Âşık olup, aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek
ölen şehit olur) hadisi gereğince, aşkımla günah işlesem, durumu çok
kimse bilse, yine şehit olarak ölmez miyim?
CEVAP
Önce şunu bildirelim: Doğru iman sahibi olmayan ve namazlarını kılmayan kimse
şehit olamaz. (İslam Ahlakı)
Bu hadis-i şerifte üç husus belirtiliyor:
1- Bugün aşk denince şehevi duygular anlaşılıyor. Aşk ayrı,
nefsanî, şehvanî arzular ayrıdır. Nefsine tâbi olan Cehenneme gider. Nefsanî
duygulara aşk denmez. Sevgi çok olunca, buna aşk denir. Mevlid kitabında, (Habibim
sana âşık oldum) deniyor. Yani Allahü teâlâ Resulullah’ı çok seviyor
demektir. Bu aşkı günümüzün gençleri gibi düşünen bir yazar, (Mevlid kitabının
burası yanlış) diyor. Esas yanlış kendisindedir. Evlenmekten maksat, kendini
günahlardan korumak ve Allahü teâlânın rızasını kazanmak olmalıdır. Allahü
teâlânın rızası için olmayan şehevi duygulara aşk dememeli.
2- Aşkının gizli kalması deniyor. Hem âşık olduğunu kimse
bilmeyecek, hem de kimse duymayacak. Hiç kimse bilmeden yanıp tutuşacak. Aşkı
yüzünden günah da işlemeyecek.
3- İffetini, yani namusunu koruyarak ölmek deniyor. Mesela karşı
cinsin elini tutmuşsa haram işlenmiş olur, iffet korunmamış olur. Hadis-i
şerifte iffeti koruma şartı var. İffet korunmayınca nasıl şehit olunur ki?
Aşkla şehevi duyguları karıştıran gençler, bu söylenenlere kulak asmıyorlar.
Atalarımız boşuna, (Cahile kelam, nafile kelam)dememişler.
İnsanlardan utanarak günahı terk etmek
Sual: Günah işlemeyi, insanların ayıplamalarından korkulduğu için mi yoksa
Allah için mi terk etmelidir?
Cevap: Günah işleyecek kimsenin, bu günahtan vazgeçmesi, ya Allahü
teâlâdan korktuğu veya insanlardan hayâ ettiği, utandığı yahut da başkalarının
yapmasına sebep olmamak için olur. Allahü teâlâdan korkarak terk etmenin
alameti, o günahı gizli olarak da işlememektir. İnsanlardan hayâ etmek,
utanmak, onların kötülemelerinden korkmak demektir. Başkalarının günah
işlemelerine sebep olmak, yalnız yapmaktan daha çok günahtır. Başkalarının bu
günahı işlemelerinin günahları da, kıyamete kadar bunlara sebep olana yazılır.
Bir hadis-i şerifte;
(İnsan günahını dünyada gizlerse, Allahü teâlâ da, kıyamet günü, bu günahı
kullarından saklar) buyuruldu.
Herkese vera sahibi olduğunu bildirmek için, günahını
saklamak ve gizli olarak devam etmek, riya olur.
Sual: Bir kimsenin, yaptığı ibadetleri başkalarına
göstermekten veya onların duymasından haya etmesi, utanması doğru bir şey
midir?
Cevap: İbadetlerini başkalarına göstermekten haya etmek, utanmak caiz
değildir. Haya, günahlarını, kabahatlerini göstermemeye denir. Bunun için, vaaz
vermekten, ilmihal kitabı yazmaktan, satmaktan, imamlık, müezzinlik yapmaktan,
Kur’ân-ı kerim okumaktan haya etmek caiz değildir.
(Haya imandandır) hadis-i şerifindeki haya,
kötü, günah şeyleri göstermekten utanmak demektir. Müminin, önce Allahü
teâlâdan haya etmesi lazımdır. Bunun için, ibadetlerini ihlas ile yapmalıdır.