Küçük çocuğumuz öldü. Ana-baba olarak çok ağladık. Bize günah oldu mu?
Evladın ölümüne sabır
CEVAP
Ağlamak merhametten ileri gelir. Ağlamak günah olmaz. Bağırıp çağırıp isyan
etmek günahtır. Çocuğun ölmesi, malın elden çıkması, gözün kör, kulağın sağır
olması, bir uzvun telef olması gibi, insanın isteği ile ilgisi olmayan
musibetlere sabretmekten daha faziletli sabır yoktur. Sabredenlere verilen
sevabın miktarını Allahü teâlâdan başkası bilmez.
Musibetlere sabır, sıddıkların derecesidir. Bunun için Peygamber efendimiz
şöyle dua ederdi:
(Ya Rabbi, bana öyle yakîn ver ki, musibetler bana kolay gelsin!) [Tirmizi]
Oğlu İbrahim ölünce de, (Ya İbrahim, ölümüne çok üzüldük. Gözlerimiz
ağlıyor, kalbimiz sızlıyor. Fakat, Rabbimizi gücendirecek bir şey söylemeyiz) buyurmuştu.
(Bir çocuk ölünce, Allahü teâlâ, bildiği halde, meleklerine sorar:
- Kulumun çocuğunu aldınız, kalbinin meyvesini kopardınız. Peki kulum buna ne
dedi?
- Ya Rabbi, hamd edip teslimiyet gösterdi.
- O kuluma Cennette bir ev yapıp, adını da, “Hamd evi” koyun!) [Tirmizi]
Bunları Cennete götürün
Kıyamette Allahü teâlâ, müminlerin çocukları için, (Bunları Cennete
götürün) buyurur. Melekler, çocukların Cennete girmesini söylerler.
Çocuklar, (Ana-babamız hani?) derler. Melekler, (Onlar sizin gibi günahsız
değildir. Görülecek hesapları var) derler. Çocuklar ağlaşır, (Ana-babamızı
almadan girmeyiz) derler. Cenab-ı Hak, çocuklara buyurur ki:
(Ey yavrular, haydi gidin, ana-babanızı da alıp Cennete girin!) [Nesai]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Küçükken ölen çocuklar, ana-babaları ile karşılaşınca, ellerinden tutup,
ana-babaları Cennete girinceye kadar, onlardan ayrılmazlar.) [Müslim]
(Hiçbir Müslüman yoktur ki, büluğa ermemiş bir çocuğu ölsün de, Allahü teâlâ,
bol rahmeti sebebiyle, onu Cennete koymasın.)[Buhari, Nesai]
(Üç evladı ölmüş olan bir Müslüman ateşe girmez.) [Buhari, Müslim]
(Kimin bâlig olmamış üç evladı ölmüşse, bu çocuklar, onu ateşten koruyan bir
kale olur, ölen evlat iki, hatta bir olsa da...) [Tirmizi]
Peygamber efendimiz, (Üç çocuğu ölen, Cennete girer) buyurdu.
Oradakiler, (İki çocuğu ölen de mi?) diye sual edince, (İki çocuğu ölen
de Cennete girer) buyurdu. (Ya bir çocuğu ölen?) diye tekrar sual
edilince, buyurdu ki: (Allah’a yemin ederim ki, bir çocuk doğup hemen
ölse, annesi sabredip sevabını Allahü teâlâdan beklerse, annesini Cennete
götürür.) [Taberani]
Yine buyurdu ki:
(Alan da, veren de Allahü teâlâdır. Çocuğu ölen o kadına taziyede bulunun.
Sabretsin, ecrini görecektir.) [Müslim]
Musibete uğrayanı teselli etmelidir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çocuğu ölen kimseyi teselli edene Cennet hırkası verilir. Musibete uğrayanı
teselli eden, onun sevabı kadar sevap kazanır.) [Tirmizi]
Sual: Çocuğum yok veya öldü diye fazla üzülmek uygun mu?
CEVAP
Hayır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ sevdiği kulu kendisine bağlar. Çoluk çocuğu ile meşgul
etmez.) [Deylemi]
Belanın geliş sebepleri
Sual: Bazı hadis-i şeriflerde, Peygamberi sevenin, çeşitli musibetlere
maruz kalacağı ve Ona düşmanlık edenin ise, mal ve evladının çok olacağı
bildiriliyor. Bunların açıklaması nasıldır?
CEVAP
İnsanlara dert, bela, musibet birkaç bakımdan gelir:
1- Bunlardan biri işlediğimiz günahlar sebebiyledir. İmam-ı Rabbani
hazretleri buyuruyor ki: Belaların gelmesine sebep günah işlemektir. Kur'an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Size gelen musibet, işlediğiniz [günahlar] yüzündendir.) [Şura
30]
(Sana gelen kötülük, kendindendir, [günahların yüzündendir.]) [Nisa
79]
(Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hallerini değiştirmez.) [Rad
11]
2- Bela, hastalık ve musibetler, günahların kefareti [affolması] için
gelir. Dünyada musibetlere maruz kalıp da güzelce sabreden kimse, ahirete
günahsız gider.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Her musibet, affedilecek bir günah için gelir.) [Ebu Nuaym]
(Mümine gelen her sıkıntı, günahlarına kefaret olur.) [Buhari]
(Müminin günahları affoluncaya kadar bela ve hastalık gelir.)[Hakim]
İnsan kendisine gelen beladan hoşlanmaz. Halbuki günahları affolacak ve güzel
sabrederse ahirette büyük nimetlere kavuşacaktır. Kur'an-ı kerimde mealen
buyuruldu ki:
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze
olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216]
3- Cennette yüksek derecelere kavuşması için mümine musibet gelir.
Bunun için Peygamberlere çok bela gelmiştir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor
ki:
(Nimete kavuşması için insana musibet gelir.) [Buhari]
(Musibet, kavuşulacak bir derece için gelir.) [Ebu Nuaym]
(Allahü teâlânın hayrını murad ettiği kul, belaya maruz kalır.)[Taberani]
(Kişi, hep sıhhat ve selamette olsa idi, bu ikisi onun helakı için kâfi
gelirdi.) [İ.Asakir]
(Mümin, keler deliğine saklansa, ona, eza edecek biri musallat olur.) [Beyheki]
(Dünya, [Cennetteki nimetlerin yanında] mümine zindandır.)[Müslim]
(Allah’ı ve Resulünü seven, belaya [hazırlıklı olsun] zırh
giysin!)[Beyheki]
(En şiddetli bela, Peygamberlere, velilere ve benzerlerine gelir.)[Tirmizi]
Demek ki belanın en şiddetlisi, Allahü teâlânın çok sevdiği kimselere geliyor.
Belalara sabır, sıddıkların derecesidir. Peygamber efendimiz, kendisine gelecek
musibetlere karşı dayanma gücü vermesi için Allahü teâlâya dua ederdi.
4- Bela, imtihan için de gelir. Bakalım kul, Allahü teâlânın
gönderdiği belaya razı olacak mı, olmayacak mı? Hadis-i şeriflerde buyuruluyor
ki:
(Şüphe edilen altın, ateşle muayene edildiği gibi, insan da bela ile imtihan
olur.) [Taberani]
(Ya Rabbi, beni sevene, hayırlı mal ver! Bana düşmanlık edene de çok mal, çok
evlat ver!) [İbni Asakir]
Mal ve evlat fitne mi?
Mal ve evlat kötü mü de böyle buyuruluyor? Kur'an-ı kerimde de mealen
buyuruluyor ki:
(Mallarınız ve çocuklarınız sizin için elbette bir fitnedir.) [Tegabün
15]
Fitne imtihan demektir. Anarşi, bozgunculuk, günah, şirk, bela, düşman ve daha
başka manalara da gelir. Mal ve çocuklar hayırlı olmazsa bela olur, fitne
olur.
İnsan, genel olarak malını iyi yolda kullanmaz. Bu bakımdan malı kendisi için
düşman olmuş olur. Aslında mal, kılıç gibi bir nimettir. İyi kullanılmazsa
sahibini keser. Evlat da, bir nimet iken, iyi terbiye edilmezse, ana-babaları
ile birlikte Cehenneme gider. Nimet, düşman olmuş olur. Çoğunluk bu imtihanı
kazanmadığı için, mala ve evlada fitne denilmiştir. Mesela, İskoçyalılar,
genelde cimri oldukları için, her İskoçyalıya cimri gözü ile bakılır. Belki de
içlerinde çok cömert olanları da vardır. Kayserililer, gözü açık olarak
bilinir. (Okur-yazar değilim ama Kayseriliyim) denir. Kayseri’de gözü açık
olmayan da vardır. Hüküm ekseriyete göre verilir. Peygamber efendimiz, (Zenginlerin
ve kadınların çoğunu Cehennemde gördüm) buyurdu. Halbuki Cennete
gidecek zenginler ve kadınlar da çoktur. (Ramuz)
(Sizin çokluğunuzla, diğer ümmetlere karşı iftihar ederim) ve (Velud [doğurgan] kadınla
evlenin) hadis-i şerifleri, evlenmeyi teşvik etmektedir. Gerekli
İslami terbiye verilemediğinden gençler, namaz kılmamakta, dinden uzaklaşmakta,
hatta bir kısmı dinsiz ve anarşist olmaktadır. Peygamber efendimiz elbette,
böyle gençlikle övünmez. İbni Asakir’in bildirdiği (İki yüz yılından
sonra en iyiniz, hanımı ve çocuğu olmayandır) hadis-i şerifi, ortam
müsait olmayınca, çoluk çocuk sahibi olmamanın daha iyi olduğunu
göstermektedir.
Sual: Küçük çocuklar da ölürken sıkıntı çeker mi?
CEVAP
Bir Müslümanın çocuğu, ölüm döşeğinde iken, 360 melek gelir, o masumun
karşısında durup, (Ya masum, müjdeler olsun sana, bugün, ölmüş olan,
âbâ ve ecdadını ve bütün komşularını, Hak teâlâdan dile) derler.
Melekler, başına bir şefaat tacı ile gayret ve kuvvet gömleğini giydirip,
gözünün perdesini kaldırırlar. Perdeler kalkınca, tâ Hazret-i Âdem aleyhisselamdan
beri, geçmiş ecdatlarını görür. Onların bazısı için hazırlanan azabı görünce,
haykırıp titrer. Bunu bilmeyenler can çekişiyor zanneder.
Can alıcı melekler gelirler, (Ya masum, âlemlerin yaratıcısı sana selam
söyleyip, “Ben onu yarattım, yine bana gelsin. O ruh emanetini ben
verdim, yine bana versin. Onun karşılığında ona Cennet ve didar vereyim” buyurdu.
Haydi yüzünü çevir, bak) dediklerinde, o masum da, bakar, melekleri görür.
Sevinçten coşup titrer ve döşeğinde can vermeye atılır.
Yine o azap içindeki ecdatları gözüne erişince, yine canını vermek istemeyip,
(Ey melekler! Allahü teâlâ, akraba ve ecdadımı bana bağışlasın) der. Allahü
teâlâ da, (İzzim hakkı için bağışladım) buyurur.
Melekler, (Ya masum, sana müjdeler olsun, Hak teâlâ, imanı olanların
günahlarını bağışladı ve bütün dileklerini kabul eyledi) dediklerinde, masum
sevinçli iken, masumun anası ve babası suretinde iki huri gelip, kollarını
açarak, (Ey evladımız, bizimle gel, biz Cennette sensiz olamayız) derler.
Masumun eline bir Cennet meyvesi verirler. Masum, meyveyi koklarken Azrail
aleyhisselam, kendi gibi, bir güzel masum olup, habersizce canını alır ve
Cennete götürür.
Orada, yeşil bir sahra vardır. Masum, (Beni buraya niçin getirdiniz) diye
sorar.
Melekler şöyle cevap verirler:
Kıyamet yeri vardır. Çok sıcaktır. Bu sahrada, 70 bin rahmet pınarı vardır.
Resul-i ekremin havzının başında durup, nurdan bardakları görürsün.
Anan, baban kıyamet yerine geldiklerinde, bu bardakları su ile doldurup, onlara
verirsin ve onları bırakma ki, Cehennem yoluna gitmesinler. Çünkü, senin duan,
Hak katında makbuldür. Cuma geceleri, yeryüzüne inersin. O vakit Allahü
teâlânın selamını, Müslümanlara ulaştırırsın.
Ne mutlu, çocuğu ölüp de, sabreden ana-babaya...