İmanın var olduğunun alameti
02/08/2022 Salı Köşe yazarı O.Ü
İmanın gaybî olması
lazımdır. Görmeden inanmalıdır. Görülen şeye iman edilmiş olmaz.
Sual: Bir kimsede imanın var olup olmadığı ne ile ve nasıl anlaşılır?
Cevap: İmanın şartı
altıdır, bunlar inanılacak şeylerdir. Amentüdeki altı şeye inanmak, imandır. İmanın
bunlardan da önce gelen asıl iki şartı ise gayba iman ve hubb-i fillah, buğd-i
fillahtır. İmanın, bir müminde var olması bu iki şarta bağlıdır:
Birincisi, gayba imandır ki, görmeden, kendi
aklına, bilgisine danışmadan inanmaktır. Gayba iman esastır ve gayba iman etmek
lazımdır. Çünkü dünyânın ve ahıretin bütün saadetleri, görmeden inanmaya
bağlıdır. Can, rûh boğaza gelmeden önce iman etmiş olmalıdır. Can boğaza
gelince, ahıretin bütün hâlleri gösterilir. O zaman bütün kâfirler iman etmek
isterler. Hâlbuki imanın gaybî olması lazımdır. Görmeden inanmalıdır. Görülen
şeye iman edilmiş olmaz. Fakat bu anda, mü'minlerin tövbesi kabul olunur.
İkincisi, hubb-i fillah ve
buğd-i fillahtır. Bu iki şart yoksa, Amentüde bildirilen altı şarta bir kimse inansa da
mümin olamaz. Hubb-i fillah; Allah için sevmek, buğd-i fillah ise, Allahü teâlâ
için sevmemektir. İmanın alameti; hubb-i fillah ve buğd-i fillahtır.
Bir hadîs-i şerîfte;
(Allahü teâlânın bazı
kulları vardır. Bunlar, Peygamber değildir. Peygamberler ve şehitler, kıyamet
günü bunlara imrenirler. Bunlar, birbirini tanımayan, uzak yerlerde yaşayan,
Allah için birbirini seven müminlerdir) buyuruldu.
Allahü teâlânın en çok
sevdiği ibadet, hubb-i fillah ve buğd-i fillahtır ve imanın alametidir.
İbadetlerin en üstünü olduğu bildirilen hubb-i fillah ve buğd-i fillah da
bu demektir. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(İmanın temeli ve en
kuvvetli alameti, Müslümanları sevmek ve Müslümanlara düşmanlık edenleri
sevmemektir.) Cenab-ı Hak, İsa aleyhisselama vahyederek;
(Eğer yerlerde ve
göklerde bulunan bütün mahlukların ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe
ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz) buyurmuştur. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir Peygambere vahyetti ki, falan abide söyle; dünyada zühd ederek, nefsini rahata kavuşturdun ve kendini kıymetlendirdin. Benim için ne yaptın? Abid; ya Rabbî! Senin için ne yapılır? deyince Allahü teâlâ; düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi? buyurdu.)