İnsanın rûhu, hakîkatin karargâhıdır...
11/07/2021 Pazar Köşe yazarı V.T
“Ârifin dünyâda, Rabbini tefekkürden aldığı lezzet, bütün lezzetlerden
üstündür..."
Cemâlüddîn Konevî hazretleri kelâm ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimidir.
Konya’da doğdu. Şam’a gidip Celâlüddîn Ömer Habbâzî’den fıkıh ve kelâm
bilgilerini öğrendi. Allâme Muhyiddîn Esmer’den fıkıh ilmi tahsil etti. Şam’da
ikâmet edip, orada 732 (m. 1332) yılında vefât etti. Birçok talebe yetiştirip,
kıymetli eserler yazdı. Buyurdu ki:
“Ârifin dünyâda, Rabbini tefekkürden aldığı lezzet, bütün lezzetlerden
üstündür. Çünkü lezzet, arzu miktarıncadır. Arzunun derecesi ise, arzu edilenin
uygunluğu ve güzelliğine göredir. Nitekim kalpler için en uygun şeyler, arzu
ettiğini tanımak ve bilmektir. Özellikle insanın rûhu, hakîkatlerin
karargâhıdır. Bunun gibi, bilinmesi gereken şey ne kadar kıymetli olursa, ona
âit bilgi de öyle lezzetli olur. Allahü teâlâdan kıymetli, şerefli ve büyük
yoktur, işte bunun için, Allahü teâlânın zâtına, sıfatlarına, mülk ve
melekûtuna âit bilgiler, kalbde diğer bütün şeylere âit olan lezzetlerden
lezzetlidir. Çünkü bunlardaki arzu, bütün arzulardan üstündür. Bunun
için kalbde, diğer arzulardan sonra meydana gelir. Arzular içinde sonra
gelenler, öncekilerden kuvvetlidir. Nitekim kalbde ilk arzu, yemek arzusudur.
Sonra cima arzusudur. Yemeği, bunun için terk eder. Bundan sonra, makam ve
başkanlık arzusudur. Şuarâ sûresi seksensekizinci âyetinde meâlen; “O gün
mal ve evlâd fayda vermez. Ancak Allahü teâlâya kalb-i selim getiren fayda
bulur” buyurulur. Yanî bozuk i’tikâdlardan arınmış, kin, kıskançlık,
nifak, bid’at, nefsinin arzularına uymak ve insanların elinde bulunan şeylere
göz dikmek gibi kötü sıfatlardan kurtulmuş kimseler demektir. Kalbini bu
sıfatlardan temizleyen kimse, parasını iyi yerde harcar, fakirleri doyurur.
Allah yolunu bildiren mektebler ve binalar yaptırır. Bunun için Peygamber
efendimiz (aleyhisselâm) buyurdu ki:
“Dünyâda zâhid olanın (yani dünyâya kıymet
vermeyenin) kalbine, Allahü teâlâ hikmet akıtır ve dili hikmet söyler,
dünyâ hastalığının tamah, ilâcının vera olduğunu bilir. Onu dünyâdan
Cennete sâlim olarak gönderir.”
Bir insan, kuvvetli, olgun ve tesîri çok olan bir zâtın mezarı yanında durup, o toprağı ve o zâtın bedenini düşünse, o zâtın rûhunun, bedenine ve dolayısı ile, o toprağa bağlılığı olduğundan, bu iki rûh karşılaşır. Gelen insanın rûhu, o zâtın rûhundan çok şeyler edinir ve güzelleşir, olgunlaşır, işte bu faydadan dolayı, kabir ziyâretine izin verilmiştir. Bundan başka sebepler de yok değildir.”