Milletleri ayakta tutan...
02/08/2022 Salı Köşe yazarı R.A
Bir toplumu içten
yıkmak isteyenler, inanç, ahlâk ve millî değerlerini yok etmeyi ilk hedef
olarak seçmektedirler.
Hiç şüphe yok ki, milletleri ayakta tutan, millî ve manevî değerlerdir. Bu değerler, milletlerin birlik, beraberlik ve ictimâî / toplumsal dayanışma içerisinde yaşamalarını ve millî kimlikleriyle târih sahnesinde yer almalarını sağlamaktadır. Milletler, söz konusu kıymetleri, gelecek nesillere aktardıkları nisbette/oranda varlıklarını sürdürürler.
Bir hadîs-i şerîf
meâli şöyledir:
“Çocukken öğrenilen
şey, taş üzerine kazınmış olan nakış gibi kalıcıdır. Yaşlandıktan sonra
öğrenmeye kalkışılması ise, su üzerine yazı yazmaya benzer.” [Hatîb Bağdâdî]
Bu bakımdan
çocuklarımıza ilkönce, Kur’ân-ı kerîmi, Peygamber Efendimizi ve dîn-i İslâmı
öğretmeliyiz. Daha sonraya bırakmamalıyız. “Heleke’l-müsevvifûn” hadîs-i
şerîfi, “Sonra yaparım diyenler helâk oldular: (Hayırlı
işlerinizi hemen yapın. Yarına bırakmayın)” demektir.
Çocuklar altı yaşlarına
kadar kişilik özelliklerini âilelerinden alırlar. Bu sebeple
âilelerin düzenli olması çok önemlidir. Âile hayâtının düzenli olması,
çocukların şahsiyetli ve güzel karakterli olarak yetişmesini sağlar.
Târih, bize millî ve
manevî değerlerine sâhip çıkmayan ve başka milletleri körü körüne taklit edip
millî şahsiyetlerini kaybedenlerin, dünyâ coğrafyasından silinip gittiklerini
göstermektedir.
Bu yüzden, bir toplumu
içten yıkmak isteyenler, inanç, ahlâk ve millî değerlerini yok etmeyi ilk hedef
olarak seçmektedirler.
Terbiye (Eğitim):
“Kişiyi, yavaş yavaş, rûhen ve bedenen yetiştirmek, olgunlaştırmak” demektir. Bu
iş, çocuk doğar-doğmaz hemen âilede başlamalı; gerekli yaşa gelince, kreşlerde,
ana okullarında; diğer ilk, orta dereceli ve yüksek okullarda, hattâ lisans
üstü müesseselerde ve çevrede devâm etmelidir.
“Pedagoji”, yâni çocuk
ve gençlerin terbiye edilmeleri, İslâm dîninde çok kıymetli bir
ilimdir. Ferdin fıtratında olan, doğuştan getirdiklerine “tabîat”, sonradan
kazandıklarına “kültür” diyecek olursak, “terbiye”yi
daha vecîz bir ifâdeyle; “yeni nesillere, doğuştan getirdikleri
kapasitelerini inkişâf ettirme, geliştirme ve onlara terakkî eden, ilerleyen
insanlık kültürünü de aktarma faâliyetidir” diyebiliriz.
“Ağaç yaşken
eğilir” ve “Demir tavında dövülür” gibi ata sözlerimiz meşhûrdur.
Her şey zamanında yapılmalıdır. Bazı hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Beş şey gelmeden önce
beş şeyin kıymetini biliniz: Ölmeden önce hayâtın, ihtiyârlıktan önce
gençliğin, hastalıktan önce sıhhatin, dünyâda iken âhireti kazanmanın,
fakîrlikten önce zenginliğin kıymetini biliniz.” [Hâkim]
“Allah katında en
sevgili olan, tövbe eden gençlerdir.” [Riyâdu’n-Nâsıhîn]
“Tövbe eden bir gencin cenâzesi bir kabristâna getirilince, Allahü teâlâ: (Ey Melekler, bu kabristândan azâbı kaldırın. Buraya tövbe eden bir genç getirildi. Onun olduğu yerdekilere azâp etmeye hayâ ederim) buyurur ve bütün kabristândakilerden kırk gün, azâp kalkar.” [Riyâdu’n-Nâsıhîn]