Allahü teâlânın "Ezelî" kelâmı...
06/04/2020 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Kur’ân-ı kerîm, kelâm-ı İlâhîdir. Hem lafzı, hem de
manası, Allahü teâlânın "Ezelî" sıfatının tecellîsi
olarak, Peygamber Efendimize indirilmiştir.
“Üç Ay”ların ikincisi olan “Şabân-ı Muazzam” ayının 15.
(Berât=Berâet) gecesinde, Allahü teâlâ tarafından, topluca “Levh-i
Mahfûz”a indirilen, oradan da peyderpey Sevgili Peygamberimize Cebrâîl
aleyhisselâmın, takriben 23 senede (22 sene 2 ay 22 gün zarfında) vahiy olarak
getirdiği Kur’ân-ı kerîm, kelâm-ı İlâhîdir. Hem lafzı, hem
de manası, Allahü teâlânın "Ezelî" sıfatının
tecellîsi olarak, Peygamber Efendimize indirilmiş, o da, bu İlâhî kelâmı,
ümmetine sûre sûre, âyet âyet teblîğ etmiş, tatbîkâtını göstermiş ve genişçe
açıklamasını da yapmıştır.
Zâten “Vahy (Vahiy)”: “Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını,
Peygamberlerine melek vâsıtasıyla veya vâsıtasız olarak bildirmesi” demektir.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde buyuruyor ki (meâlen): “O (Muhammed
aleyhisselâm), hevâdan konuşmaz (boş söz söylemez). Onun söyledikleri yalnız
kendisine vahyedilen şeylerdir.” (Necm sûresi, 3)
“Kur'an-ı kerîm, Muhammed aleyhisselâmın sözü değildir; Allah kelâmıdır. Hiçbir insan
öyle düzgün söyleyemez. Kur'ân-ı kerîmde bildirilenlerin hepsine “İslâmiyet” denilir.
Hepsine inanan insana “mümin” ve “Müslüman” denir.
Birini bile beğenmemeye îmânsızlık, yâni “küfür” denir.”
(Abdülhakîm-i Arvâsî)
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde buyurdu ki (meâlen):
“De ki, insanlar ve cinnîler birbirlerine yardımcı olarak, (belâgat,
güzel nazm ve kâmil mânâda) bu Kur'ân-ı kerîmin bir benzerini ortaya
koymak için bir araya gelseler, yemîn olsun ki, yine de benzerini ortaya
koyamazlar.” (İsrâ sûresi, 88)
Kur'ân-ı kerîm “vahy-i metlüv”dür. “Cebrâil
aleyhisselâmın, Allahü teâlâdan aldığı haberleri getirerek Peygamberlere
okuması”na “Vahy-i Metlüv”: denilir. Vahy-i
metlüvün lafzı da (kelimeleri de), mânâları da Allahü teâlâdan gelmiştir.
Allahü teâlâ tarafından, Peygamberlerin kalblerine bildirilen vahyi,
Peygamberlerin kendilerine âit kelimelerle yanındakilere bildirmelerine
ise “Hadîs-i kudsî” (Vahy-i Gayri Metlûv) denilir.
(İmâm-ı Süyûtî)
Netîce olarak bir tarif yapacak olursak, “Kur'ân-ı Kerîm”: “Allahü
teâlânın, Cebrâîl aleyhisselâm vâsıtasıyla, Muhammed aleyhisselâma, yirmi üç
senede, Arabça olarak indirdiği, bize kadar ilk nâzil olduğu şekilde
tevâtürle (yalan söylemeleri mümkün olmayan üstün vasıflı insanların
bildirmeleri ile) gelen ve Mushaflarda yazılı olup, okunması ile ibâdet
edilen, hiçbir kimsenin bir benzerini getiremediği ve getiremeyeceği son İlâhî
kitap”tır.
Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını, îmânı ve ibâdet esâslarını,
güzel ahlâkı içine alan İlâhî kitablara inanmak, dînimizin üçüncü temel
şartıdır. Yüce Rabbimiz, Peygamberleri vâsıtası ile hepsini İlâhî kitaplarda
bildirmiştir. Allahü teâlâ, bu kutsal kitabları, bâzı Peygamberlere melek
vâsıtasıyla okutarak, bâzılarına ise yazılı olarak, bâzılarına da meleksiz
işittirerek vahyetti. Allahü teâlâ tarafından vahyedilen bu İlâhî kitapların hepsi,
O'nun kelâmıdır (sözleridir).