"Mert isen, kötülük yapana, iyilik yap!"
23/10/2023 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Şeyh Ebü'l-Kâsım hazretleri İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin torunu
olan Muhammed Sibgatullah hazretlerinin ilk oğlu, Urvet-ül-vüskâ Muhammed
Ma'sûm-i Fârûkî'nin de torunudur. 1645 (H.1055) senesinde Hindistan'da
Serhend’de doğdu. Yüksek dereceler sâhibi olan amcası Muhammed Ubeydüllah-ı
Serhendî'den de okuyup ilim öğrenmişti. 1671 (H.1082) senesinde Ekberâbâd
beldesine gitmişti. Orada vefât etti. Cenâzesini Serhend'e getirip yüksek
dedesinin yakınında defnettiler.
Urvet-ül-vüskâ Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî hazretlerinin üç cildlik
Mektûbât kitabında bu torununa yazılmış mektuplar vardır. İkinci cild, 123'üncü
mektup, bu mektuplardan biridir. Burada buyuruluyor ki:
"Allahü teâlâya hamd olsun! O'nun sevdiği, seçtiği kullarına selâm olsun!
Kıymetli mektubunuz geldi. Bizi çok sevindirdiniz. Huzur ve safâ hâsıl olduğunu
yazıyorsunuz. Ne iyi bir haber! Fitne ateşi ne kadar söndürülür, bastırılırsa,
o kadar iyidir. Dostlardan, sevdiklerinden insanlık îcâbı bir kusur, sevgiye
uymayan, ters düşen bir şey meydana gelirse, bağışlamalı, iyiliklerini, iyi
taraflarını görmelidir. Mısra: "Mert isen, kötülük yapana, iyilik
yap!"
Derler ki, bir kimse, bir kimsenin yanında, bir kimsenin bir
kötülüğünden bahsetmiş. O da; "Biz, bize iyiliğine bakarız. İyiliği
kötülüğünden fazla ise, iyiliklerini alır, kötülüklerini geçeriz. Nitekim
efendi de kölesine böyledir. O hâlde kulun, kula karşı nasıl olması îcâb
ettiğini bundan kıyas etmelidir" demiştir...
Yazıyorsunuz ki, bâzı sâlihler, bâzı haberler getirdi. Hüsn-i
zan gereği, sözlerine inandım. Bu yüzden kalbim ağırlandı. Deriz ki: İlim
sâhibinin böyle söylemesi, hayret vericidir. Onların sözlerini, hüsn-i zanla
kabûl etmişsiniz ve hüsn-i zan etmeye lâyık olan diğer tarafa da hüsn-i zan
etmemişsiniz. Dedikodu yapanın sözü kabûl edilmez, reddedilir. Kenz-ül Hafi
kitabında diyor ki: Hâlid bin Sinân; "Dedikoduyu kabûl etmek, dedikodudan
daha kötüdür. Çünkü dedikodu; günaha yol göstermek, onu kabûl, yâni onu
dinlemek ise, izin vermek, onu tasdîk etmektir. Bir şeye delâlet eden ile, onu
kabûllenip, hükmeden bir değildir. O hâlde dedikodu yapanın azâbı, sâdece
dedikodusudur. Eğer doğru ise, ayıplamasında, bir kimsenin gizli bir şeyini
ortaya dökmek, hürmetini gidermek, nâmusuyla oynamak vardır. Yalan ise, Allahü
teâlâya karşı gelmek, yalan ve iftirâ söz ile şeytana uymaktır.