Kapıyı bulamayan hırsızın tövbesi!
24/10/2023 Salı Köşe yazarı A.U
Hindistan
Evliyâsından Abdülvâhid-i Lâhorî hazretleri zamânında adamın
biri, bir gece hırsızlığa çıktı.
Rastgele bir eve
girdi.
Ancak bu ev, bu büyük
velîye âitti.
Bakındı etrâfa.
Bir “hırka” gördü.
Bu zâtın hırkasıydı.
Hemen aldı onu.
Zâten başka da bir şey
bulamamıştı alacak. Kendi kendine “Fakîr bir eve gelmişim" dedi.
Ve çıkmak için kapıya
yöneldi.
Ancak kapı nerede?
Dört taraf duvardı.
“Allah Allah, ben az
önce şuradan girmiştim. Kapı vardı orada, şimdi yok olmuş” dedi.
Çâresizlik içindeydi!
Bıraktı elindeki
hırkayı.
O zaman gördü kapıyı.
Sevinmişti.
Ama akıllanmamıştı.
“Kapıyı bulmuşken
hırkayı da alıp çıkayım" dedi.
Dönüp hırkayı aldı.
Kapı yine kayboldu.
Şaşkına döndü adam!
Dört döndü evin içinde. Yine yok olmuştu koca kapı. Çâresizlik içinde
kıvranırken büyük velî seslendi:
“Kapıyı bulamadın mı
evlât? Hırkaya ihtiyâcın varsa, al götür. Ama izinsiz alırsan, tabii ki kapıyı
bulamazsın” buyurdu.
Hırsız mahcuptu!
Hırkayı bıraktığı gibi
hızla çıktı kapıdan. Ancak bu hâdise, tövbesine sebep oldu. Sabah koştu bu
zâtın mescidine. Elini öpüp “talebesi” olmakla şereflendi.