Eğitimden maksat...
08/08/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Eğitimde işin esâsı, hem kendisine, hem âilesine faydalı, hem de milletine, vatanına ve devletine yararlı unsurlar meydâna getirmektir...
Zaman zaman
konferanslarımızda ifâde ediyoruz; makalelerimizde yazıyoruz, derslerimizde
anlatıyoruz, vaazlarımızda da söylüyoruz, hattâ radyo ve televizyon
konuşmalarımızda da üzerinde duruyoruz; ama burada, altını çizerek tekrâren
ifade edelim ki:
Bizim mukaddes
dînimiz, şanlı târihimiz, yüksek kültür ve medeniyetimizde; kıymetli örf, âdet
ve an’anelerimizde eğitimden maksat "İyi İnsan", orijinal ismiyle
söylemek gerekirse "İnsân-ı Kâmil" meydâna getirmektir.
Eğitimde işin esâsı,
hem kendisine, hem âilesine faydalı, hem de milletine, vatanına ve devletine
yararlı unsurlar meydâna getirmektir. İşte târih boyunca millî eğitimimizdeki ana
hedef bu olmuştur.
Köklü, sağlam, millî
ve manevî değerlerle teçhiz edilen (donatılan) âilelere dayanan milletler, her
türlü felâketlere karşı göğüs gererler. Sağlam temellere dayanmayan âile ve
topluluklar, en küçük bir zorlama karşısında dağılırlar.
Benliğinden, millî ve
ahlâkî fazîletlerinden, örf ve an’anelerinden uzaklaşarak, rûhsuz, köksüz ve
inançsız yetişen nesiller, aşağılık kompleksi içinde sapık fikir ve yabancı
ideolojilerin esîri olmaya mahkûmdurlar.
Türk milletinin tarihi
boyunca her sâhada kazandığı zafer ve başarılarda, Türk âilesinin çok büyük
payı vardır. Türk âile yapısı, her türlü kötülük ve tuzaklardan korunmalı,
millî ve manevî yapısı kuvvetlendirilerek sağlıklı bir şekilde devâmı
sağlanmalıdır.
Şurası bir gerçektir
ki, bir millet, başka bir milletin toprağını istilâ ettiğinde, bunun belli bir
zaman sonra, er veya geç geri alınabildiği, ama fikirleri millî ve mânevî
değerleri bozulan ferd ve cemiyetlerin, kişi ve milletlerin düzelmelerinin
kendilerini toparlamalarının çok zor bir iş olduğu görülmüştür.
Bunun gerek tarihte,
gerek yakın zamanlarda pek çok misâllerini görmek mümkündür. Fransa, işgâl
ettiği Afrika ülkelerinden, İngiltere de sömürge yaptığı Hindistân’dan askerî
güç olarak çıkmışlardır. Ama, maalesef kültürel yönden tesîrleri hâlâ devâm
etmektedir.
Seyyid Abdülhakîm
Arvâsî (rahmetullahi aleyh) “Evlât büyük bir nimettir. Ni’metin kıymeti
bilinmezse, elden gider. Bunun için pedagoji yani çocuk terbiyesi, İslâm
dîninde çok kıymetli bir ilimdir” buyurmuştur.
İmâm-ı Gazâlî de (rahimehullah): “Çocuğun
terbiyesine çok dikkat etmelidir. Onun kötü arkadaşlarla düşüp kalkmasına mâni
olmalıdır. Kötü arkadaş, çocuğun edeb ve terbiyesini bozar” buyurmaktadır.
Bildiğimiz gibi,
arkadaşla ilgili çok güzel atasözlerimiz vardır.
“Misçinin yanında
duran mis kokar; isçinin yanında duran is kokar.”
“Üzüm üzüme baka baka
kararır.”
“Kıratın yanında
duran, ya huyundan ya suyundan alır.”
Eğer bir insan, edebli
bir insan hâline getirilebilirse, eğitimde istenilen maksada, arzû edilen hedefe
kavuşulmuş demektir. Onun için Yunus Emre’miz:
“İlim meclislerinde aradım kıldım talep,/İlim geride kaldı ille edep, ille edep” diyerek bunu ne güzel ifâde etmektedir.