"Biz ona 'mübarek ağaç' diyorduk!.."

11/04/2020 Cumartesi Köşe yazarı V.T

"O ağacın yaprağından yiyen deve ve koyunlar hesapsız süt verirdi."

 

İmâdüddîn ibn-i Kesîr hazretleri siyer, tefsir, hadis ve Şafiî fıkıh âlimidir. 701"de (m. 1301) Busrâ'da doğdu. Küçük yaşta Şam’a giderek büyük âlimlerden ilim tahsil etti ve talebe yetiştirdi. 774 (m. 1373)’te Şam’da vefat etti. Siyer kitabında şöyle nakleder:

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hicret sırasında Ümmü Mabed’in çadırında geceledi. Oraya ulaştığında, müşrikler ne tarafa gittiğini bilemediler. O gün Ebû Kubeys Dağı'nın üzerinden bir ses işittiler. Bazı beyitler okudu. Fakat sesin sâhibini göremiyorlardı. O beyitlerde şöyle diyordu:

Allahü teâlâ onlara bol iyilikler versin/Çadırına vardılar, Ümmi Mabed'in!

İkisi hicret ettiler, Hak olan emr ile/Muhakkak felâha erer, arkadaşı Muhammed'in... “aleyhisselâm”

Mekkeli müşrikler, bu beyitleri işitince, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Medîne tarafına gitmiş olduğunu anladılar.

Ümmü Mabed şöyle anlatır:

Resûlullah çadırıma uğradı. Gece çadırımda istirâhat edip, uyudu. Uyanınca su istedi. Mübârek ellerini yıkadı ve ağzını çalkalayıp, suyunu çadırımın yanında bulunan bir dikenin dibine döktü. Sabâhleyin baktık ki, oradan büyük bir ağaç yetişmiş. Kocaman meyveler vermişti. Meyvelerin kokusu amber gibi, tadı şeker gibi idi. O meyveleri aç kimse yese doyar, susuz kimse yese suya kanar, hasta olan yese sıhhate kavuşurdu. Üzüntülü kimse yese neşelenirdi. O ağacın yaprağından yiyen deve ve koyunlar hesapsız süt verirdi. Biz onun adını "mübârek ağaç" koymuştuk. Çevredeki kabîleler, hastaları için onun meyvelerinden istemeye gelirlerdi...

Bir seher vaktinde o ağacı yemişleri dökülmüş, yaprakları küçülmüş bir hâlde gördüm. Çok korktum ve üzüldüm. Bir müddet sonra Resûlullahın vefât haberi geldi...

Bu hâdiseden sonra, aradan otuz sene geçti. Yine bir sabah vakti dışarı çıkıp baktım ki, o ağaç kökünden budaklarına kadar diken hâlini almış, meyveleri yere dökülmüştü. Hazreti Alî’nin “kerremallahü vecheh” şehîd edildiği haberini işittik... Bu hâdiseden sonra o ağaç artık meyve vermedi. Fakat yapraklarından faydalanıyorduk... Bir gün baktım ki ağacın içinden hâlis kan akıyordu. Yaprakları solmuştu. Üzüntülü bir hâlde otururken, Hazreti Hüseyin “radıyallahü anh” şehîd edildi diye haber getirdiler. Ondan sonra o ağaç kökünden kurudu ve belirsiz oldu...