"Hak teâlâ her şeye kâdirdir"
13/04/2020 Pazartesi Köşe yazarı A.U
Ebû Abdullah Mehâî hazretlerinin bulunduğu köye, bir gün düşman
askerleri saldırdı.
Köylülere hücum ettiler.
Ancak kime kılıç vursalar, hiç tesir etmiyordu.
Kanları akıyordu.
Ama hiç ölmüyorlardı.
Acı da duymuyorlardı.
İhlâssız bir talebe;
"Burada harp var. Ben kaçıp memleketime gideyim, harp bitince geri
dönerim" diye düşündü.
Ve izin almadan yola düştü.
Köyden biraz uzaklaşınca, düşman askerleri onu gördüler.
Yakalayıp öldürdüler.
Ama merak etmişlerdi.
Zîra kılıçları, başkalarına tesir etmezken, buna tesir etmişti. Hikmetini
araştırdılar.
Halktan biri, onlara;
"Burada, Ebû Abdullah Mehâî diye bir velî zât var. Onun hürmetine,
kılıçlarınız Ona ve sevdiklerine tesir etmez" dedi.
Onlar bunu öğrendiler.
Hemen bu zâtı yakaladılar.
Ve defâlarca kılıç çaldılar.
Büyük velî yere düştü.
Askerler (öldü) zannettiler.
Ve çekip gittiler.
Talebeleri eve girdiklerinde, hocalarını namaz kılarken buldular.
Namazı bitince;
"Hocam! Size bu kadar kılıç vurdukları hâlde bir damla bile kanınız
akmadı" dediler.
Ebû Abdullah buyurdu ki:
"Hak teâlâ her şeye kâdirdir."