"Bu dergâhta dünyâ ile meşgul olanın işi yok!"
13/07/2022 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Hacı Bayram-ı Velî:
"Evlâdım! Mâdemki dünyâyı terk edemiyorsun, öyle ise bizi terk et!.."
Akbıyık Sultan, İkinci
Murâd Han ve Fâtih Sultan Mehmed devrinde yaşayan büyük velîlerdendir. Asıl adı
Ahmed Şemseddîn'dir. Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin sohbetinde yetişti. Bir
taraftan hocasının sohbeti ile bereketlenirken diğer taraftan İkinci Murâd
Han'ın seferlerine katıldı. Bu gazâlarda gösterdiği başarılardan birinin
sonunda İkinci Murâd Han tarafından Yenişehir köylerinden bir tanesi kendisine
temlik edildi. Bu parayı ticarette kullanan Akbıyık Sultan kısa zamanda malının
hesâbını yapamayacak kadar zenginleşti. Bu sebeple bir gün hocası Hacı Bayram-ı
Velî hazretleri, dünyâya ve onun geçici lezzetlerine bağlanmanın mahzurlarından
bahsederek Akbıyık Sultan'a; "Evlâdım bu dünyâ fânidir. Malı mülkü
elde kalmaz. Ne kadar malın olsa murâd alamazsın. Âhiretten gâfil olma. Zîrâ
gidişin dönüşü yoktur. Allahü teâlâdan gayri işlere tutulmaktan kurtul. Devamlı
bâki kalan işlerle meşgul ol" buyurdu.
Hocasının bu sözleri
üzerine Akbıyık Sultan; "Hocam! Peygamber efendimiz; (Dünyâ, âhiretin
tarlasıdır) buyuruyor. Bu sebeple dünyâ malı ile de meşgul olmak gerekmez
mi?" der.
Hacı Bayram-ı Velî
hazretleri uzun bir sükûttan sonra; "Evlâdım! Mâdemki dünyâyı terk
edemiyorsun, öyle ise bizi terk et. Bu dergâhta dünyâ ile meşgul olanların işi
yoktur" buyurdu.
Akbıyık Sultan bu
sözler üzerine kapıdan dışarı çıkarken tam eşik üzerinde başından sarığını
düşürdü. Bunu hocasının bir kerâmeti bilip günü gelince sebebi meydana çıkar,
düşüncesiyle alıp başına giymedi...
Akbıyık Sultan'ın bundan sonra topladığı altın ve gümüş para sayılamayacak ölçüde arttı. Ancak gönlünü hiçbir zaman para ve pula kaptırmadı. Eline geçen para da hiçbir zaman kendisinde kalmadı. Fakir, fukarâ, kimsesiz, öksüz, yetim, dul, borçlu ve gariplerin sığınağı oldu. Bursa'da büyük bir imâret yaptırarak gelen geçen yoksullara ikramlarda bulundu. Misâfirleri ağırladı. O dağıttıkça parası artıyor, parası arttıkça o da dağıtmaya devâm ediyordu... Bu arada Alâeddîn Ali el-Arabî hazretlerinin derslerine devam ederek ilimde ilerlemeye de gayret sarfediyordu... Nihâyet hocasının kerâmeti tahakkuk etti. Sarığının eşik üzerinde düşmesinin esrârı aydınlandı. Yine şeyhi ve üstâdı Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin eşiğine yüz sürdü. Mübârek sohbetlerine tekrar kabûl olunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Hocasının sekiz halîfesinden biri olma şerefine kavuştu.