Ömründe hiç yalan söylememiştir...
14/10/2020 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Resûlullah Efendimizin, Peygamber olduğunu ispat eden deliller pek
çoktur...
Ebü'l-Berekât Zeynüddîn el-Müneccâ hazretleri Hanbelî fıkıh âlimidir. 631
(m. 1234)’de Şam’da doğdu. Zamanın büyük âlimlerinin derslerine katılarak
fıkıh, usûl-i fıkıh, kelâm, tefsir, nahiv sahalarında yetişti ve otuz yıl
boyunca Emeviyye Camii'nde, Hanbeliyye ve Sadriyye medreselerinde ders verdi.
695'te (m. 1296) Şam’da vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Resûlullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Peygamber
olduğunu ispat eden delillerden bazıları şunlardır:
Ne dünya işleri için, ne de âhiret işlerinde hiçbir zaman yalan
söylememiştir. Ömründe bir yalan söylemiş olsaydı, azılı düşmanları, bunu her
yere yaymak için, yarışırlardı. Peygamberliğinden önce ve sonra çirkin bir şey
yaptığı hiç görülmedi. Ümmî olduğu hâlde [yâni kimseden bir şey öğrenmediği
hâlde], pek fasîh, yâni açık ve tatlı konuşurdu. Bunun için, (Bana
cevâmi'ul kelim) verildi, buyurdu. [Cevâmi'ul kelim, az kelime
kullanarak, çok şey anlatmak demektir.]
Allahü teâlânın, dînini bildirmek için, meşakkatlere katlandı. Hattâ, öyle
oldu ki, (Hiçbir Peygamber, benim çektiğim işkenceleri çekmemiştir) buyurdu.
Bunların hepsine katlandı. Vazîfesinde hiç gevşeklik göstermedi. Düşmanlarına
gâlip gelip, insanların hepsi emrine girince, güzel ahlâkında,
merhametinde, tevâzuunda hiç değişiklik olmadı. Ömrünün her zamanında, herkesin
gönlünü alırdı. Kendini kimseden üstün görmezdi. Ümmetinin hepsine baba gibi
çok şefkâtli idi. Aşırı merhametinden dolayı, kendine (Fâtır) sûresinin, (Onların
yanlış hareketlerinden dolayı üzülme!) meâlinde olan sekizinci âyet-i
kerimesi ve (Kehf) sûresinin, (Onların yanlış işlerine
üzülüp kendini helâk mı edeceksin?) meâlinde olan altıncı âyet-i
kerimesi geldi.
Cömertliği hadden aşmış idi. Bunu frenlemesi için, (İsrâ) sûresinin, (Malının
hepsini verecek kadar eli açık olma!) meâlinde olan yirmidokuzuncu
âyet-i kerimesi geldi. Dünyanın geçici ve aldatıcı güzelliklerine hiç bakmazdı.
Peygamberliğini bildirmeye başladığı zamanlarda, Kureyş'in ileri gelenleri,
yanına gelip, (Sana istediğin kadar mal verelim. İstediğin kızı verelim.
İstediğin yere başkan yapalım. Bu işten vazgeç!) dediler. Yüzlerine bile
bakmadı...
Fakirlere ve kimsesizlere karşı merhametli, mütevâzı, mal ve mülk sahiplerine karşı ise, ağır başlı ve ciddî idi.