Allah için dostluk ve Allah için düşmanlık

16/10/2020 Cuma Köşe yazarı A.D

"Günâh işleyenin günâhına mâni olmaya kudreti varken, kimse mâni olmazsa, Allahü teâlâ, bunların hepsine, dünyada ve âhırette azap yapar."

 

Allahü teâlânın dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmek dinimizin emridir. "Buğd-i fillâh" yani Allah için düşmanlık farzdır. İnsanı Allahü teâlâya yaklaştıran şeylerin birincisidir. İmanın tamamlayıcısıdır. Peygamber efendimiz, "İbâdetlerin efdali, Müslümanları Müslüman oldukları için sevmek, kâfirleri, kâfir oldukları için, sevmemektir" buyurdu.

Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma sordu:

-Yâ Mûsâ! Benim için ne işledin?

-Yâ Rabbî! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, ismini çok zikrettim.

Mûsâ aleyhisselâmın bu cevabı üzerine, Cenâb-ı Hak buyurdu ki:

-Yâ Mûsâ, namazların sana burhândır. Oruçların Cehennemden siperdir. Zekât kıyâmet gününün sıcaklığından koruyan gölgedir. İsmimi söylemen de, kabir ve kıyâmet karanlığında seni aydınlatan nûrdur. Yani bunların faydaları hep sanadır. Benim için ne yaptın?

-Yâ Rabbî! Senin için olan ameli bana bildir! diye yalvardı. Cenâb-ı Hak;

-Yâ Mûsâ! Dostlarımı benim için sevdin mi ve düşmanlarıma benim için düşmanlık ettin mi? meâlindeki âyet-i kerîme ile cevap verdi. Mûsâ aleyhisselâm da, Allah için amelin, "Hubb-i fillâh" ve "Buğd-i fillâh" yani Allah için dostluk, Allah için düşmanlık olduğunu anladı.

Ayrıca zâlimler, açıkça günâh işleyenler, Cenâb-ı Hakka âsi olanlar da sevilmez. Âl-i İmrân sûresi, elliyedinci ve yüzkırkıncı âyetlerinde meâlen, "Allahü teâlâ, zâlimleri sevmez" buyuruldu. Hadîs-i şerîfte, "Zâlimin çok yaşamasına duâ etmek, Allahü teâlâya isyân olunmasını istemektir" buyuruldu.

Süfyân-ı Sevrî hazretlerine, "Çölde bir zâlim susuzluktan helâk oluyor. Ona su verelim mi?" dediklerinde, "hayır vermeyin" buyurdu. Zâlime yardım eden, halkın malına, canına zarar verilmesine yardım etmiş olur. Zâlimden her zaman uzak kalmak daha iyidir... 

Haram işlediği bilinen günahkâr da sevilmez. Bidati yayanları ve zâlimleri sevmek, günâhtır. Hadîs-i şerîfte, "Günâh işleyenin günâhına mâni olmaya kudreti varken, kimse mâni olmazsa, Allahü teâlâ, bunların hepsine, dünyada ve âhırette azap yapar" buyuruldu.

Allahü teâlâ, hazreti Yûşa Peygambere;

-Kavminden kırk bin sâlih kimseye ve altmış bin fâsık, günâhkâr kimseye azap yapacağım! buyurdu. Yûşa aleyhisselam;

-Yâ Rabbî! Fâsıklar, azâbı hak etmiştir. Sâlihlere azap yapmanın hikmeti nedir? diye sual edince Allahü teala buyurdu ki:

-Benim gadab ettiklerime, onlar gadab etmedi. Birlikte yediler, içtiler!..

Çevremizdeki insanlara tatlı dil ve yumuşak sözlerle nasihat vermeyi ve Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını dağıtmayı ihmal etmemeliyiz...