"O kavmi yerin dibine geçir!.."
29/07/2022 Cuma Köşe yazarı A.D
Allahü teâlâ, Cebrâil aleyhisselâma "Filân kavmi yerin dibine geçir!" diye emreder. Hazreti Cebrâil de bunun hikmetini sual eder...
Dinimizin emir ve
yasaklarını bildirmeye emr-i bil mâruf ve nehy-i anil münker denir.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İçinizde, hayra
çağıran, mârufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte
bunlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Âl-i İmran 104]
mâruf, dinimizin
emrettiği hususlardır. Münker ise, dinimizin yasakladığı yani
Allahü teâlânın razı olmadığı işlerdir.
Emr-i mâruf ve
nehy-i münker yapanlara, yani dinin emirlerini bildirenlere, (Sen Allah adına
nasıl konuşursun, namaz kılmamanın günah olduğunu nereden biliyorsun) diye
hakaret etmek cahilliktir. Allahü teâlâ (Emrimi bildirin) buyurduğu
için, Peygamber efendimiz ve İslam âlimleri kimlerin Cennete; kimlerin
Cehenneme gideceğini bildirmişlerdir.
İnsanlar soğuyacak
diye, âlimler dinin emirlerini bildirmeyecek mi? Peygamber efendimiz dinin
emirlerini bildirince, müşrikler taşladılar, dinden daha çok soğudular. (Hiç
bildirmeseydi, tebliğ etmeseydi kimse soğumazdı, kimse Ona düşman
olmazdı) denilemeyeceği gibi, (Dinin emrini bildirmekle
insanlar dinden soğur) demek de, çok yanlış olur...
Emr-i mâruf yapma
imkânımız yoksa sorumlu olmayız. Ama günümüzde emr-i mâruf yapmak
için âlim olmak gerekmez. Muteber bir din kitabını birisine vermekle
emr-i mâruf yapmış oluruz. Kendimiz, kitap verecek birini bulamazsak,
kitap verebilen birine (Bu kitabı birine ver!) diyebiliriz. Yahut kitabın
parasını verip, (Bu parayla şu kitabı al, birine ver!) diyebiliriz.
İmkânım yok demek geçerli bir mazeret olmaz.
***
Büyük İslâm âlimi
Hüseyin Hilmi Işık "kuddîse sirrûh" buyurdu ki:
Allahü teâlâ, bir gece
yarısı, Cebrâil aleyhisselâma "Filân kavmi yerin dibine geçir, onları yok
et!" diye emretti. Cebrâil aleyhisselâm da "Yâ Rabbî, şu
anda on binlerce insan teheccüd namâzında, sana ibâdet ediyorlar, onları ne
yapayım?" diye sual edince, Cenâb-ı Hak "Onları da berâber
yok et!" buyurdu.
Hazreti Cebrâil
"Yâ Rabbî, hikmeti nedir?" diye sual etti. Allahü teâlâ buyurdu
ki: "Çünkü onlar, kullarıma en ufak bir şekilde emr-i mâruf yapmıyorlar,
nehy-i münker yapmıyorlar. Onlar günâh işlerken, yüzleri bile değişmiyor!"
Efendim, zamânımızda düşmanlar çok kuvvetli, Müslümânlar ise zayıf ve çalışmıyor. Düşmanda olanı bizim de yapmamız lâzım. Ama insanlar keyfinde, herkes dünyâ kazancında. Hiç Allahü teâlânın emrini düşünen, yapan yok. Evet, kendisi ibâdet ediyor. Fakat din kardeşlerinin fısk-ı fücûra, zevk-i sefâya daldığını gördüğü hâlde, Emr-i mâruf yapmıyor. Olmaaaz, çok yanlış. Hiç olmazsa kitap ver, herkese dağıt. Bugün, en büyük emr-i mâruf nedir biliyor musunuz? Ehl-i sünnet âlimlerinin bir kitap vermektir. Biz bunu yapıyoruz işte, elhamdülillah...