Kabir azabından kurtulmak için ne yapmak gerekir?
Kabir azabından kurtulmak için
CEVAP
Kabir veya Cehennem azabından kurtulmak için itikadı düzgün bir Müslüman olmak
ve dinimizin emirlerine riayet etmek, yasakladıklarından kaçmak şarttır.
Kabir azabı en çok, üstüne idrar sıçratan ve Müslümanlar arasında söz taşıyana
olur. Cuma günü veya gecesi ölenler, her gece Tebareke [ve secde] suresini
okuyanlar ve ölüm hastalığında İhlâs suresi okuyanlara kabir suali olmaz.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Namaz kılmayanın kabri ateşle dolar. Gece-gündüz onu yakar. Bir tinnin, her
namaz vaktinde onu sokar.) [Kurretül-uyun]
(Tebareke suresini okumak kabir azabından korur.) [İbni Mürdeveyh]
(Cuma günü veya gecesi ölen mümine kabir azabı olmaz.) [Tirmizi,
Ebu Nuaym]
(Sadaka, kabir azabından korur.) [Beyheki]
(Kovuculuk, kabir azabına sebep olur.) [Beyheki]
(Kabir azabının çoğu, üzerine idrar sıçratmaktan olacaktır.)[İ.Mace,
Nesai, Hakim, Dare Kutni]
(Cuma gecesi "Fâtiha" ve 15 kere "İzâ zülzilet" okuyarak
iki rekât namaz kılan kabir azabından emin olur.) [Deylemi]
(Fisebilillah gözcü olarak vefat eden kabir azabı görmez.) [İ.
Ahmed]
(Recebin ilk Cuma gecesini ihya eden [saygı gösteren], kabir
azabından kurtulur.) [S. Ebediyye]
(Kabir, ahiret konaklarından ilkidir. Bundan kurtulan için ötesi kolaydır.
Kurtulamayana ise ötesi çok zordur.) [Tirmizi]
(Bir müminin kabrini ziyaret ederken, Allahümme inni eselüke-bi-hurmet-i
Muhammed aleyhisselam en la tüazzibe hazelmeyyit derse, o ölünün azabı kıyamete
kadar kaldırılır.) [Etfal-ül müslimin]
Hazret-i Ali’den gelen bir rivayette, kabir azabından kurtulmak için, şunlar
tavsiye edilmiştir:
1- Âyet-el-kürsiyi çok okumak.
2- Cuma günleri iki rekât namaz kılmak. [Kaza namazı borcu olan
nafile namaz kılamaz. Birinci rekatte Fatiha ile Tebareke, 2. rekatte Fatiha
ile İhlâs okunur.]
3- Her gün yüz İhlâs okumak. (Zühre-tür-Riyaz)
Kabir azabından kurtulmak için
Sual: Kabirde azab var mıdır eğer kabirde varsa bu azabtan korunmak, kurtulmak
için ne veya neler yapmalıdır?
Cevap: İslâm alimlerinin büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri,
konu ile alakalı olarak buyuruyor ki:
“Kabirde azab yapılacağı sahih ve meşhur hadislerle, hatta Kur'ân-ı kerimdeki
âyetlerle bildirilmiştir. Ölülerin hâli, dünyadaki dirilerin hayatı gibi
değildir. Dünyanın nizamı için, buradaki hayatta hem his, hem de istekle, irade
ile hareket vardır. Kabir hayatında, ölülerin azab ve acı duymaları için yalnız
hissetmeleri yetişir. Kabirde ruhun bedene bağlanması, diri iken bağlanmasının
yarısı kadardır. İşte bunun için ölüler, azabı duydukları hâlde, hareket etmez
ve kıpırdayamazlar.
Kabir azabı, rüya gibi değildir. Kabir azabı, azabın
görüntüsü değil, azabın kendisidir. Kabir azabı, ahiret azablarındandır. Dünya
azabları, ahiret azabları yanında hiç kalır. Eğer ahiret azablarından bir
kıvılcım dünyaya gelse, her şeyi yakar, yok eder.”
Peygamber efendimiz kabir hayatı hakkında:
(Kabir, dünya konaklarının sonu, ahiret menzillerinin ilki olup, ya Cennet
bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur.) buyurmuşlardır.
Kabir ehli de acı ve zahmet çektiği için Peygamber
efendimiz, ölünün kemiklerini kırmayı yasaklamıştır. Kabrin üstüne oturan bir
kimseye:
(Ölüye kabirlerinde eza etmeyiniz! Diriler, evlerinde, elem, zahmet duyup
hissettikleri gibi, ölü de kabrinde öylece elem ve eza duyar) buyurmuşlardır.
Meyyit, kabre konulunca, ne kadar salih, iyi kimse olsa da
kabir onu sıkar. Sa'd bin Muâz hazretleri, eshâb-ı kiramdan, sayısız fazilet ve
kerametler sahibi bir zat idi. Hatta vefat edince Arş-ı rahman onun için
titremişti. Buna rağmen kabre konulduğunda toprak onu sıktı. Peygamber
efendimiz;
(Toprak Sa'd bin Muâz'ı öyle sıktı ki, iki tarafındaki kemikler birbirine
geçti.) buyurarak haber verdi.
Kabir, Eshab-ı kirama böyle olursa, acaba bize nasıl olur!
Ya bir de imansız ölenlerin hali nice olur?
Ebülleys-i Semerkandî hazretleri buyuruyor ki:
“Kabir azabından kurtulmak isteyen, namaza devam etmeli, sadaka vermeli,
Kur'ân-ı kerim okumalı, Allahü teâlâyı çok tesbih etmeli; hainlikten,
dedikodudan ve üzerine idrar sıçratmaktan kaçmalıdır.”