Yunan felsefecileri, özellikle Sokrat ve Aristo kâfir mi?
Yunan felsefecileri
CEVAP
İmam-ı Gazâlî hazretleri, (El-münkızü mineddalâl) kitabında
dinsizleri üçe ayırmıştır:
1- Dehriyyun ve maddeciler: Bunlar, Yunan
feylesoflarından asırlarca önce vardı. [Bugün de, fen adamı geçinen bazı
ateistler ve masonlar bu kısımdadır.] Bunlar, Allahü teâlânın varlığına
inanmayıp, (Âlem, kendiliğinden böyle gelmiş ve böyle gidecektir. Bunun
yaratanı yoktur. Canlılar da, birbirlerinden üreyip, böyle sonsuza kadar
sürecektir) diyor. Dehrî [ateist] olup da, Müslüman görünerek, Müslümanların
dinini, imanını bozmaya, İslamiyet’i içeriden yıkmaya çalışana (Zındık), fen
perdesi altında yaparsa buna da (Fen yobazı) denir.
2- Tabiiyyeciler: Canlılarda ve cansızlardaki, akıllara hayret
veren intizamı ve incelikleri görerek, Allahü teâlânın varlığını söylemeye
mecbur kalmışlarsa da, tekrar dirilmeyi, âhireti, Cenneti ve Cehennemi inkâr
etmişlerdir. [Günümüzde bunlara deist de deniyor.]
3- Yunan feylesofları: Meşhurları Sokrat ile
talebesi Eflatun ve onun da talebesi Aristo’dur Bu
felsefeciler, Dehrîleri ve Tabiiyyecileri reddetmişlerse de, kendileri de,
küfürden kurtulamamıştır.
Bu üç kısımdakilerin hepsi kâfirdir. Bazılarının, bunları din adamı sanması,
hattâ peygamberlik derecesine yükseltmeleri, hayret ve dehşet vericidir.
[Mesela Resulüm diyen Reşat halife, (Sokrat, Buda, Musa, İsa ve
Muhammed gibi nice resullerin mesajı din adamları tarafından zamanla tahrif
edilmiştir) demektedir.] Kâfirlerin, böyle şeyler söylemesi
yadırganmaz. Fakat Müslüman görünenlerin, iman ile küfrü ayıramaması, çok
acınacak bir hâldir. (S. Ebediyye)
Sokrat: Eski yunan hâkimlerindendir. Milattan önce 470 yılında
Atina’da doğmuş, 70 yaşında hapsedilmiş ve zehirlenerek öldürülmüştür.
[Deistler gibi] Bir yaratanın bulunduğuna inanmışsa da, madde ve ruha kadim
demiş, küfürden sıyrılamamıştır. Eflatun, Ksenefon ve Oklidis, Sokrat’ın
talebeleridir. Kendisi de, Pisagor’un talebesidir. Din bilgilerini, eski
peygamberlerin kitaplarından ve kendi zamanına kadar ağızdan ağıza gelen
sözlerden öğrenmiştir. (S. Ebediyye)
Felsefecilerin bozuk fikirleri...
Sual: Batının filozof diye bildiği felsefecilerin kitaplarını ve bu
kitaplardaki bozuklukları, Müslümanlar mı tercüme ederek ortaya çıkardılar?
Cevap: Beşinci Abbâsî halifesi Hârûnürreşid zamanında, Bağdat'ta
Dâr-ül-hikmet isminde bir müessese kurulmuştu. Bu müessese büyük bir tercüme
bürosu idi. Yalnız Bağdat’ta değil, Şam’da, Harran’da, Antakya’da da, böyle
ilim merkezleri kurulmuştu. Buralarda Yunancadan ve Latinceden eserler tercüme
edildi. Hint, Fars kitapları da bunlara eklendi. Yani hakiki Rönesans yani
eski kıymetli eserlere dönüş, ilk defa Bağdat’ta başladı. İlk olarak
Eflatun'un, Porphyrios'un, Aristo'nun eserleri Arabiye tercüme edildi. İslam
âlimleri bunları dikkatle tetkik ettiler. Yunan ve Latin filozoflarının bazı
fikirlerinin doğru, ekserisinin de hatalı, bozuk olduğunu ispat ettiler.
Bunların, Muhkem olan âyet-i kerime ve hadis-i şerifler,
akıllarına ve mantıklarına ters düşüyordu. Onların, fen ve din bilgilerinin
çoğunda cahil oldukları, aklın, fikrin anlayamadığı bilgilerde, daha çok
yanıldıkları görüldü. Hakiki âlimler, mesela imam-ı Gazâlî ve imam-ı Rabbânî
hazretleri, bu felsefecilerin en mühim iman bilgilerine inanmadıklarını
görmüşler, küfürlerine sebep olan yanlış inanışlarını uzun uzun
bildirmişlerdir. İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin El-mün-kizü aniddalâl kitabında bu
hususta geniş bilgi vardır.