İlk insanların vahşi olduğu söyleniyor. İlk insan Hazret-i Âdem’e, yaşamak için gerekli olan gıda, elbise, alet gibi şeyleri ve bunları elde etmenin yollarını, Allahü teâlâ bildirmedi mi?
İlk insanlar vahşi miydi?
CEVAP
Elbette Allahü teâlâ bildirdi. Hazret-i Âdem ve çocukları, ilimsiz, fensiz,
görgüsüz değildi. Hazret-i Âdem ve ona iman eden torunları şehirlerde
yaşarlardı. Okuma, yazma bilirlerdi. Demircilik, iplik yapmak, kumaş dokumak,
çiftçilik gibi sanatları vardı. İslam harfleriyle gönderilen yazı, ilk insan
Hazret-i Âdem’le birlikte dünyaya yayılmıştır. Daha sonra torunlarından ırklar,
çeşitli diller ve alfabeler meydana çıkmıştır. (S. Ebediyye)
Bugün, Asya, Afrika çöllerinde ve Amerika ormanlarında vahşiler yaşadığı gibi,
Hazret-i Âdem’den sonra da bilgisiz, basit yaşayanlar vardı. Fakat, bundan
dolayı ne bugünkü, ne de ilk çağdakilerin hepsi için, vahşi denilemez. Allahü
teâlânın, Hazret-i Âdem'e gönderdiği kitaplarda, iman edilecek hususlar,
çeşitli dillerde lügatler, namaz, oruç, gusül, birçok sanatlar, tıb, ilaçlar,
aritmetik, geometri gibi şeyler bildirilmişti. Altın para basılmıştı.
Taş devri, tunç devrinin aslı yoktur. İnsanların maymundan gelmesi, uzay
insanları, Ufo yalanları gibi bu da hayal mahsulüdür. Bir karıncayı, bir
hücreyi bile yaratmaktan aciz olan dinsizler, bütün kâinatı yoktan yaratan
Allahü teâlâyı inkâr maksadıyla böyle şeyler uyduruyorlar. Her şeye gücü yeten
Cenab-ı Hak, ilk insan ve ilk Peygamber olan Hazret-i Âdem'e her ilmi öğretti.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Âdem'e bütün isimleri öğretti.) [Bekara 31]
Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi de şöyle:
(Âdem, Cennetten dünyaya inince, Hak teâlâ, ona her sanatı, her ilmi
öğretti.) [Taberanî]
(Allahü teâlâ, Hazret-i Âdem’e bin çeşit sanat öğretip buyurdu ki: Evlat ve
zürriyetin, bir sanatla rızkını talep etsin! Dini geçim vasıtası yapmasın!) [Hakim]
İlk insanların işaretle anlaştıkları da yalandır. Hristiyan ve yahudiler de,
Hazret-i Âdem’in Cennette meleklerle konuştuğunu kabul ederler. Hadis-i
şerifte, (Âdem, Allahü teâlâ ile konuşan bir Peygamberdir) buyuruldu.
(Beyheki)
Hazret-i Âdem’in çocukları, kafilelerle başka başka ülkelere gittiler. Ayrı dil
ile konuştular. Böylece babalarının bildiği dilleri unuttular. (Mirat-i
Kâinat)
Hazret-i Âdem’den sonra medeniyette gerileyen kavimler olmuştur. Buna rağmen
Hazret-i Nuh zamanında da maden ocakları işletilip, çeşitli aletler, makineler
yapılmıştı. Hazret-i Nuh’un gemisinin, kazanı kaynayarak hareket ettiği, yani
buharlı gemi olduğu Kur'an-ı kerimde bildiriliyor. (Hud 40)
Kazılarda medeniyetlere rastlanması, eski insanların vahşi olmadıklarını
göstermektedir. Kazılarda ilkel toplumlara da rastlanması, medeniyetlerin,
zirveye çıktığını, sonra çeşitli sebeplerle yıkıldığını göstermektedir. Her
medeniyet yok olunca, yenisini kurmak için sıfırdan başlamak gerekir.
Medeniyet grafiği inip çıkmıştır. Medeniyetlerin zirvedeki durumlarını görüp,
eski insanların hepsine medeni demek nasıl mümkün değilse, medeniyetler
yıkılınca yeni kurulan medeniyet seviyesi çok düşük olanlara da bakıp hepsi
vahşi idi denilemez.
Putlara tapınılan bir toplum bulununca, ilk insanların çok tanrıya taptığı da
söylenemez. Yani ilk insanlar çok tanrıya tapardı, sonra tek tanrıya taptılar
görüşü çok yanlıştır. İlk insan ve aynı zamanda ilk peygamber olan Âdem
aleyhisselam, Allahü teâlâya ibadet ederdi. Asırlar sonra puta tapanlar
çıkmıştır. Şimdi bile yeryüzünde çeşitli dinler mevcuttur. Ateşe, ineğe
tapanlar vardır. Herhangi bir sebeple bugünkü medeniyet yıkılsa, Hindistan’da
bir kazı yapılsa, bütün dünya ineğe tapıyordu mu denir?
Bu vesikalar gösteriyor ki, ilk insanlar vahşi değildi. Taş, tunç devri gibi
devirlerin yalan olduğu pek açıktır, ilimle alakası yoktur. Evrimcilerin ve
devrimcilerin uydurmasıdır. Onlar, kendi teorilerine bilim derler. Evrim tenkit
edilse, siz bilime karşı çıkıyorsunuz diye Müslümanları kötülemeye çalışırlar.
Dinimiz kesinlikle ilme karşı değildir. Zaten din ayrı, ilim ayrı değildir. Fen
ilmi İslamî ilimlerin bir koludur. (Din, ilme aykırıdır) demek, evrimci ve
devrimcilerin bir iftirasıdır.
Dillerin meydana çıkışı
Dinsizler, hiçbir vesikaya dayanmadan, sırf dinleri inkâr için, ilk insanın
konuşma bilmediğini, işaretle anlaştığını söylüyorlar ise de hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Âdem aleyhisselam, Allahü teâlâ ile konuşan bir peygamberdir.) [Hakim]
Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselama, şu anda dünyada mevcut bütün dilleri öğretti.
Âdem aleyhisselam da, Arapça, Süryanice, İbranice ve diğer bütün dillerde
kitaplar yazıp her dil ile konuşmuştur. Bu husustaki delillerden biri Bekara
suresinin, (Allahü teâlâ, Âdem'e bütün isimleri öğretti) mealindeki
âyet-i kerimesidir.
Hazret-i Âdem, Hak teâlâdan öğrendiği için, varlıkların adlarını, bütün dil ve
lügatları biliyordu. Çocukları bütün dilleri konuşuyordu. Hazret-i Âdem vefat
edince, çocukları kafileler halinde başka başka ülkelere gittiler. Her kafile,
ayrı bir dil ile konuşuyordu. Böylece çocukları babalarının konuştuğu diğer
dilleri unutmuşlardı. O anda konuştukları dil ile kaldılar. (Mirat-ı Kâinat)
İlk insanlar vahşi değildi
Sual: Tarih kitaplarında ilk insanlar, yemesini, giyinmesini, konuşmasını
bilmeyen vahşi kimseler olarak tanıtılmaktadır. Gerçekten ilk insanlar, ilkel,
vahşi mi idi?
Cevap: İlk insanlar, bazı tarihçilerin zannettiği ve İslam dinine
inanmayanların uydurduğu gibi, ilimsiz, fensiz, görgüsüz, çıplak, vahşi
kimseler değildi. Bugün bile, Asya, Afrika çöllerinde ve Amerika ormanlarında
tunç devrindekilere benzeyen vahşiler yaşadığı gibi, ilk insanlarda da
bilgisiz, basit yaşayanlar vardı. Fakat, bundan dolayı, ne bugünkü, ne de ilk
insanların hepsi için, vahşidir denilemez. Âdem aleyhisselam ve Ona iman eden
müminler şehirlerde yaşardı. Okuma, yazma bilirlerdi. Demircilik, iplik yapmak,
kumaş dokumak, çiftçilik, ekmek yapmak gibi sanatları da vardı.
Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselama on kitap gönderdi. Bu
kitaplarda, iman edilecek esaslar, çeşitli dillerde lügatler, her gün bir vakit
namaz ki bunun sabah namazı olduğu ibni Âbidînde yazılıdır, gusül abdesti
almak, oruç tutmak, leş, kan, domuz yememek, birçok sanatlar, tıp, ilaçlar,
hesap, matematik, geometri gibi şeyler bildirilmişti. Altın üzerine para dahi
basmış, maden ocakları işletilip aletler yapılmıştı. Nuh aleyhisselamın
gemisinin, ateş yanarak, kazanı kaynayarak hareket ettiğini, Kur’ân-ı kerim
açıkça bildiriyor. Bazı tarihçiler, hiçbir vesikaya dayanmadan, yalnız dinleri
inkâr etmek, Peygamberleri küçültmek maksadı ile, ilk insanlar vahşi idi, bir
şey bilmezdi diyerek, Âdem, Şit ve İdris aleyhimüsselam gibi Peygamberlerin birer
masal, birer hurafe olduğunu göstermek, böylece Müslüman evlatlarını dinsiz,
imansız yapmak istemişlerdir.