"Onlar, faydasız işlerden kaçınır"
02/10/2020 Cuma Köşe yazarı V.T
Hakîkî Müslüman, ibâdetini tam yapar. Allahü teâlâya olan şükrân borcunu
öder.
Burhânüddîn Abdullah Ebrî hazretleri Şafii fıkıh âlimidir. İran’da
Tebriz'de doğdu. Burada medrese tahsilinden sonra kadılık yaptı. Sonra
kâdılkudâtlık makamına getirildi. 743'te (m. 1342) Tebriz'de vefat etti.
Buyurdu ki:
Allahü teâlânın, kullarının nasıl olmasını istediği Kur'ân-ı kerimde ne
güzel açıklanmaktadır: Furkan sûresinin 63-69. âyet-i kerimelerinde meâlen,
(Rahmânın [yâni kullarına acıması çok olan Allahü teâlânın fazîletli] kulları,
yeryüzünde gönül alçaklığı ve vakâr ile yürürler. Câhiller kendilerine
sataştığı zaman onlara, (sağlık, esenlik size) gibi güzel sözler söyleyerek
doğruluk ve tatlılıkla günahtan sakınırlar. Onlar, Rableri için, secde ve kıyâm
ederek [yâni namaz kılarak] gecelerler. [Ona hamd ederler.] Onlar (Rabbimiz
Cehennem azâbını bizden uzaklaştır. Doğrusu Onun azâbı devamlı ve acıdır, orası
şüphesiz ne kötü bir yer ve ne kötü bir duraktır) derler. Onlar sarf ettikleri
zaman, ne isrâf, ne de cimrilik ederler, ikisi ortası bir yol tutarlar ve
kimsenin hakkını kesmezler. Onlar Allaha ortak koşmazlar. Allahın haram ettiği
cana kıyıp, kimseyi öldürmezler. [Ancak suçluları cezâlandırırlar. ] Zinâ
etmezler.)
72-74. âyetlerinde, ([Allahü teâlânın sevdiği, fazîletli kullar], Yalan
yere şehâdet etmezler. Faydasız ve zararlı işlerden kaçınırlar. Böyle faydasız
veya güçle yapılan bir işe tesâdüfen karışacak olurlarsa, yüz çevirip vakârla
uzaklaşırlar. Kendilerine Allahın âyetleri hâtırlatıldığı zaman, körler ve sağırlar
gibi görmemezlik, dinlememezlik etmezler. Onlar, (Yâ Rabbî, bize
zevcelerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzü aydınlatacak sâlih kişiler ihsân
et! Bizi, Allaha karşı gelmekten sakınanlara önder yap! diye yalvarırlar)
buyurulmuştur.
Bundan başka, Sâf sûresinin ikinci ve üçüncü âyetlerinde meâlen, (Ey îman
edenler! Yapmadığınız bir şeyi niçin söylersiniz? Yapamadığınız şeyi yaptık
demeniz, Allah katında büyük öfkeye sebep olur) buyurulmuştur ki, bu da, bir
insanın yapamayacağı bir şeyi vadetmesinin, onu Allah katında kötü kişi
yapacağını göstermektedir.
Hakîkî Müslüman, ibâdetini tam yapar. Allahü teâlâya olan şükrân borcunu öder. İbâdetini, yalnız lâf olsun veya yasak ortadan kalksın diye yapmaz. İbâdetini, büyük bir arzu, istek, sevgi ile yapar.